Ağrı provokasyonunun boşa çıkmasının ardından, “önemsiz bir yazı” yazmış, hava yeniden bozmadan, kırk yıllık dostum Metin ve Ufuk’un davetlerine icabet edip, soluğu Assos’un sessiz bir kıyı köyünde almıştım. Midilli’nin ışıklarına bakarak, doğa ve denizle iç içe, her akşam saatlerce süren sohbetlerimiz ruhuma çok iyi gelmişti. “Tebdili mekanda fayda vardır” sözüne bir kez daha ikna olmuştum.
Dönüşte, günün ışımasıyla ötmeye başlayan horozları, Metin’in tüm akşam sofralarımızı balıkla donatmayı becermesini, bu sessiz doğa parçasının insan tacirlerinin de “çok sevdiği” yerlerden biri olduğunu, biz kahvaltı sofrasına oturduğumuzda istisnasız her sabah büyük bir gürültüyle başımızın üstünden geçen savaş uçaklarını, “yahu Yunanistan ile savaşa mı girdik acaba bu arada, neden uçar bu ölüm makineleri sürekli” diye bir birimize sormamızı, “her uçuşun maliyetinin kaç para olduğunu” merak edişimizi yazacaktım.
Sabahın erken saatlerinde Büyükada iskelesine indiğimde, her gün HDP standında beraber olduğum genç bir Kürt yoldaşla karşılaştım. Yüzünde tarifsiz bir öfke vardı. “Alçaklar standımızı yakmışlar abi” dedi. Tüm yazı hayallerim uçtu gitti o an. Kendi yüzüme onun gözleriyle bakma şansım olsaydı, sanırım onunkine benzer öfkeli bir yüz görecektim.
Sekiz saatlik gece yolculuğu boyunca hiç uyumamış olmama rağmen, eve geldiğimde uykum da uçup gitmişti. İMC TV’de sabah haberlerini izlemeye başladım. “Şimdi aldığımız bir habere göre HDP’nin Adana ve Mersin İl Bürolarına bombalı saldırı düzenlendi…” diyerek söze başladı sunucu. Ardından canlı bağlantılar, yorumlar, yaralı haberleri, büyük bir “şans” eseri büyük bir katliamın eşiğinden dönüldüğü anlatılmaya başlandı.
Yine içim daraldı. Seçimlere girmek için tüm yasal koşulları yerine getirmiş bir partiye altmış kez saldırı düzenlenmiş, büyük katliamlara ve toplumsal çatışmalara yol açacak provokasyonlar yapılmış, ama iktidar bunu önleyememişti! Tüm partiler ortaya çıkıp toplu bir kınama mesajı vermemişti.
Neyse ki bu kez “küçük” bir sevindirici haber almam uzun sürmedi. Arkadaşlar, “Adalar’daki tüm partilerin ortak bir açıklama yaparak HDP seçim standına yapılan saldırıyı kınadıklarını” duyurdular. “Küçük” haber, ertesi günkü bazı gazetelerde “küçük” bir yer kapladı. Olsundu, o “küçük” haber, “iflah olmaz iyimserliğimin” yeniden canlanmasına yetmişti. Nasılsa “Adalar çoğalacaktı”