15 Temmuzdan sonra kaleme aldığım yazılarda Amerikan ve Batı Avrupa medyasının darbeye karşı çıkmak bir yana dolaylı destek sağlama ve neredeyse hepimize “İslamcı” etiketi yapıştırma eğiliminde olduğunu dile getiriyorum. Yenikapı’da milyonların siyasi parti farkı gözetmeksizin darbeyi lanetleyerek demokrasinin abecesine sahip çıkmasının ertesi günü Le Figaro, Erdoğan’ı “ilk nasyonal sosyalist diktatör”, meydanları dolduran halkı da “Avrupa kapılarına yerleşmekte olan nasyonal-islamizmin gerçek yüzü” ilan edecek kadar insan zekâsıyla alay eden strateji uzmanı Caroline Galactéros ile yaptığı bir söyleşiyi yayımladı. (http://www.lefigaro.fr/vox/monde/2016/08/08/31002-20160808ARTFIG00282-erodgan-premier-dictateurnational-islamiste.php)
Caroline Galactéros IHEDN’de eğitim görmüş, Siyasal Bilgiler doktorasına ve Fransız Silahlı Kuvvetlerinin gönüllü operasyonel ihtiyat birliğinde Albay rütbesine sahip olduğu için dile getirdiği isyan etmemize yol açacak bazı görüşlerini aktarmakta yarar var. Bunlar Fransa’nın resmi görüşleri sayılmaz belki ama IHEDN’in (Milli Savunma Yüksek Etütleri Enstitüsü) sivil ve askeri yüksek memurların eğitimini ve savaşa hazırlanmasını sağlamak gibi bir misyonu var. Dolayısıyla bu görüşler sade bir uzmanın yazıp çizdiklerini değil, en azından özelde Fransız, genelde Batı Avrupa derin devletlerinin Türkiye’ye bakış açısını yansıtıyor.
AB’nin bazı üye ülkelerinin bakanlarından Türkiye ile müzakerelerin durdurulması gerektiği yönünde gelen tuhaf açıklamalar gibi, Galactéros’un yazısından da anlaşılan Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ve halkımızın en büyük suçu darbeye geçit vermemesi. Darbeden canını son anda kurtaran Erdoğan, korku ve öfkeyle karşıladığımız kalkışmanın önlenmesini yanıltıcı biçimde “demokrasiyi kurtarmak” olarak takdim etmekle eleştiriliyor. Darbe girişiminin çok acemice kurgulandığını, olasılıkla Rusların, hatta İran’ın yardımlarıyla (!) engellediğini ileri süren Bayan Galactéros, hiç utanmadan milyonların doldurduğu Yenikapı’ya baktığında, biraz geç de olsa Türk toplumunun İslamlaşmasının gücünü fark ettiğini söylüyor. Öfkesini alamıyor, AKP’nin iktidarda olduğu 15 yılda “Batıya dönük ve derinlemesine laik Türk toplumunu güçlü biçimde İslamlaşmış bir halka dönüştürmüş olduğu” yalanına sığınıyor. Yetmiyor, parantez içinde “özellikle yoksul kesimleriyle ama artık seçkinlerinin bir bölümüyle de” diye ekliyor.
Galactéros’a göre, darbeye karşı çıkıyorlar, mevcut düzenin devamını savunuyorlarsa dindar olmayanlar, hatta agnostik ve ateistler için de kurtuluş yok, onlar da artık İslamcı. Batı’nın her dediğini yapmayan, sevdiğini sevmeyen, nefret ettiğinden nefret etmeyen herkes artık İslamcı sayılıyor. Çünkü onlar otomatik olarak geleceği Doğu’da, Orta Asya’da, Orta Doğu’da, dahası “aracı ofansif bir yerel ve küresel etki stratejisi olan bir İslamizmde” arayanlar oluyor. Bu ne biçim mantık demeyin, dahası da var. İslamcı terör dalgalarına maruz kalsa da, Türkiye’nin Daesh ile ortak çıkarları varmış ve açık biçimde görülüyormuş. Anayasasında öyle mi yazıyor demeyin, Türkiye artık İslamcıymış, strateji uzmanı Albaydan daha iyi bilecek değiliz ya. (!)
Türkiye’nin bir kabahati daha varmış ayrıca. “Washington’un Kürt müttefiklerine” askeri operasyonlar düzenliyormuş. “Kürt müttefikleri” ile Amerikalıların Suriye’de rozetlerini taktıkları PYD/YPG’yi mi, yoksa darbe girişiminden sonra bombalı eylemlerini arttıran PKK’yı mı kastediyor diye de sormayın o kadar önemli mi? Türkiye ABD’nin istediklerini yapmıyor, PYD ile dost olmuyor, PKK ile savaşmaya kalkıyorsa,“İslamcı” oluyor işte bu kadar basit. İster CIA ajanı deyin, ister Fransız derin devletinin sözcüsü, ılımlı sağın önemli gazetelerinden Le Figaro’da görüşlerini okurlarla paylaşıyor.
Batı’nın Türkiye’nin bağımsız bir bölgesel aktör olmasını önlemek istediğine ilişkin komplo teorilerini çok duymuş; bu kadar da abartmamak gerektiğini düşünmüştüm ama Galactéros’u okuyunca yanılmış olduğumu anladım. Strateji uzmanı, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “Osmanlı İmparatorluğu’nu yeniden kurmak” istediğini öne sürüyor. Bu iddiasını Bayan Galactéros Fransızcada XVIII. yüzyıldan kalma bir deyimle açıyor: “Amerikan efendisine kafa tutmak”. Tersten okursak, Türkiye ABD ne isterse yapacak, yapmazsa tüm halkıyla İslamcı olacak Osmanlı İmparatorluğu’nu kurmak istemekle suçlanacak. Kısacası ABD’nin düşmanı sayılacak öyle mi?
Galactéros kendisine yöneltilen bir başka çanak soruya karşılık, “darbecilerin tanklarına karşı İslamcı kalabalığı ayağa kaldırmayı başaran” Erdoğan’ın aslında darbeyi yapanın ta kendisi olduğunu öne sürüyor. Böylece bir taşla iki kuş vurduğunu, bir yandan “Türk demokrasisinin koruyucusu” olduğunu öne sürdüğü (!) TSK’da az kalmış laik Kemalist subaylardan ve daha Batıcı ve Atlantikçi (NATO’cu, dolayısıyla çok daha makbul) olarak nitelediği Gülencilerden kurtulduğunu, artık Osmanlı rüyasını da gerçekleştirebileceğini söylüyor. O gece şehitlerimiz, yaralılarımız oldu demeyin, bizlere değil, Fransızlara konuşuyor ve bir “düşman” gösteriyor.
Strateji uzmanı bunun, yani darbenin başarılı olmamasının, Müslüman Kardeşler ’in zaferi olduğunu da söylüyor. Nitekim “Erdoğan’ın partisi” Mısır’daki Müslüman Kardeşler’ den neşet etmiş bir parti diye ekliyor, daha inandırıcı olmak için herhalde. Mısır’da, Tunus’ta yok edildiğini ama şimdi Türkiye’de çekim noktası olarak ortaya çıktığını vurguluyor. Yani şimdi yok edilme sırası Erdoğan ve AKP, “İslamcı karakterli” dediği Yeni Türkiye’ye geldi demeye getiriyor.
Bayan Galactéros, bir başka çanak soruya karşılık, Orta Doğu başta olmak üzere dünyanın bazı bölgelerinde diktatörlük de olsalar laik karakterli devletleri yıkmanın aslında Avrupa için hata olduğunu “Erdoğan Türkiyesi’nin Avrupa karşıtı bir nasyonal islamizmi savunduğu” için çok daha kaygı verdiğini söylüyor. Bu Türkiye’nin Rusya’dan bile tehlikeli olduğunu, çünkü sadece yayılmacı değil ayrıca İslamcı nitelik taşıdığını vurguluyor ve “düşman” sayılmasının yerinde olduğunu ima ediyor. Özetle, Soğuk Savaş’ın bitmesinin ardından uygulamada başını ABD’nin çektiği Huntington’un “Medeniyetler Çatışması” teorisinin sözcülüğünü yapıyor. Böylece Kızıl’ın yerini Yeşil’in aldığı, yeni ama zihniyette eski, AB’nin kurucu babalarının kemiklerini kuşkusuz sızlatacak çatışmaya dayalı dünya düzenini savunuyor.
Aslında 15 Temmuzda halkımızın direnişiyle başarısız kıldığı darbe işte bu zihniyetin ürünü. O bakımdan karşı çıkmamız ve kafalardan söküp atmamız gereken esas itibariyle bu zihniyet. Kuşkusuz bu zihniyete sahip “müttefikler” ile ilişkiler bir daha eskisi gibi olmayacak. Ayrı bir tartışma konusu ama bu söylediğim, kimilerinin yazıp çizdiği gibi, tümüyle eksen değiştirmek anlamına gelmiyor. Yenidünya düzeni esas itibariyle çevremizde düşmanlık değil, bir barış ve istikrar halkası oluşturmakla işe başlamayı ve Galactéros’un sözcülüğünü yaptığı çatışma eksenli eski dünyayı tümden yıkmayı gerektiriyor. Kolay değil belki ama mümkün olduğunca Batı’nın içinden ve Batı ile birlikte.