Fransa’da ikinci turu geçen Pazar günü yapılan “Departman konseyleri” (eski adıyla Conseils Généraux) seçimleri iktidardaki Sosyalist Parti (PS) ile daha solundaki siyasi partiler için tam bir bozgun oldu. Sol partiler oyların yüzde 32.12’siyle, denizaşırı olanlarla birlikte mevcut 101 departman konseyinden sadece 34’ünü kazanırken, elinde bulundurduğu 28 konseyi de yüzde 45 oyla seçimlerin büyük galibi olan ılımlı sağ-merkez ortaklığına (UMP-UDI) kaptırdı.
Aslında bu, sol partilerin François Hollande’ın 2012’de Cumhurbaşkanı seçilmesinin ardından aldığı dördüncü yenilgi oluyor. PS ve daha solunda yer alan partiler geçen yılın Mart ayında Belediye, Haziranında Avrupa Parlamentosu, Eylülünde kısmi Senato seçimlerini kaybetmişti.
2012’den bu yana gözlenen bu serbest düşüş, 2017 Cumhurbaşkanlığı seçimlerine yaklaşırken çanların Sol için çaldığını gösteriyor. Özellikle Pazar günkü seçimlerde Sol’un kalesi olarak bilinen departmanların kaybedildiği göz önüne alındığında.
Sol’un düşen sembolik kaleleri
Corrèze Cumhurbaşkanı François Hollande’ın memleketi olması itibariyle sembolik öneme sahip departmanların başında geliyor. Sosyalistler 2011’de burada toplam 19 sandalyeden 10’unu kazanarak Konseyi kıl payı ele geçirmişti. Ama bu defaki sonuçlar, Pazar günü Tulle’de oyunu kullandıktan sonra alelacele Tunus’a giderek terörizmi protesto gösterisine katılan Hollande için tam bir hayal kırıklığı oldu. PS’in 19 konsey üyeliğinden sadece 6’sını alması Fransız medyasında Hollande’a atılmış sembolik bir tokat olarak değerlendiriliyor.
Nord Sol’un kaybettiği tarihi kalelerinden bir başkası. Adının işaret ettiği gibi ülkenin Kuzeyinde Belçika sınırında yer alan 82 konsey üyesinden oluşan bu kalabalık departman 17 yıldır Sol’un egemenliğindeydi. AB Komisyonu eski başkanlarından Jacques Delors’un kızı PS’in ağır toplarından Martine Aubry geçen yıla kadar departmanın merkezi Lille’in Belediye Başkanı’ydı. Aubry 2011 ön seçimlerinde cumhurbaşkanlığına aday adayı olarak Hollande’a rakip olmuştu.
Sosyalistlerin bu seçimlerdeki yenilgisi daha ilk turdan belliydi. Departmanın 41 kantonundan 22’sinde aşırı sağcı Front National’in (Ulusal Cephe) gerisinde kalarak ikinci tura bile katılamamıştı. Burada 82 konsey üyeliliğinden 20’siyle yetinmek durumunda kalan PS için tam bir bozgundan söz etmek abartı değil kuşkusuz.
Başbakan Manuel Valls’ın şehri, 2001-1012 arası Belediye Başkanı olduğu Evry’nin bağlı olduğu Essonne departmanının kaybedilmesi de PS için sembolik bir yenilgi niteliği taşıyor. Medyada bu sonuçların Başbakan’a atılmış bir tokat olduğu yorumları yapılıyor. Valls’in geçen 16 Martta kentte bir seçim mitingi düzenlemiş olması da bu yorumları güçlendiriyor.
Kaybedilen bir başka departman Côtes d'Armor eski adıyla Côtes-du-Nord da sosyalistlerin kalelerinden biri olarak biliniyor. Nitekim Konsey başkanlığını yaklaşık 40 yıldır, 1976’dan bu yana bu kez aday olmayan Claudy Lebreton yürütüyordu. Sosyalistler burada toplam 27 konsey üyeliğinden sadece 10’unu alarak ağır bir yenilgi almış oldu.
Sosyalistlerin bir başka kalesi, Fransa’nın üçüncü büyük kenti Marsilya’nın bağlı olduğu Bouches-du-Rhône’un düşmesi de sembolik bir anlam taşıyordu. Çünkü 1953’ten beri Konsey Sol’un elindeydi. 1998’den bu yana Konsey başkanlığını yürüten Jean-Noël Guérini yeniden üye seçilmesine seçildi ama sosyalistler 29 konsey üyeliğinden 16’sını bu defa UMP-UDİ ortaklığına kaptırınca tam 62 yıllık saltanatlarına veda etmek zorunda kaldılar.
Valls: Dağınık haldeki Sol için net bir yenilgi”
Başbakan Manuel Valls, seçim sonuçlarının belli olmasının ardından yaptığı açıklamada, dağınık halde olduğunun altını çizdiği Sol’un yenilgisini kabul etti. Bu açıklamada önemli olan unsur yenilginin kabulünden çok Sol’un dağınık halde olmasıydı. Burada dağınıklıktan kastedilen de PS’in solundaki partilerle bir araya gelme ihtiyacıydı. Sonuçlar belki doğrudan iktidar partisi PS için tehlike çanlarının çalması demek ama sadece Başbakan Valls değil, birçok sosyalist için de bu ağır yenilgi sadece PS değil tüm sol partiler için bir uyarı niteliği taşıyor.
Laurent Bouvet, Slate. fr’de, sosyalistlerin çoğunluğunun bu yenilgide seçmeninin yarısının hükümetin ekonomi politikasından duyduğu kuşkular nedeniyle sandığa gitmemesinin yanı sıra, eski Cumhurbaşkanı Nicolas Sarkozy’nin başında bulunduğu ılımlı sağın temsilcisi yeni adıyla Halk Hareketi için Birlik’in (UMP-Union pour un mouvement populaire) ittifak kapasitesinin rol oynağına inandığını yazıyor. UMP’nin merkezle ittifakını “Ilımlı sağın büyük zaferi” başlığı altında ayrıca analiz ettiğimiz için burada bir kenara bırakıyorum.
İktidar partisi seçmeninin genel seçimler arasında sandığa gitmemesine gelince, uygulanan politikalardan duyulan rahatsızlığı dile getirdiğine kuşku yok. Sol seçmen özellikle ekonomik ve sosyal konularda daha sol politikalar beklentisine yanıt vermeyen iktidar partisini sandığa gitmemek suretiyle cezalandırmış ya da uyarmış oluyor.
Cumhurbaşkanı François Hollande bir yıl önceki Belediye seçimleri yenilgisinin ardından kabine değişikliğine gitmiş ama Manuel Valls’ı başbakanlığa getirerek soldan gelen politika değişikliği taleplerine kulağını tıkamıştı. Bu nedenle son seçim bozgunu da kabine değişikliği konusunu yeniden gündeme getirmiş bulunuyor. Ama hükümette köklü bir revizyon beklentisi bulunmuyor.
Bu beklentiye paralel olarak sosyalistlerin sola açılımının da, bazı ağır toplardan bu yönde çağrılar gelmiş olsa da, Yeşiller ile sınırlı kalacağı anlaşılıyor. Avrupa Ekoloji Yeşiller Partisi (EELV- Europe Écologie Les Verts) ile sosyalistler arasında ilk görüşme Pazartesi günü PS’in Solférino Sokağındaki merkezinde gerçekleşti. EELV Ulusal Sekreteri Emmanuelle Cosse’un beraberindeki iki milletvekiliyle PS Birinci Sekreteri Jean-Christophe Cambadelis’e yaptığı ziyaret iki parti arasındaki ilişkileri canlandırdı.
Konuyla ilgili olarak Le Monde’da yayımlanan bir haberde Bayan Cosse’un solda birlik için diyalogun yanı sıra politika değişikliğine yönelik bazı eylemlerin de gerekli olduğunu, çünkü ortada dört seçim yenilgisi bulunduğunu söylediği aktarılıyor. Ama Başbakan Valls’ın doğru olduğuna inandıkları politikadan sapma olmayacağını, EELV’nin ancak bir pakt imzalanması halinde hükümete girmesine yeşil ışık yakılacağını açıklaması bu yöndeki beklentiye ihtiyatla yaklaşılması gerektiğini ortaya koyuyor.
Başbakan Valls hükümetin ekonomik ve sosyal politikalarına karşı iki alternatif bulunduğunu, birini aşırı sağın “avrodan çıkmak” olarak dile getirdiğini, diğerini ise seçimleri kazanan UMP’nin “ 120-150 milyar avro tasarruf yapmak” olarak ortaya koyduğunu ama tasarrufun daha az kamu hizmeti demek olduğunu belirtti.
Anlaşılan o ki dördüncü seçim yenilgisine karşın sosyalist hükümetin politikalarında herhangi bir değişiklik öngörülmüyor. 2017’ye kadar bu politikaların meyvelerinin alınacağı düşüncesi partiye hâkim. Ama bu yılın sonuna doğru 6 ve 13 Aralıkta Bölge Meclisleri seçimi var. O seçimlerde alınacak sonuçlar PS için Cumhurbaşkanlığı seçimlerine kadar izlenecek politika bakımından son bir değerlendirme fırsatı olacak gibi görünüyor.