Önceki günkü haberlerde de yer aldığı gibi, Katalan ayrılıkçılar son dakikada kurdukları özerk hükümetle bağımsızlık için belirlenen Yol Haritası’nı uygulamaya koydular. Katalunya’nın bağımsızlığına “Evet için birlikte” JxSí (Junts pel Sí) cephesi bu sonuca ortak adayları Artur Mas başkanlığındaki özerk hükümete ardı ardına iki kez destek olmayarak “tekrar seçim” kapısını aralayan radikal Solcu ayrılıkçıları bir araya getiren Halk Birliği Adaylığı CUP’un (Candidatura d'Unitat Popular) talebini karşılayarak ulaştı. CUP’un güvenoyu vermeyeceğini defalarca açıkladığı Artur Mas’ı geri çekerek, yerine ismi üzerinde mutabakat sağlanan Carles Puigdemont’u getirdi.
Pazar gecesi Mas’ın belirlediği Bağımsızlık Yol Haritası’nın aynen uygulanacağını açıklayan Puigdemont ’un özerk parlamentodan güvenoyu almasıyla alevlenen Katalan sorunu, konuyla ilgili bir önceki yazımda belirttiğim gibi, 7 Haziranı’nı yaşayan, “tekrar seçim” olasılığının giderek güçlendiği İspanya’da siyasi partilerin pozisyonlarını bir şekilde etkileyebilir. Özerk hükümet başkanlığına veda etmek zorunda kalarak CUP’la varılan uzlaşmanın kimilerince en büyük kaybedeni olduğu değerlendirilen Mas, bağımsızlık sürecinin devam edecek olmasının “devlette kimilerinin neredeyse şampanya ile kutlayacağı alarm zillerinin çalmasına” neden olduğunu söyledi.
Artur Mas’ın bu sözleriyle kastettiği yenisi kurulana kadar hükümette olan Halkçı Parti’nin (PP) kurmaylarıydı. Onlar, Türkiye’de 7 Hazirandan sonra AKP ’siz hükümet arayışı olan CHP gibi, koşulları “İspanya’yı PP iktidarından kurtaracak” bir Sol hükümet kurmak için zorlayan Sosyalist İşçi Partisi PSOE ve özellikle tartışılan Genel Sekreteri Pedro Sánchez üzerindeki baskıları arttırıyordu. Çünkü Sánchez, Sol hükümet hayalini gerçekleştirmek için, Meclis aritmetiği gereği, Podemos’un yanı sıra Mas’ın başkanı olduğu CDC (Convergència Democrática) ve Cumhuriyetçi ortağı ERC (Esquerra Republicana) ile uzlaşmak zorundaydı.
Puigdemont hükümetinin kurulması ve güvenoyu almasından sonra bu durum şimdi çok daha netleşmiş bulunuyor. Yanıtlanması gereken soru da şu; ayrılıkçılar önümüzdeki dönemde Katalunya’nın bağımsızlığı yolunda adım atacaklarına göre, PSOE’nin hayal ettiği Sol Birlik hükümeti buna ses çıkarmayacak mı?
Artur Mas, önceki gün Parlament’te yaptığı konuşmada bu sorunun yanıtını verdi bir bakıma. Yeni bir PP hükümetini de, PP’nin bağımsızlık karşıtı liberal Ciutadan’s (C’s) ile ortaklığını da istemediklerini açıkça söyledi. Bu hükümet modellerinin ne Katalunya, ne de İspanya’ya yarayacağını, zira “medeni olarak her şeyin konuşulacağı diyalog ortamını sağlamayacağını” vurguladı.
Artur Mas’a bakılırsa, Sol Birlik hükümeti Katalan bağımsızlıkçılar için ehveni şer. Podemos, bu konuda dayattığı “çok-uluslu İspanya” modeliyle ve Katalunya’daki bağımsızlık yanlısı ortaklarıyla Mas’ın elbette tercih edeceği bir ortak ama aynı şeyi PSOE için söylemek kolay değil. Nitekim PSOE’nin basına yansıyan tutumu Rajoy hükümetinin Katalan ayrılıkçılığına karşı alacağı önlemleri desteklemek yönünde. PSOE Federal Komitesi “İspanya’nın birliği ve toprak bütünlüğünden yana pozisyonlarının değişmez olduğunu” vurguladı.
PSOE’nin Temsilciler Meclisi sözcüsü Antonio Hernando, dün partisinin konuya ilişkin tutumunu yaptığı açıklamayla daha da netleştirdi: “bugün görevde olan hükümete anayasayı savunma ve yasalara saygı gösterilmesini sağlama konularında desteğimizi teyit ediyoruz. Aynı zamanda PSOE’nin iktidar ya da muhalefette olsun, demokrasi, anayasal meşruiyet ve ülkemizin birlik ve bütünlüğüne bağlılığını beyan ediyoruz. “
Ne var ki PSOE’nin Rajoy hükümetine Katalan ayrılıkçılığıyla mücadele konusunda verdiği destek, birlikte hükümet kurmak ya da PP hükümetine dışarıdan destek sağlamak anlamına gelmiyor. Federal Komite’nin bu konuda aldığı karar geçerliğini koruyor. Buna göre, PSOE, seçmenlerinin eğilimi doğrultusunda, PP’nin kuracağı bir hükümete “hayır” oyu verecek.
Kabul etmek gerekir ki PSOE’nin bu tutumu, “tekrar seçim” olasılığını güçlendiriyor. Çünkü bir yandan PP’ye, diğer yandan Katalan bağımsızlıkçılara “hayır” diyerek tekrar seçimden başka bir çözüme varılması pek mümkün değil. Sosyalist baronların baskısı altında olan Sánchez’ in son hayali PP’siz hükümet formülünü benimseyen siyasi partilerin “çekimser oy” kullanmak suretiyle PSOE’yi iktidara getirmesi. Başka bir ifadeyle, hem Podemos’un, hem de Katalan bağımsızlıkçıların “Çok-uluslu İspanya” modeline PP gibi karşı olan PSOE’nin azınlık hükümetini ehveni şer bulmaları.
Pedro Sánchez, dün Cadena Ser’e yaptığı açıklamada, Katalunya’daki durumun, PP’ye alternatif bir çoğunluk arama çabalarını etkilemeyeceğini söyledi. İspanya’nın reformlara ve değişime ihtiyacı olduğunu, bunun için de PP’nin hükümetten uzaklaştırılması gerektiğini yineledi.
Aslında Rajoy’dan hükümet kurma görevini devraldığında, Pedro Sánchez’ in işi hiç kolay olmayacak. Meclis’te PP ile C’s ’in oluşturduğu blok 162 sandalyeye ulaşıyor. PSOE ile Podemos ise toplamda 159 sandalyede kalıyor. 350 üyeli Temsilciler Meclisi’nde çekimser oylarla 90 milletvekili bulunan bir partinin azınlık hükümeti kurması, Başbakan Rajoy’un dediği gibi, İspanya için belki de en kötü olasılık. Çünkü böyle bir hükümetle, İspanya’yı uzun süre yönetebilmek bir yana, ayrıca reformlar yapabileceğini düşünmek için aşırı iyimser olmak gerekiyor.
Kabul etmek gerekir ki Puigdemont hükümetinin tetiklediği PP-PSOE işbirliği, Sánchez’ in ısrarla savunduğu “PP’siz hükümet” formülünün gerçekleşmesi önünde yabana atılmaması gereken bir engel oluşturuyor. Ayrılıkçı Katalanların Yol Haritası çerçevesinde atacakları her adımın kızıştıracağı kurumsal çatışma ortamında PSOE’nin pek de demokratik olmayan bu formülünün hayata geçmeyeceğini ya da en azından uzun ömürlü olmayacağını söylemek için kâhin olmaya gerek yok kuşkusuz.