Başkanlık seçimlerini az farkla da olsa ikinci kez kazanarak güven tazeleyen Brezilya Devlet Başkanı Dilma Rousseff, aradan sadece beş ay gibi çok kısa bir süre geçmiş olmasına karşın, kamuoyu desteğini tümüyle yitirmiş durumda. Datafolha’nın son kamuoyu yoklamasına göre, Rousseff hükümetine verilen destek yüzde 13 oranına düşmüş bulunuyor. Bu oran, yolsuzluğa bulaşmış olması nedeniyle anayasa uyarınca yargılandığı Senato tarafından görevden alınmış olmamak için istifa eden Brezilya’nın 32. Devlet Başkanı Fernando Collor de Melo’nun (1990-92) o dönemde sahip olduğu halk desteğinden sadece 4 puan daha yüksek. (Senato aynı yılın sonunda Fernando Collor’un siyasi haklarından 8 yıl mahkûmiyetine hükmetmişti)Tahmin olunacağı gibi, Bayan Rousseff’ in kamuoyu desteğindeki bu serbest düşüş, büyük ölçüde, manevi babası efsane Başkan Lula de Silva’nın kurduğu iktidar partisi Partido dos Trabalhadores (PT) başta olmak üzere hükümete destek veren siyasi partilerin karışmış olduğu Petrobas yolsuzluk skandalından kaynaklanıyor.Petrobas yolsuzluğuGeçen yıl patlak veren Petrobas yolsuzluğuna Curitiba’da yerleşik bölge yargıcı Sergio Moro bakıyor. Bu tür konularda deneyimli olan federal polis de emrinde bulunuyor. Yargı sürecine paralel olarak, Ulusal Kongre’de oluşturulmuş bir de parlamento komisyonu var.Bugüne kadar ortaya çıkan bilgilere göre, soruşturma kamuya ait petrol şirketi Petrobas ile kimi kamuya ait, kimi çok uluslu dev inşaat şirketlerini (OAS, Odebrecht, Camargo Correia, Mendes Junior, Galvão, Iesa, Engevix, UTC/Constran) kapsıyor. Uluslararası dev ihalelere de giren bu şirketlerin bir kartel oluşturduğu ve yaptıkları işleri değerlerinin çok üzerinde fatura ettikleri belirlenmiş durumda.Kartel, buna karşılık, 2003-2010 döneminde Lula de Silva hükümetlerine Kongre’de destek veren bazı küçük partilerin yöneticilerine komisyon ödemekle kalmamış, ayrıca PT’nin seçim kampanyalarına parasal destek sağlamış. Yolsuzluk konusu paranın 3 milyar real (yaklaşık 800 milyon avro) olduğu dikkate alınacak olursa, 2012’de Brezilya’yı sarsmış olan 30 milyon avroluk ilave aylık “mensalão” yolsuzluğundan defalarca büyük bir skandalın söz konusu olduğu ortada.Petrobas soruşturmasında yukarıda adı geçen şirketlerin bazı yöneticileri tutuklanmış, 13’ü senatör, 22’si milletvekili, ikisi vali olmak üzere bazı siyasi şahsiyetler hakkında kovuşturma açılmış durumda. Önceki gün PT’nin Mali İşler sorumlusu, Lula de Silva’nın eski dostu João Vaccari’nin yolsuzluk ve kara para aklama gerekçesiyle tutuklanması Dilma Rousseff’in boynuna geçirilmiş kıskacı daha da sıkıyor doğal olarak.Aslında Bayan Rousseff’e yönelik herhangi bir suçlama yok. Ama kamuoyu suçlu olmasa da bu yolsuzluklarda, eski Enerji Bakanı olarak sorumlu olduğuna inanıyor. Böyle düşünenler, anketlerin ortaya koyduğu gibi, önceki Pazar (15 Mart) Brezilya’nın 80 kentinde sokağa çıkan ve Dilma Rousseff aleyhine slogan atan 1.5 milyon kişiden ibaret değil kuşkusuz.Krizden çıkışın yoluEl País’in “Jacque a Dilma” (Dilma’ya Şah Mat) başlıklı başyazısında 15 Mart’taki protestoların Başkan’a 2013’deki gösterilerden sonraki ikinci uyarı olduğu ve Lula de Silva döneminde yoksulluktan kurtulan 30 milyon kişilik yeni orta sınıfın beklentilerini dile getirdiği vurgulanıyor. Buna gerekçe olarak protestolarda muhalefet partilerinin değil Brezilya bayrağının renklerinin kullanılması ve “biz seçkinler değiliz, sağ partilerden değiliz, biz Brezilya’yız” sloganının atılmasını gösteriyor.İki yıldır siyasi bir çalkantı içinde bulunan Latin Amerika’nın bu dev ülkesinde 2010’da ulaşılan yüzde 7.5 oranına varmış olan hızlı büyümeden artık eser kalmadığının altı çizilen başyazıda, suçlular bankosunda işadamları, yüksek memurlar ve siyasetçilerin bulunduğu Petrobas yolsuzluğunun yeni orta sınıfının früstrasyonuna yol açtığı vurgulanıyor.Başyazıda devamla, seçilmiş Devlet Başkanı’nın görevden alınması gibi gerçekleşmesi kolay da olmayan bir yola gidilmesi yerine demokrasinin ve halkın refahının sağlanmasının önem taşıdığı ortaya konuluyor. Bunun için siyasi reform sürecinin hızlandırılmasının ve yeni Maliye Bakanı sosyal liberal Joaquim Levy’nin başlattığı ekonomik istikrar programının, kime dokunursa dokunsun yolsuzluğa karşı kararlı bir duruşla sonuna kadar uygulanmasının zorunlu olduğunun altı çiziliyor.Kabul etmek gerekir ki halkın memnuniyetsizliğinin sokaklara taştığı mevcut siyasi ortamın kontrolü Dilma Rousseff için pek kolay değil. Bayan Rousseff, her ne kadar “yolsuzluklara hoşgörü göstermeyen bir hükümet” olduklarını ve“ hem kişisel yaşamı, hem siyasi duruşuyla yolsuzlukla mücadeleye önem atfettiğini” yinelese de, hükümete destek olan partilere mensup birçok siyasetçinin sanıklar arasında bulunması bu sözlerinin etkisini bu aşamada azaltıyor. O bakımdan mevcut ortamda yolsuzlukla mücadele için güzel sözler sarf etmekten çok, icraata geçmek önem taşıyor.Bu bağlamda hükümetin açıkladığı bazı yeni önlemler var. Siyasi partilerin kampanyalarının mali kaynaklarını gizlemelerine uygulanan cezaların ağırlaştırılması, bu suça bulaşan memur ve işadamlarına ciddi yaptırımlar uygulanması gibi. Bayan Rousseff, bu önlemlerin halkın yolsuzlukla kararlı mücadele talebini karşılayacağını, çünkü seçimlerin artık “daha şeffaf ve daha temiz” olacağına inanıyor.Krizden çıkış için yolsuzlukla mücadelede başarıya ulaşılmasının yanı sıra ekonominin rayına sokulması ve yüzde 1 dolayında seyreden büyümenin hızlandırılması da gerekiyor. Yoksa Lulizm’in başarı hanesine yazılmış olan yoksulluktan çıkmış yani orta sınıfın beklentilerinin karşılanmasının kolay olmayacağına kuşku yok.Görünen o ki Başkan Rousseff’in önünde kuşkusuz uzun ama aynı zamanda sıkıntılı geçeceği belli bir iktidar dönemi bulunuyor.
- Advertisment -
Sonraki İçerik