Ana SayfaYazarlarAş’tan çıkan nane çöpü

Aş’tan çıkan nane çöpü

 

Kadın kadının pek de umrunda değil, amaç ucuz polemik, küfür, Erdoğan düşmanlığı.

 

Kadın cephesi açılmayagörsün, hepimiz bilirkişiyiz, haydi İstiklal’deyiz.

 

Son toplaşmanın hedefi önce küfür, sonra kadın cinayetlerini durdurmak.

 

Kalplerde yatan; Erdoğan’ı durdurmak…

 

Kadın cinayetlerini bir yürüyüş üç bağırtıyla durdurduk sanmanızı sevsinler…

 

Hadi durdurun, baştacımız olun. Keşke sanıldığı kadar kolay olsa… Ve keşke yürüme nedeniniz sahiden bu olsa…

 

‘Bugün Allah için ne yaptın?’ sorgusu gibi, Erdoğan karşıtlarının da sabah-akşam ‘bugün ona hangi küfrü ettin, etmediysen neden etmedin?’ dediğini biliyoruz. ‘Hangi küfrü ettin, hangi suçlamada bulundun, hangi ayıp el işaretini yaptın, ailesine niye sarkmadın?’

 

Düşünce düzeyinde tartışmaya gerek yok. Düşünmek de akıl da bu cephede ayak bağı…

 

Sapanla taşlarsın karşı mahalleyi, öldüremesen de alnını yararsın, maksat kan aksın, küfürle donansın hayatımız, yetişmekte olanlar da siyasi çekiş etmek budur sansın.

 

“Kemanımla sana bir ses verebilseydim eğer” günlerinden, “sapanımla sana bin taş atabilseydim keşke” günlerine… Kadere bak…

 

Gel de anma şimdi, devrimci (yim sanan)  İzmirli, kotlu, ojeli tırnaklı ham’fendinin o bakımlı elleriyle Güneydoğu kökenli parti konvoyunu taşladığını… Taşlama onuruna erişmeyenlerin de onu alkışladığını…Bu asil başkaldırı taşlamasından sonra bu ‘bıngıl göbeğin‘ oyunu o taşladığı partiye attığını, gel de düşünme.

 

Bu hatun ve taşa tuttuğu partinin vekil kadınlarını hangi kategoriye koyacağız? Kadın görüntülü bu şiddet yanlısıyla,  terörist vekili? Darbe anayasasını değiştirmek isteyenler mi yargılansın, böyleleri mi?

 

Bu gündelik hayatımızda da böyle, aile içinde de, mahallede, çarşı pazarda, magazinde de, siyasette de kadın kadının kurdu. (Söylemeliyim, biz bazıları gibi camdan cama, küfreden taşa seyretmedik kadının erkekle, kadının toplumla, kadının kadınla ettiği kavgayı, candan cana ve tam ortasında olduk o kavganın, ömür boyu. O yüzden sizinki  kadar kıymetli ve devrimci olamasa bile(!), daha sahicidir tanıklığımız…)

 

Ak Parti’nin kadın politikasının kadınsız ve eşitsiz olduğunu düşünenler, bunun karşısına hangi politikayı koyuyor seçenek olarak?

 

Aman, aklına düşürmeyelim şimdi malum bey kalkıp, ‘kadını ben mutlu ederim, kızı, dulu, işsizi, terk edilmiş hatun kişiyi de ben mutlu ederim, barış içinde bir arada, sözüm söz, açık ve net Ahlatağa sözü, vallahi de yapacam, billahi de yapacam!’ der, şaşarız, gülmeye mecalsiz kalırız.

 

Galatasaray önünde toplaşıp yürüme zorunlu hizmetini yerine getirip, bağırıp, küfür edip iç huzuru ve sorunu şıpın işi çözmenin hazzı ile dağılınca, sorun falan kalmıyor nasılsa…

 

Hangimiz hastanelerin, cezaevlerinin kadın koğuşlarını gezip dert dinliyor, yardımcı oluyor?

 

Uzağa gitmeyin, mahallesinden, bitişik komşusundan haberdar olanımız, kaçımız?

 

Bir çocuğa yahut yaşlıya koruyucu aile olanımız, hiç değilse hafta sonu evinde ağırlayanımız, bir yuva yahut yetiştirme yurduna düzenli gidip hem çocuklar hem personele gülümseyenimiz, kitap okuyanımız, yoldaşlık, komşuluk edenimiz? Söyleyemeyenin derdini duyanımız?

 

Deprem yerine, ölü evine, işsiz yahut dul kalana, mülteci kadına, laf olsun torba dolsun, alem görsün diye değil, sahiden ‘halin nedir’ dedik mi?

 

Sakarya depreminde İstanbul Bahçelievler’deki yuva, kreş ve huzurevinin geniş bahçesine sığınmıştık bütün mahalle ve günlerce o bahçede çadır kurup yaşandığında, yuvadaki çocuklarla, huzurevi yaşlıları kapılarını hiç çalmayan semt sakinlerini alkış kıyamet bağrına basmıştı, ‘siz bizim kapımızı hiç çalmazdınız ama’, demeden… Korku yatışıp deprem ötelendi, gene unuttuk kapılarını tıklatmayı.

 

Kadın yazarların oyunları, kitapları, öyküleri yasaklandığında, kadın seçiminden, duruşundan, çevirmeni olduğu kitaptan ötürü taşa tutulduğunda, çocuk yaşta ve nikahsız anne olduğunda, şiddet gördüğünde, siyaseten ipe çekilip içeri tıkıldığında, ensest kurbanı olduğunda, yakışmaz işlerde çalışmak zorunda bırakıldığında öteki kadınlar olarak ne yaptık?

 

Şıpın işi ve yapana sosyal doyum sağlayan eylemler yerine, kadına uzun soluklu destek olmayı düşünen,  olabilen, hem düşündüğünü hem ettiği yardımı saklı tutan, kaçımız?

 

Pek zeki, pek soylu, nadide kalemşorlarımız büyük olasılık siyasetin kadınlarına dili güllü gönderme yapacak, ayıplı gönderimleri paylaşacak.

 

 Her görüşe küfürle değil, kendi görüşümüzle, akılla fikirle ve projeyle, sahici bir ana muhalefetle dikileceğimize, küfre ve fikirsizliğe sarılıyoruz… Yakışıyor mu? Neyi çözüyor?

 

Kantarın topuzu hanidir kaçtı ya, belki az da olsa ayar verilebilir, gene kadın eliyle…

 

Küfür, tükürük ve yakışıksız slogan atmak, suya sabuna ve hiçbir soruna dokunmayıp, ortada kuyu var yandan geç meşrebinden, kendi başını bağlayamazken gelin başı bağlamaya kalkışan, kire -küfre boğulmuş bu iz’ansızlığa hangi akıl ne yapsın, hangi suyla sabun yıkayıp arıtsın, hangi koymaca akıl, kuşluğa kadar n’etsin?

 

“Bu adamlar yüzünden hastaneler kürtaj yaptırmıyor kadınlara. Yasal olmasina rağmen yasal haklarından yararlanamıyor kadınlar” diyor akıldanenin teki, ‘arkasından yüzüne karşı söyleyen ‘kahramanların çoğu gibi ülke dışından dımbırdatarak sazını.

 

Bu adamlar (!) niye yaptırmasın kürtajı? Talebi geri çevrilen kadının eli ve fikri armut mu topluyor, yapsın yazılı şikayetini, doğrudan il sağlık müdürlüğüne yahut Bimer’e…

 

Geçende biri ‘Bimer ne işe yarıyor?’ diye esip gürlüyordu, bir kere deneyin ve görün ne işlere ve nasıl hızlı yarayabildiğini…

 

Kürtaj noktasına gelmeden gebelikten korunmanın türlü çeşit yolunu da bu adamlar(!) dan beklemiyor sanırım,  çağın kadını …

 

Bir başkası buyurmuş:

 

“Halkını tanımayan ya da unutan ilk lider siz değilsiniz. Boş vakitlerinizde biraz tebdil-i kıyafet merdivenaltı atölye gezmenizi öneririm… Hayatın gerçekleri için… Biraz varoşlara gidin ve on üç yıllık performansınızı yakından görün… Hayat Beştepe'den göründüğü gibi değildir…”

 

Hayatın tam da içinden gelen bir siyasi ekibe söylüyor bunu, Kasımpaşa’dan Eşrefpaşa’dan habersiz ham’fendi… Merdiven altının da nüfusun yarısının da şifresini çözmüş olanlardan, laf ebeliği değil, harbiden iş yapanlardan habersiz…

 

Hepimize düşen çözüm yolunu görerek, çözmekte olana yardım ederek, akıllıca düşünüp, öyle davranarak, sahiden muhalefet ederek, gençlere, çocuklara terbiye ve düşünceyle örnek olarak, akıllıca ve edeplice iş tutmak… Yoksa kim kimin insanlığını, verimkârlığını, fedakarlığını yahut insanlığını, erkeklik yahut kadınlığını tartabilir?

 

İlle karnında büyütmez kadın, bebeği, kalbinde de büyütür, hem öyledir ki, içinde büyütmek dokuz aydır, kalbinde büyütmek zaman ötesi.

 

Eksik, yahut anlamını aşan söz, akılsızca edilen söz ve küfür yangına yalım taşıyor, yapmayın.

 

Dilinizi küfre, elinizi taşa, sizi örnek alacak olanları ayıba düşürmeyin, kadınlar.

 

Face denen kenar mahallede bu konudaki paylaşımların yazım yanlışlarına, her aşa nane olanların sığlığına, diyecek çok sözü varmışçasına, benbilirimciliğe özenen ancak buna aklı yetmeyenlere bakınca düşünmeden edemiyor insan, tam olduğunu sananlar böyleyse, yarım ne halde acep diye?

 

Bir halk deyişidir, ola ki duymamışsınızdır, paylaşmak istedim:

 

‘Ana ane’yrek, aşa nan’eyrek.’

 

Ana, sahiden ana olmak gerek. Çorba pişiyorken, Anadolu sofrasının varolma aş’ı halloluyorken, bu çorbanın ustaları (siyasetçiler kadar, belki daha fazla kadınlar), ana gibi ana olanlar, değilse de anaç kadınlardır. Onlarsız olmaz, çorba da nanesiz olmaz…

 

Küfürcüler, taşçılar, ‘bizim beceremediğimizi becerenler ölsün, onlar ölsün / çekilsin / istifa etsin de varsın ülke batsın’cı kademsizler, olsa olsa aştan çıkan nane çöpü… Çöp olduğundan hatta kim olduğundan bile habersiz…

- Advertisment -