Hazreti Musa’yı suçlayışınızı şöyle açıklamışsınız, kal neyimiş, Yahudi milletini kırk yıl çölden çöle dolaştırmış da, bula bula Ortadoğunun petrolü olmayan tek yerine getirmiş…
Ne gam? Siz de petrolü olan yerlere sarkarsınız…
Kaynanama bu kadar benzediğinizi bilmiyordum…
Bizim çocukluğumuzda, siz Ortadoğu’da milleti öteleyip, topraklarına konup da vaadedildiği nivehmettiğiniz topraklar üstünde devlet kurduğunuzda, sizi erkeksi, kalın kesimli bir kadın politikacıdan öteye değerlendirmezdik.
Fena değilmişsiniz, kaşlar yerinde, zor da olsa bir tebessüm, boyunda inci kolye, koyu renk giysiler…
1898 Mayıs doğumlusunuz, Kiev’de…8 Aralık 1978 Jerusalem’de öldünüz. İsrail devleti kurulurken silah için, gıda için gereken parayı vermemekte direten Amerikalı Yahudileri nasıl ikna ettiyseniz artık, ihtiyaç fazlası elli milyon dolarcığı koparmışsınız. ‘Karamsarlık, Yahudilerin göze alamayacağı bir lükstür,’ belki ondan…
Ben Gurion demişkine sizden için: "the only man in the cabinet"
Siz başbakanken tecavüzleri önlemek amaçlı, kadınlara sokağa çıkma yasağı getirilsin talebini geri çevirip,’ bir yasak gelecekse, kadınlara saldıran erkeklerin evde oturması için getirilmeli,’ demişsiniz. O Rasmeres gelmez olası İsrail’in 948’de kuruluşunda imzanız var, milli kahramanmışsınız.
Yaşayabilmek için Amerika’ya göçenlerdensiniz, öğrencilik bitince kısa dönem öğretmenlik hayatınız olmuş. Siyonist hareketle tanışmanız bu aralar… Birinci dünya savaşı sırasında örgütün aktif üyesisiniz. O aralar Filistin’de kurulmaya başlayan ilk Yahudi yerleşimlerinin destekçisi, hemen ardından , 1921’de kocanızla beraber İsrail yolunun yolcususunuz. Göçmen Yahudilerin örgütlenmesini amaçlayan siyasi kuruluş ‘kadın konseyi’ içindesiniz.932-34 yılları Amerika’da ufukta görünen devletinizin temsilcisisiniz. Filistin’e dönünce de işçi sendikası çalışanısınız. İngiltere ve öbür aktörler Amerika ve BM ile birlikte müzekere yürüten ekiptesiniz, bu ‘kurtlarla dans’ hep aynı, müziği, sahne alışıyla…
948’de Sovyetlerdeki İsrail temsilcisi diplomatsınız. Peşinden, bir yıl falan sonra ülkenizde milletvekilisiniz. 56 yılına kadar çalışma bakanı…Bu tarihten on yıl sonrasına kadar da dışişleri bakanı…
1969-74 yılları arası başbakan…
73 yılı sonunda, altı gün savaşlarında orduyu geç harekete geçirdiğiniz, savaşı uzatmak, kayıpları çoğaltmak gerekçesiyle baskılar başlayınca, başbakanlık görevinizden istifa ediyorsunuz.
‘Müslümanlar’ demişsiniz, ‘ savaşıp kaybedebilirler, sonra yine gelip tekrar savaşabilirler. İsrail ise sadece bir kere kaybedebilir.’
Aslında binbir kaybınız var da, bilmezden geliyorsunuz madame…
Diyesiymişsiniz ki; ‘Bir ülke, halkının en fakir kişisi kadar fakir, en okumamış insanı kadar cahildir.’
Cehalet ve fukaralık dizboyu şimdi, sizinkilerde…
Laflar güzel, edalı ve firaklı, sahiden siz söylemiş olabilir misiniz, yakıştırma mı yoksa?
‘Araplar, bizim çocuklarımızdan nefret ettiklerinden çok kendi çocuklarını sevdikleri zaman savaşmayı bırakacaklar.’
Buna bizim kültürde şöyle diyoruz, al lafı, koy rafa…
‘Barış geldiğinde, belki zamanla Arapların bizim çocuklarımızı öldürüşünü affedebilirim ama bizi kendi çocuklarını öldürmek zorunda bırakmalarını affetmek güç .’
Aman da aman…
Nerde diyorsunuz bu tumturaklı, altın suyuna banma sözleri, Altı Gün Savaşından sonra, 1967’de yaptığınız basın toplantısında…
O ülkeden bu ülkeden toplama insanlarınızla, büyük göçle kurulmuş devlet…Ortadoğu’da hala ayakta, ağababasıyla yeni üçkağıtlar peşinde, vay geldi Ortadoğulunun başına…
Eşiniz Moris bey kırkına varamadan ölmüş. Bir kız bir oğlunuz olmuş. Kitaplar yazmışsınız, filminiz bile var.
Uluslar arası parasal güç, sistemler üstündeki kontrol gücü elinde tutarken, ortadoğuda kim var kim yoksa yumul böcüsü gibi kendi üstüne kapansın, görmesin, düşünmesin, istemesin , güçsüz kalsın, diyen de sizinkiler. Filistin konusundaki insanlık ötesi tavrını vicdanı ve aklı olanlar kınarken, siz madame sanırım öbür taraftan alkışlıyorsunuz…
‘Satın aldığınızı, parasını ödeyip de aldığınız topraklarda devlet kurduğunuzu’ söyleyip durdunuz, evet belki bunun için söylediğiniz gibi servet ödediniz, bazı Araplar varsıllaştı, hem de çok…Ama Ortadoğunun köküne kibrit suyu dökerek, tuzu kokutarak, toprakları mescitleri yakıp yıkarak, insanları vatansız ve yarınsız bırakarak…Gertrude Bell ve sizin madame, analarınızın öte dünyada yüzü yerde olmalı…
Kıssenger diyesiymiş ki; ‘Golda unutma, ben önce Amerikalıyım, sonra Amerika’nın dışişleri bakanı, son olarak da Yahudiyim..
Buyurmuşsunuz ki, ‘Henry, bizim İsrail’de sağdan sola doğru okuduğumuzu unutma!
Sağdan sola Golda, dipten doruğa siyasi dümen ve zulüm İsrail.
Sahiden pek benzediğiniz kaynanam olsa derdi ki, ‘bu hallere ne den, ne söylen anam?’