Ana SayfaYazarlarBir vekâlet savaşının sonu

Bir vekâlet savaşının sonu

 

Eğer bir vekâlet savaşının maddî ve manevî kayıpları, dolaysız bir savaşın maddî ve manevî kayıplarını aşıyorsa, artık o savaş vekâlet savaşı olmaktan çıkmıştır. Böyle bir savaşı destekleyen tarafların, kozlarını açıkça paylaşma zamanı gelmiş sayılır. Çünkü doğrudan savaşın sağlayacağı “fayda” ya da “ganimet”i vekâlet savaşı ile elde etme süreci geride kalmış sayılır. Dolayısıyla vekâlet savaşının baş aktörleri, bir an önce kolları sıvamak ve savaş meydanında boy göstermek durumundadır. Aksi takdirde, yıllarca süren bir vekâlet savaşının maliyeti, dolaysız bir savaşın maliyetini aşmakla kalmaz; vekâlet cephelerinin, kendilerinin bir dünya savaşı içinde bulmalarına da yol açabilir.

 

Şüphesiz Suriye üzerinden sürdürülen vekâlet savaşından söz ediyorum. 15 Mart 2016’da savaşın beş yılı geride kalmış olup, altıncı yılına girilecek. Ancak ülkedeki insanî durum, daha fazlasını kaldırır gibi değil. Üstelik mülteciler ve siyasi sığınmacılar konusu Avrupa’yı da ciddi anlamda tedirgin etmişken, artık Suriye’de işleri bir düzene koymanın zamanı çoktan geldi. Yoksa dediğim gibi Suriye’deki vekâlet savaşının, önce bölgesel düzeyde, daha sonra da dünya çapında bir savaşa dönüşme riski var.  Son siyasi gelişmeler bu yönde işaret vermeye başladı bile. Cumhurbaşkanı Erdoğan ve Suudi yetkililer tarafından, neredeyse eş zamanlı olarak yapılan açıklamalar, Suriye savaşının önce bölgesel düzeyde, daha sonra da dünya çapında yayılabilme işaretlerini veriyor.

 

Suriye’ye müdahale

 

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Latin Amerika gezisi dönüşünde (07.02.2016’da), gazetecilerin “Suriye’de bir fiili durum oluşturulur mu” sorusuna şöyle bir karşılık verdi: “Irak’ta düşülen hatâya Suriye’de düşmek istemiyoruz. 1 Mart tezkeresinin yanındaydım, karşı olanlar bunu açıkça söylemediler. 1 Mart tezkeresi kabul edilip, Türkiye Irak’ta olsaydı, Irak’ın durumu böyle olmazdı.” Bilindiği gibi 1 Mart tezkeresinin adı “Türk Silahlı Kuvvetlerinin yabancı ülkelere gönderilmesi ve yabancı silahlı kuvvetlerin Türkiye’de bulunması için hükümete yetki verilmesine ilişkin Başbakanlık Tezkeresi” şeklindeydi. Eğer tezkere Mecliste kabul edilmiş olsaydı, ABD ordusu Türkiye üzerinde Irak Kürdistanı’na girecek ve Saddam’a karşı bir cephe de oradan açılmış olacaktı. Bu durumda Türkiye de Irak Kürdistanı’nda kendi denetiminde güvenli bir bölge oluşturmak ve savaş sonrasında kurulacak barış masasında etkin bir rol almak istemekteydi. Ancak tezkere TBMM’den geçmeyince, Türkiye masada etkin bir rol alamamıştı.  Cumhurbaşkanı Erdoğan, Rus uçaklarının Halep’i bombalaması ve 2012’den bu yana muhaliflerin denetiminde olan Halep’in tekrar Suriye kuvvetlerinin eline geçmesi ihtimali üzerine böyle bir beyanda bulundu. Kuşkusuz bu açıklama Türkiye’nin her an Suriye’ye karadan bir müdahalede bulunabileceğine işaret etmekte. 

 

Türkiye, Suudi Arabistan ve Katar’ın Suriye meselesinde ortak hareket ettikleri sır değil. Hattâ Wikileaks sitesinin kurucusu Julian Assange, Türkiye, Suudi Arabistan ve Katar’ın 2012 yılında gizli bir anlaşma yaparak Suriye’de Esad rejimini devirme konusunda el sıkıştığını; başlangıçta, ABD, Fransa ve İngiltere’nin de bu anlaşmaya destek olduğunu iddia etmişti (Hürriyet, 29 Haziran 2015). Türkiye ve Suudi Arabistan’ın aynı dönemde Suriye’ye karadan müdahale etmekten söz etmeleri, daha şimdiden İran’ı alarma geçirmiş bulunuyor.   Suudi Arabistan’ın Suriye’de kara savaşı yürütmek üzere bölgeye asker gönderebileceği ve 150 bin askerin Türkiye üzerinden savaşa dâhil edilebileceği haberi, İran tarafından önce alaya alındı, ancak daha sonra buna açık tehditle karşılık verildi.  İran Devrim Muhafızları Komutanı Muhammed el Caferi, Suudilerin Suriye’ye asker göndermeye cesaret edemeyeceğini belirtirken, “Olur da gönderirlerse tekini sağ bırakmayız” dedi; Suriye Dışişleri Bakanı Muallim de “Gelmeyin, tahta tabutlarda dönersiniz” diye konuştu.

 

Türkiye veya Suudi Arabistan’ın Suriye’ye karadan müdahalesinin, Rusya, İran ve Irak açısından düşmanca bir davranış olarak algılanacağını biliyoruz.  Peki, ABD böyle bir müdahaleyi geçerli bir seçenek olarak kabul eder mi? “Suriye’de Türkiye ya da Suudilerce düzenlenecek bir kara operasyonu şu aşamada verimli olur mu” sorusunu, ABD Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü John Kirby, “Hayır. Suriye iç savaşında askerî bir seçenek olmadığına inanmaya devam ediyoruz” diye cevaplıyor.

 

Suriye’de olabilecek durum, Irak’ın tekrarı olur

 

Rusya ve İran destekli Suriye ordusunun, Halep’i aldıktan sonra IŞİD’in elinde tuttuğu topraklara yönelip, buraları da tekrar Suriye’nin denetimine geçirmek amaçlı operasyonlar yapacağını düşünmüyorum.  Suriye’de “ılımlı muhalefet olarak” bilinen güçlerin devre dışı kalmasıyla, özellikle Sünni Araplar, iki tercih ile karşı karşıya kalacaktır: (1)Ya Esad’a rıza göstermek; (2) ya da IŞİD’e katılmak. Her iki seçeneğin de âdetâ kabul edilmez olduğu ortadadır. Ancak reel durum, başka çıkış yolları bırakmıyor gibi. Çünkü ÖSO tâ başından beri Kürtleri denklem dışında tutmaya kalkmakla büyük bir kumar oynadı ve kaybetti.

 

Bundan sonra Suriye’de olabilecek şey, biraz da Irak’ta olmuş olanların tekrarı olacaktır. ABD’nin 2003 müdahalesinden sonra, Irak’ta Sünni ve Şiiler arasındaki temel kavga nedeni, Bağdat’ın kimlerde kalacağı konusuydu. Şimdi de Suriye’deki kavga Şam ve Halep üzerinde, ancak ağırlıklı olarak da Halep üzerinde olacaktır. Rusya’nın müdahalesinden önce Esad yönetimi, Şam’ın da dâhil edilmeye çalışılacağı, ağırlıklı olarak Akdeniz’e sahildar bir Alevi devletine fit idi. Lâkin İran ve Hizbullah’ın ülkedeki etkinliği ve son olarak Rusya’nın sahaya inmesi, dengeleri ağırlıklı olarak Esad’dan yana çevirmiş bulunmakta.

 

Türkiye 1 Mart tezkeresiyle kaybetmedi

 

Gelelim, Sayın Cumhurbaşkanının sözleri ve Suriye’ye karadan müdahale konusuna. Şüphesiz Türkiye güçlü bir ülke ve İran’ın, Suudi Arabistan gibi alaya alacağı bir devlet değil. Karadan müdahale edebilir ve Rusya ile bir savaşa da girebilir.  Eğer Türkiye, biz zamanında Irak’a müdahale etmedik, ancak zararlı çıktık hesabını yapıyorsa, bence “devlet aklı” öncelikle bu hesabın iyi bir “sağlamasını” yapmalıdır. Bana göre Türkiye, 1 Mart tezkeresini reddetmekle Irak meselesinde en kârlı ülke olarak çıktı.  Şayet Suriye politikasında,  Kürtler Irak’taki gibi bir statü elde etmemeli mantığıyla hareket edilirse, bundan ne Türkler ne de Kürtler kazançlı çıkar. Görünen o ki Suriye sınırında, Türkiye’nin açıktan destek verdiği ÖSO denetiminde bir egemenlik sahası olmayacak.  Rusya, Kobani ve Afrin arasındaki bölgeyi ya Esad yönetimine veya Kürtlere bırakacak. Üstelik Türkiye kısa vadede Esad ile PYD arasında bir tercih yapmak durumunda da kalabilir.

 

Ancak ben her şeye rağmen Türkiye’nin halen Suriye Kürtlerini kazanabileceğini; Kürtleri kazanmış bir ülke olarak Irak’ta olduğu gibi en kazançlı ülke olabileceğini düşünüyorum. Bu bağlamda, Suriye Kürtlerinin çok-renkli ve çok-sesli yapısını da göz ardı etmemek gerek; unutulmamalıdır ki bu parçada çok güçlü bir KDP geleneği var. Millî bilinç düzeyleri oldukça yüksek olan Suriye Kürtleri, bugün askeri anlamda YPG ile hareket etseler de,  yarın ilk fırsatta aynen Irak Kürtleri gibi kendi kendilerini yönetmek ve Türkiye ile iyi ilişkiler geliştirmek isteyecekleridir. Kısacası, neo-Kemalist bir yapılanmanın Suriye Kürtleri içinde maya tutacağını sanmıyorum.

 

Suriye’ye giren Suriyelileşir

 

Evet, Suriye’deki vekâlet savaşı, doğrudan bir savaştan çok daha maliyetli olmaya başladı. Türkiye, Suriye Kürtlerinin belirli bir statü kazanmasını kendisi için bir tehdit değil, aslında bir fırsat olarak algıladığında, Suriye’de işler biraz daha erken yola girer. Ancak Suudi Arabistan’ın Suriye’ye 150 bin asker göndermesiyle orada İran ve Rusya ile bir vekâlet savaşını sürdürmenin de bir anlamı yok. Artık İran ve Suudi Arabistan sahaya inmeli; kozlarını Suriye ve Yemen’de değil, doğrudan doğruya kendi toprakları üzerinde paylaşmalı. Çünkü Suriye’deki vekâlet savaşı bitti. Son olarak, Türkiye’nin Irak ve Suriye ile aynı etnik ve mezhepsel fay hattı üzerinde bulunduğunu; Suriye’ye giren sınırdaş bir ülkenin “Suriyelileşeceğini” de hatırlatmakta yarar var.

 

- Advertisment -