Ana SayfaYazarlarAK Parti, 7 Haziran benzeri bir ihtara hazır olmalı

AK Parti, 7 Haziran benzeri bir ihtara hazır olmalı

 

Adalet ve Kalkınma Partisi (AK Parti) seçmeninin, partisinin politikalarından ve ülkeyi nasıl yönettiğinden bağımsız olarak AK Parti’ye mutlak bir destek verdiği ve bunun da “biat kültürü”nden kaynaklandığı iddiası geçmişte iki kez yanlışlandı: 29 Mart 2009 yerel seçimleri ile 7 Haziran 2015 genel seçimlerinde partinin oyları negatif yönde dramatik değişiklikler arz etti. (Bu sağlam ölçüye vurduğumuzda, Cumhuriyet Halk Partisi seçmeninin partisine desteğinin çok daha “mutlak” olduğunu rahatlıkla söyleyebiliriz.)

 

Gerçi laik-seküler kesimler, AK Parti’nin oyları düştüğünde bu sağlam ölçüye hakkını veriyorlar ve “biat” suçlamasından vaz geçip teşekkür ediyorlar ama bu ancak bir sonraki AK Parti seçim zaferine kadar sürüyor, yeniden “biat” ezberine dönülüyor; böyle bir ruh hali… (AK Parti’nin büyük bir oy kaybına uğradığı 29 Mart 2009 yerel seçimlerinden hemen sonra Ertuğrul Özkök’ün köşesinde yer verdiği bir kadın arkadaşının sözlerini hatırlatırsam, sözünü ettiğim ruh halini daha iyi anlayacaksınız: “Pazartesi sabahı çok rahatlamış biçimde uyandım. Bu ülkede kendimi azınlık gibi hissediyordum. Azınlık olmadığımı, bu ülkenin asli unsurlarından, parçalarından biri olduğumu hissettim. Ülkemin halkına itimadım kalmamıştı. Tekrar güvenmeye başladım.”)

 

Aslında gerçek şu: Laik-seküler kesimler, AK parti seçmenlerine sempati duyduklarında da (mesela 29 Mart 2009 ve 7 Haziran 2015), onlara karşı öfkeyle dolduklarında da (mesela 1 Kasım 2015) onlardan başka çarelerinin olmadığını biliyorlar.

 

Biliyorlar ki, kendi partileri herhangi bir seçimde ne uzayacak ne kısalacak. Biliyorlar ki AK Parti’nin herhangi bir seçimde hüsrana uğramasının tek bir yolu var: AK Parti’nin ülkeyi, bizzat AK parti seçmeninin canını sıkacak tarzda yönetmesi ve AK Partililerin ellerine geçen ilk fırsatta AK Parti’ye ihtar çekmeleri!

 

AK Parti seçmeni “ihtar” ruh halinde mi?

 

Buradan artık bugünün sorusuna gelebiliriz: Acaba AK Parti son 1-1.5 yılda ülkeyi nasıl yönetti? Kendisini sevenlerin anlamlı bir bölümünü rahatsız edecek ve sonuçta yeni bir ihtarla karşılaşacak tarzda mı, yoksa onların itirazına yol açmayacak bir tarzda mı?

 

Aslında bu sorunun cevabını önümüzdeki Nisan başında yapılacak referandumda alacağız. Bu aşamada sadece bazı tahminlerde bulunabiliriz. Son seçimden bu yana, henüz AK Partililerin tepkilerinin ölçül(e)mediği çok büyük değişimler yaşandı. Bunlar, AK Parti tabanının bir kesiminde negatif bir enerji birikimine yol açmış olabilir. Eğer öyleyse, AK Parti, kendisini sevenlerin üçüncü ihtarına hazır olmalıdır.

 

Bu noktada, son 1-1.5 yıla sığan çok büyük değişimlerin AK Parti tabanını hangi yönde etkilemiş olabileceğine dair tahminler de yürütülebilir. Yazının bundan sonrasında, bunu yapmaya çalışacağım.

 

Taşgetiren: “Asıl risk referandumda”

 

Star gazetesi başyazarı Ahmet Taşgetiren 10 Ocak’ta “Asıl risk referandumda” başlıklı dikkate değer bir yazı kaleme aldı.

 

Taşgetiren, Anayasa değişikliği paketinin Türkiye Büyük Millet Meclisi’nden (TBMM) geçeceğini düşünüyor, ki ben de aynı kanaatteyim. Fakat yazar, devamında “asıl risk”in referandumda olduğunu söylüyor ve bu meyanda başlıca Tuğrul Türkeş’in referandumdan “hayır” çıkabileceğine dair uyarılarıyla anket şirketlerinin son bulgularına, özellikle de ANAR’ınkine dikkat çekiyor:

“ANAR’ın anket sonuçları risk boyutunu akla getiriyor. ANAR ki AK Parti’nin mutfağı gibidir, onun anketine göre halkın yüzde 78’i farklı derecelerde de olsa anayasa değişikliği konusunda yeterli bilgiye sahip olmadığını söylüyor.”

 

Taşgetiren, yazısının son paragrafında ise benim, “son 1-1.5 yılda henüz AK Partililerin tepkilerinin ölçül(e)mediği çok büyük değişimler yaşandı” derken kast ettiklerimi başlıklar halinde sıralıyor:

“(…) Ayrıca Ak Parti’nin toplumla ilişkileri açısından birçok farklı değişken devreye girmiş durumda. AK Parti’nin MHP ile, HDP ile ilişkileri, bunun, Doğu – Güneydoğu’daki operasyonlarla birlikte Kürt halkındaki yansımaları. FETÖ operasyonlarının yan etkileri. CHP’nin muhalefet dilindeki değişmeler ve ekonomideki daralmalar. 15 Temmuz heyecanı, ‘İstiklal savaşı veriyoruz’ algısı, terörle mücadele… Nasıl bir oy denklemi ortaya çıkarır? Risk, bütün bunların arasından çıkıyor.”

 

Burada, bu başlıklardan dördünü ayrıntılandırmak ve onların, referandumda oy vermek söz konusu olduğunda AK Partililerin oylarını hangi yönde etkileyebileceğine dair kişisel değerlendirmelerimi dikkatinize sunmak istiyorum. Bu başlıklar sırasıyla şöyle: Kürt meselesinde hendek savaşları sonrasındaki durum, Suriye’nin içlerine yönelik Fırat Kalkanı Harekâtı, ekonomik gidişat ve “FETÖ” soruşturmaları…

 

Kürt meselesi ve Kürtler

 

Güneydoğu illerindeki hendek kazma ve devlet güçlerini oralara sokmama siyaseti PKK açısından bir halkla ilişkiler felaketi sonucuna yol açtı ve bitti. Yalnız AK Partili Kürtler değil, PKK’ya müzahir Kürtler bile onaylamadı bu siyaseti. Hendek savaşları sürerken Dicle Üniversitesi Sosyoloji Bölümü’nden Dr. Mehmet Yanmış’ın Washington DC merkezli bağımsız düşünce kuruluşu Rethink Institute için bölgede yürüttüğü araştırma, bunu net bir biçimde ortaya koymuştu.

 

Fakat araştırmadaki bir başka başlık, PKK’yı onaylamayan Kürtlerin devleti ve devlet siyasetini de onaylamadığını gösteriyordu. Çünkü Kürtler, barikat ve hendeklerin çözüm sürecinin ortadan kalkmasının bir sonucu olduğuna inanıyorlar ve çözüm sürecinin sonlandırılmasının sorumluluğunu da esasen devlete yüklüyorlardı.

 

Çözüm sürecini yüzde 90’lık oranlarla destekleyen ve ardından hayatları cehenneme dönen Kürtler referandumda ne yaparlar? Çözüm sürecinin sona ermesinde asıl rolü Erdoğan’ın oynadığı algısına sahip Kürtlerin referandumda ağırlıklı olarak “ihtar” yönünde oy kullanması bence şaşırtıcı olmayacaktır.

 

Fırat Kalkanı Harekâtı

 

Buradaki soru şu: Acaba AK Partili seçmenler, hükümetin “El Bab’ın ele geçirilmesi, milli sınırlarımızın korunması ile doğrudan alakalı” tezini inandırıcı buluyorlar mı?

 

Medyada pek yer bulmuyor ama oradan buradan uç veren kimi haberler ve yorumlar Türkiye’nin bir batağa saplanmış olabileceğine dair endişeleri dile getiriyorlar. Acaba AK Partililerde hiç değilse sezgisel olarak bu endişelere hak veren bir kanaat gelişmeye başlamış olabilir mi? Konu üzerinde tartışmak ve TSK’nın açıklamaları dışında haber vermek pek mümkün olmadığı için AK Partililerin eğilimleri hakkında da bir bilgi sahibi değiliz. Şayet tabanda anlamlı sayıda seçmen gelişmelerden rahatsızsa, bunun da referandumda “ihtar” yönünde bir eğilime yol açacağını söyleyebiliriz.

 

Ekonomi ve ekonomi yönetimi

 

Dolar ve Euro’daki yükseliş ve faizin her şeye rağmen tutulmaya çalışılması reel sektörü ne yönde etkileyecek? Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Dolar ve Euro sahiplerine ilişkin sözleri ve hükümete yakın bazı köşe yazarlarının işçi çıkarmaya yeltenecek işadamlarını “ihanet”le suçlamaları, ekonomi alanının işleyişinde şimdiye kadarki uygulamaların dışında yeni bir anlayışın hakim olmaya başladığını mı gösteriyor?

 

Şayet böyleyse, siyasi tercihlerini salt ekonomi alanına bakarak yapan siyasetsiz seçmenlerin tavrı ne olur? Bu toplumsal kesimin neredeyse tamamının oylarının AK Parti’ye gittiğini biliyoruz. Dolayısıyla şunu söyleyebiliriz: Ekonomik durum bahar aylarında daha da istikrarsızlaşırsa, siyasetsiz seçmenler de referandumda oylarını “ihtar” yönünde kullanabilirler.

 

“FETÖ” soruşturmaları

 

15 Temmuz darbesinden sonra Gülen cemaatinin devlet içindeki örgülenmesini tasfiye operasyonuyla ilgili olarak AK Partililerin henüz ölçülememiş tepkileri, Ahmet Taşgetiren’in de dediği gibi referandumu etkileyecek bir başka unsur…

 

AK Partili seçmenler neye inanıyor? Devletle sınırlı kalmayan, topluma da sirayet eden uygulamaların tamamını haklı ve doğru mu görüyor, yoksa aşırıya kaçılıp gereksiz mağduriyetler yaratıldığına mı inanıyor?

 

Ben kendimce en önemli dördünü saydım, fakat son 1-1.5 yıl içine sığan başka olaylar ve gelişmeler de oldu.

 

Başta da dediğim gibi biz bunların AK Parti seçmenini nasıl etkilediğini, onlara nasıl bir tepki verdiğini bilmiyoruz, neredeyse sezgisel bilgi dışında bir bilgiye sahip değiliz.

 

Şahsen benim sezgilerim, AK Parti’nin referandumda Mart 2009 ve Haziran 2015’ten sonra kendi sevdiklerinden üçüncü ihtarı alma ihtimalinin yüksek olduğu yönünde… Fakat bu benim geçici kanaatim… Referanduma kadar geçecek süre içinde yaşanacaklar bu kanaatimi değiştirebilir.   

 

 

 

 

 

 

 

 

- Advertisment -