Ana SayfaYazarlarEllerinizin kıymetini bilin.

Ellerinizin kıymetini bilin.

 

Bencileyin kullanma kısıtlaması gereği atel takmadan, sizi yarına taşıyan elinizi boynunuza bağlamadan. Yahut parmak, el eksikliğiniz olmadan ve organ kaybı olanları da düşünerek.

 

Belki sizde de el takıntısı vardır, bu fakir gibi.İnsanı eli veriyor ele…Elini kullannışı,kendini varetmek kadar, kendini açık etmek de.Kiminin parmakları lahana sarması gibi, kimininki, hammadde eksikliğinden bitirilememiş gibi kısa, kimi düz kesim, kimi ince uzun, biçimli; ille de erkekte bu türlüsü hoş duruyor,  elinin kitaba  düştüğü, iyi mektup yazdığı, sevgi, şefkat dağıttığı duygusu veriyor, elbet yanılma katsayısı yüksek, bir elle olaydı… Eller aklın dayanak taşı…

 

Bir yaştan sonra alnımızda taşıdığımız kimliğimizden de öte,  eller, bizi açığa çıkarıyor.

Ana karnında kalbin peşisıra biçimlenen organ.

Dünya seyr-ü seferimizin arzuhalcisi, hayatın hamurunu yoğurup özeten, geleceğe iz bırakan eller.Ufacık tefecik, ama, mührü koskocaman olan. Hipofiz gibi tıpkı, mercimek kadar olsa da bütün ayarların onda oluşu gibi.

 

Yazıyı yazan o, imzayı atıp mührü basan o,okşayıp seven o, ekmek aş eden o, gönüller pasını silen de, evi, yurdu arı sili eden de o, gökten kaptığı ekmeği yerdekilere yediren olduğu kadar, tetik çeken, çocuğun yahut hayvanın başını okşayan da o… İş tutan, âşıklık eden, olmadık işi eden o, budayıp indiren de o. Dokunduğumuz tenlerin, kapısını tık’lattığımız kalplerin, ettiğimiz zulümlerin esas oyuncusu. Ara ara bize de oyun eden, öteki organlarımızdan beş yıl daha yaşlı görünen. Gık’ı çıkmayan, her eziyetimize katlanan, toprağı ve can’ı altüst edip yeşerten de o, insana , aşka,  dünyaya kıyan da o…

 

Soluk tutarak yapılan işin kahramanı, hat gibi, bir müzik gerecini çalmak/ ona ayar vermek gibi, kakmacılık gibi, uzayda araç onarmak , jeti uçurmak gibi ve akla ha diyende gelmeyen nice güç iş iş gibi.

 

Bu kadar esaslı, önemli de,  savaş  ve idam kararını nasıl imzalar,kadına doğrulttuğu silahın tetiğini nasıl çeker, ille çocuk ve kadına nasıl zulmeder, anlamak güç…

 

Güller ekip budarken, âşık olup, bilmem kaç dil öğrenirken kaderi/kendine yüklenen görev gereği ruhunu yitiren, bir avuç hap yutarak ölmeye yatan Gertrude Bell’in o hesapçı, hâinâne, aşktan ve annelikten yasaklı, emperyalist uzantısı elleri Bağdat müzesini kurmayı becerirken, Ortadoğu’ya kıran sokup, kan ve kin ekip, tozu dumana katan o eller ne ellermiş…

 

Yahut hizmetçisi olduğu noterden karnına düşen oğlu her şeye rağmen taşıyıp doğurup büyüten genç köylü kızın, uğruna işinden, huzurundan olmaktan hiç gocunmadığı oğlu Leonardo da Vinci, bilim ve sanatın dünyasına göktaşı gibi düşüp, ortalığı aydınlatırken, ne bereketli ellermiş onlar? Erkek  bir işe koydu ğu, habire çizen yasadışı oğlu için bedava kağıt sağlamak dışında babalık etmezken, ince uzun ve biçimli elleri o erkeğin beş para etmezken…

 

İzmir’e muzaffer ordunun atlıları girerken, Eşrefpaşa Dere sokağındaki yaşlı adam, ağzı köpüren atları sular, süvarisinin boynuna sarılırken, bayrak bulamayıp, nereden bulacak bayrağı, kızının kırmızı eteğine beyaz boyayla ay yıldız çizip boyayıp, penceresinden sarkıtan, o eller nasıl güzel eller…

 

Tıpkı gazi paşalarının tabutu geçerken, kopardıkları düğmelerini pencerelerinden bir tık tık yağmuruyla, inanışlarının yas buyruğu gereği, gitmekte olanın ardı sıra atarken, Yahudi yurttaşlarımız…

 

15 Temmuz işgal girişiminde canından geçtiği gibi, ayağından, ellerinden vazgeçen, vatanından ve milli iradenin kararından vazgeçmeyen direnişçiler gibi, ‘vatan için bir ayak (yahut eller) ne önemi var, feda olsun’ diyebilme yiğitliği, güzelliği gibi, kiminin…

 

Mesleğimde karşılaştığım organ kaybı olan hastalardan öğrendim, eksik organın varmış gibi sızladığını, sahiplerinin sık sık o organ varmışçasına kullanmaya hamle ettiğini. Kimbilir belki akıl ve gönül için de geçerlidir bu; kaybeden yahut kullanmasını bilmeyen, aklı , gönlü unutmuşlar, var sanıyor, o yüzden yarım kapasite kullanıyor yahut hiç kullanmıyor.

 

Kader kimseye akıl, gönül ve organ eksikliği yazmasın…Hadi sonuncunun protezi var, öbür ikisinde koymaca akıl ve gönlün hükmü ne ki, ancak kuşluğa kadar…

- Advertisment -