Yıl 1918, Ekim ayının sonları; yer Almanya’nın Kiel şehri. Birinci paylaşım savaşının son dönemleri. Almanya genelkurmayı, savaştığı devletlerin barış için öne sürdüğü koşulları reddedip “sonuna kadar” savaşta ısrar ediyor. Alman donanmasına, İngilizlerle “ölümüne” savaşma emri veriyorlar. Wilhelmshaven’daki deniz erleri – bahriyeliler — bu emre uymayı reddediyor. Reddedenlerin önderleri tutuklanıyor. Birkaç gün sonra binlerce bahriyeli Kiel sokaklarında bu tutuklamaları protesto ediyor, Liman işçileri askerlerin gösterilerine katılıyor. Hükümet güçleri gösterilere saldırıyor; 9 kişi ölüyor ama saldırganlar şehirden püskürtülüyor. Sonrası uzun bir hikaye; kısa bir süre içinde Alman monarşisi çöküyor; savaşın bitişi ve monarşinin çöküşünü, o zamanın SPD önderi Philip Scheidemann ilan etmek zorunda kalıyor.
Bu tarihsel dönemi anımsarken, hep bugüne dönerim.
Hiçbir savaş sonsuza kadar sürmez, süremez. Savaş kurmayları istese bile, çoğunlukla savaşanlar — ki onlar “sıradan” insanlardır — bitirir savaşları. Öyle bir an gelir ki, savaşanlar, onların en yakınları, “neden ve kim için” öldüklerini sorgulamaya başlar.
Barıştır sorunların çözümü. “Kurmaylar” istese de istemese de BARIŞTIR.