ETA, açılımıyla Euskadi ta Askatasuna, Türkçe karşılığıyla da “Bask Ülkesi ve Özgür İnsan”. Bask milliyetçiliğinin kurucusu Sabino Arana de Goiri’nin 1895’de kurduğu Milliyetçi Bask Partisi PNV/EAJ’ın (Partido Nacionalista Vasco ya da Baskça adıyla Euzko Alderdi Jeltzalea) 64. yıldönümü olan 31 Temmuz 1959 günü Franco İspanyası’nda sahneye çıkan ETA 3 Mayıs 2018 itibariyle kendini feshetmiş bulunuyor.
ETA toplumsal tabanını oluşturan Yurtsever Sol’un (Izquierda abertzale) gazeteleri Gara ve Beria’dan yayımlanan ve güvercin kanadına mensup tarihi liderlerinden Josu Urrutikoetxea, namı diğer Josu Ternera tarafından İspanyolca okunan Bask Halkına Sonul Bildirisi’nde, (Declaración final de ETA al pueblo Vasco) beklendiği gibi, fesih (disolución) sözcüğünü kullanmıyor. Yerine “yapılarının tümünün tamamen lağvedilmesi” (el desmantelamiento total del conjunto de sus estructuras) ve “yolunun ve siyasi etkinliğinin sonu” (el final de su trayectoria y su actividad política) ifadelerine yer veriyor.
Hangi ifadeler kullanılmış olursa olsun ETA’nın bittiği ve artık olmayacağı son derece net. Nitekim bildirideki “ bu halkın içinden çıktık, şimdi içinde eriyoruz” cümlesi bu konuda tereddüte mahal bırakmıyor. ETA’nın geçen yazımda aktardığım kırılma noktalarından sonuncusu olan tek yanlı silah bıraktığını duyuran 20 Ekim 2011 tarihli bildirisinden sonra bu aşamaya gelmesi kaçınılmazdı. Hatta “can çekişme” olarak nitelenebilecek son sürecin terör örgütünün mahkûmları için ödün alabileceği beklentisiyle gereğinden fazla uzun sürdüğünü de kabul etmek gerekir.
Ayrılıkçı bir terör örgütünün silah bırakması, silahlarını teslim etmesi ve nihayet kendini feshetmesi kuşkusuz demokratik hukuk devletiyle sürdürdüğü mücadeleyi kaybettiğini ortaya koyuyor. Ama bu mücadelenin, ETA’nın bir terör örgütü olarak kurulmadığı, gelişmesini bir yerde Franco rejiminin başta Baskçayı (Euskara) yasaklaması olmak üzere anti demokratik uygulamalarına borçlu olduğu dikkate alındığında, sadece son dönemde değil, genel olarak beklenenden çok uzun sürdüğünü söylemek gerekir.
ETA aslında Bask Kilisesi’nin himayesinde gizlice Baskça dersleri veren gençlerin kurduğu Ekin grubunun ürünüydü. Grup yakın ilişkide olduğu PNV’nin gençlik teşkilâtı EGİ (Euzko Gaztedi Indarra) ile düştüğü düşünce ayrılığından sonra ETA’yı kurmuştu. ETA kuşkusuz muhafazakâr milliyetçi PNV’den farklılaşarak terör örgütüne dönüşecek bir yola girmişti ama özünde Sabino Arana’nın büyük Bask Ülkesi’nin (Euskal Herria) bağımsızlık ülküsüne hep sadık kaldı. PNV ile paylaştığı bu ülkü sadece izlenecek strateji ve yöntem olarak farklıydı.
Bu ayrıntıları anımsatmamın nedeni, ETA’nın sonul bildirisinde yer alan “ bu halkın içinden çıktık, şimdi içinde eriyoruz” ifadesinin 1959’da ayrışan Bask milliyetçi ailesinin aynı ülkü çevresinde birleştiğini ortaya koyuyor olması. Nitekim ETA’nın söz konusu bildirisinde fesih kararının “yeni bir tarihi aşamayı desteklemek” amacıyla alındığı vurgulanıyor. ETA’nın yeni dediği aşamada anahtar kavram “ Bask halkının kendi geleceğini belirleme hakkının tanınması.” ETA sonul bildirisinde Sol bağımsızlıkçıların “Bask Devleti’nin kurulması” için çalışacaklarının altını da çiziyor. PNV’nin muhafazakâr milliyetçileriyle birlikte kuşkusuz.
Yeni Dönemin Zirvesi
ETA’nın kendini feshetmekle hayata geçireceği yeni dönemi başlatacak uluslararası toplantı, ilan edildiği gibi, 4 Mayıs Cuma günü Bayonne yakınlarındaki Combo-Les-Bains’de yapıldı. Brian Currin’in başını çektiği Uluslararası Barış Grubu GCI (grupo de contacto internacional) ile Bayonne’da yerleşik Bake Bidea ve merkezi San Sebastian ’daki Aiete Forumu’nun birlikte düzenlediği toplantıda kabul edilen bildiri neo Bask tarzı inşa edilmiş olan Arnaga villasında okundu. Bu nedenle İspanyol ve Fransız siyasetçiler başta olmak üzere Jonathan Powell ve Gerry Adams gibi uluslararası şahsiyetlerin katıldığı toplantıya İspanyol medyası Arnaga Zirvesi adını takmış bulunuyor.
Zirveye İspanya’dan radikal Solcu Podemos dışında Bask milliyetçiliğinin iki kanadını temsil eden PNV ve EH Bildu’nun katılması, ETA’nın kendini fesih kararıyla Bask milliyetçilerin yeniden tesis edilen ülkü birlikteliğini ortaya koyuyordu kuşkusuz. Yeni dönemde bu ülkünün ve birlikte hareketin canlı tutulacağına kuşku yok.
Arnaga’da yeni dönemin ilk aşamasının barışma (reconciliación) süreci olduğunun altı çizildi. Fransız Bask bölgesini içeren Pyrénées Atlantiques departmanı senatörü Max Brisson, bunun için “tüm kurbanların ve tüm acıların tanınmasının” şart olduğunu belirtti. “Tüm” kelimesinin Arnaga’da terör örgütünün kurbanlarının yanı sıra mahkûmlarını da kapsayan geniş anlamıyla kullanıldığını belirtmekte yarar var. Nitekim Brisson konuşmasında “gelecekte onların da kin ve nefret odağı haline gelmemeleri için kurbanların ve mahkûmların çocuklarını da ayrıca düşünmek” gerektiğini dile getirdi. Sinn Fein’in lideri Gerry Adams ve GCI Başkanı Brian Currin de yaptıkları konuşmalarda, nihai barış için “bundan sonra kurbanlara ve mahkûmlara uzanan bir köprü inşa edilmesi gerektiğini” vurguladı.
Bu konuda Adams İspanyol hükümetine bir çağrıda da bulundu. “Bask (ETA) mahkûmlarının ikamet yerlerine yakın cezaevlerine nakli için olumlu adımlar atılmasını” istedi ve şöyle devam etti: “öfke, politika, intikam da çözüm değildir. Umarım, çocuklarımız bizi kinci kişiler olarak görmezler.”
20 Ekim 2011’de ETA’nın 703 mahkûmu bulunuyordu. Bunlardan 559’u İspanya’da, geri kalan 144’ü ise dört Avrupa ülkesi ile Meksika’daydı. Terör örgütünün kurban ailelerinden özür dilediği 20 Nisan 2018’de ise İspanyol cezaevlerinde sadece 297 mahkûmu kalmıştı. Bu mahkûmların Bask Ülkesi ’ne yakın cezaevlerine naklini artık sadece Yurtsever Sol değil, ayrıca muhafazakâr milliyetçiler de talep ediyor.
El País’te 3 Mayıs’ta söyleşisi yayımlanan PNV’nin Bask özerk hükümeti Başkanı (lendakari) Iñigo Urkullu, “cezaevi politikasındaki değişikliği, sadece ETA ve toplumsal tabanının değil tüm Bask toplumunun çoğunluğunun talep ettiğini” açıkça dile getirdi. Başbakan Rajoy’un da bu konuda duyarlı olduğunu açıkladı ama hükümet cephesinden gelen bilgiler şimdilik bu yönde değil.
Öteden beri terör kurbanları derneklerine yakın duran Rajoy hükümeti “cezasızlık olmayacak” yaklaşımıyla ETA mahkûmlarının durumlarının iyileştirilmesine karşı tutumunu koruyor. Bu konuda siyasi partiler arasında birliktelik arayışında olan Başbakan Rajoy bu hafta siyasi parti liderleriyle de görüşecek. Hedef, “demokratik hukuk devletinin ETA’yı yenilgiye uğrattığını” vurgulamak ve öncelikle “terör kurbanlarının yaralarını sarmak”. Ama Rajoy, cezaevi politikasını ancak ETA’nın kendini feshetmesi halinde revize edeceğini söylemişti. Bu sözünü de yerine getirmesi gerekiyor. O bakımdan öncelik taşımıyor olsa da önümüzdeki dönemde bu konuyu da konuşacağımıza kuşku yok.