Siyasette, belirli bir konjonktürde benzer tercihlerde bulunan iki güçten birinin ille de öbürünün dümen suyuna girdiği, kendi bağımsız siyasetinden taviz verdiği temelinde bir propaganda yürütmek siyasetin normalleri arasında sayılabilir ama bir şartla: Bunu yapan, yaptığı şeyin kötü propaganda olduğunu kabul edecek.
Keza, “Tamam, ‘kötü’ ama işe yarıyor, ben siyasetçiyim, ne yapayım” özrü kabul edilebilir ama bir şartla: Sen de benzer duruma düştüğünde, rakibinin benzer eleştirileri karşısında hicap edip susacaksın.
AK Parti’nin PKK ile “pişti” oluşu
Kadere bakın ki, Adalet ve Kalkınma Partisi (AK Parti), rakibi Cumhuriyet Halk Partisi’ne (CHP) karşı beş ay önce tepe tepe kullandığı bu propaganda tekniğini rakibinin tepe tepe kullanabileceği bir durum yarattı.
Hikâye özetle şöyle gelişti:
PKK, biri Türkiye’de (16 Nisan 2017), öbürü IKBY’de (25 Eylül 2017) gerçekleştirilen iki referandumda da “hayır”cıydı… Birincisinde CHP ile, ikincisinde ise AK Parti ile aynı pozisyonları paylaştı… Birincisinde, AK Parti, “PKK da senin savunduğunu savunuyor” diye CHP’ye gününü dar etti. Fakat ikincisinde CHP, “PKK da senin savunduğunu savunuyor” diye kıyameti koparamadı, çünkü o da AK Parti ve PKK ile aynı saflardaydı; “hayır”cıydı…
Hikâye, özet haliyle abartılı bir tını verebilir, çünkü PKK’nın 16 Nisan’daki (2017) Anayasa değişikliği referandumunda CHP ile birlikte “hayır” dediği, başta hükümet medyası olmak üzere basında ne kadar köpürtüldüyse, 25 Nisan’da Irak Kürdistanı Bölgesel Yönetimi’nin (IKBY) gerçekleştirdiği bağımsızlık referandumunda PKK’nın AK Parti ile birlikte “hayır” dediği o kadar gizlendi.
Ben, işte bu nedenle hikâyenin geniş versiyonunu size anlatmak istiyorum.
Kafamda yukarıda size sunduğum özet olmak üzere geniş versiyon için internette giriştiğim kazı çalışmasının bir noktasında gerçek bir madene rastladım. Madendi, çünkü benim başka kaynaklardan aktaracağım bazı bilgileri güvenilmez bulabilecek okurları daha baştan ikna edecek bir kaynaktı burası: Başkanlığını Prof. Dr. Ümit Özdağ’ın yürüttüğü, kabaca Türk milliyetçiliği temelinde araştırmalarıyla öne çıkan 21. Yüzyıl Türkiye Enstitüsü’nün internet sitesi…
Böyle bir maden bulunca artık kazı çalışmamı durdurdum. Yazımın bundan sonrasında italikle dizili olarak yer alan ve “sonuç” ara başlığın kadar devam eden bölümdeki bütün bilgileri o siteden aldım.
Referandumdan bir aya kadar önce, 28 Ağustos 2017’de 21. Yüzyıl Türkiye Enstitüsü uzmanı Erol Başaran Bural tarafından kaleme alınan IKBY’nin Bağımsızlık Referandumu, PKK Terör Örgütü ve Gerçekler başlıklı yazının “PKK Barzani’nin bağımsızlık referandumuna ne diyor?” ara başlığından sonraki bölümü şöyle:
“PKK Barzani’nin bağımsızlık referandumuna ne diyor?”
90’lı yılların başından itibaren Irak’ın kuzeyinde kendisine güvenli bölgeler bulan PKK terör örgütü, Barzani’nin bağımsızlık referandumuna karşı çıkıyor. PKK’nın çatı yapılanması KCK terör örgütünün eşbaşkanı Cemil Bayık; “25 Eylül’de yapılacak olan bağımsızlık referandumunun demokratik bir hak olduğunu, buna kimsenin karşı çıkmaması gerektiğini, ancak mevcut şartlarda referandumun başarı getirmeyeceğini” söylüyor. Bayık’ın başka bir açıklamasında “Ulus devlet döneminin kapandığı, teröristbaşının; eğer özgürlük ve demokrasi isteniyorsa devlet ve iktidardan uzak durulması, devlet ve iktidar karşıtı bir özgürlük, demokrasi ve sosyalizm mücadelesi verilmesi gerektiği yönündeki söylemlerinin altını çizdiği” belirtiliyor.
PKK terör örgütü için önemli figürlerden birisi olan terörist elebaşı Duran Kalkan “Bağımsızlık referandumunun propaganda amaçlı olduğunu, Kürtlerin devlete ihtiyacı olmadığını, referandumun PKK’yı toplumun gözünden düşürmek için gerçekleştirildiğini, önemli olanın devlet olmak değil, toplumun kendi kendini örgütlemesi ve yönetmesi” olduğunu söylüyor.
Ekim 2014’de PKK tarafından Irak kuzeyinde kurulan Kürdistan Özgür Toplum Hareketi ise 16 Ağustos 2017’de yaptığı açıklamada “Bağımsızlık referandumuna karşı hayır kampanyası yürüteceklerini” açıklayarak terör örgütünün referandum tavrını ortaya koyuyor.
Benzer bir açıklama PKK terör örgütünün elebaşlarından Murat Karayılan ve Hülya Oran (Bese Hozat) tarafından bundan yaklaşık dört yıl kadar önce 2013’de yapılmıştı. Karayılan açıklamasında; “Irak’ın kuzeyinde bağımsız bir devlet ilan edilmesini desteklemeyeceklerini”, Hülya Oran ise “Amacımız devlet kurmak değil, ulus devleti programımızdan 13 yıl önce çıkardık” demişti. Özellikle sözde çözüm süreci boyunca PKK terör örgütü kaynaklarında bu tür haberlere sıklıkla rastlamak mümkün.
Sonuç
PKK’nın IKBY’deki referanduma karşı tutumu işte bu kadar net. Yazar, devamında PKK’nın şimdiki IKBY’nin kapladığı coğrafyada bağımsız bir Kürt devletinin kurulmasına da karşı olduğunu söylüyor ve bu görüşünü alıntılarla temellendiriyor.
Görüldüğü gibi, AK Parti’nin bu işten kaçışı yok: Farklı gerekçeler ve farklı tahlillerle olsa da neticede IKBY’deki referandum konusunda PKK ile aynı pozisyonu paylaşıyor.
Tam bu noktada, AK Parti’nin Anayasa değişikliği referandumunda CHP’yi köşeye sıkıştırmak için kullandığı propaganda cümleleriyle eğlenceli bir oyun oynanabileceği geldi aklıma. Oyunumuz, a) cümleyi kuran AK Parti yetkilisinin yerine bir CHP yetkilisini koymak, b) Anayasa değişikliği referandumu yerine Barzani referandumunu koymak temeline dayanıyor. Ben burada bir örnek vermekle yetineceğim, siz isterseniz internetteki yüzlerce başka cümle üzerinden aynı oyunu oynayabilirsiniz…
Orijinal cümle: “İstanbul Fikirtepe Kentsel Dönüşüm Projesi Temel Atma Töreni'nde konuşan Başbakan Binali Yıldırım, anayasa referandumuyla ilgili, ‘Neden 'Evet' diyoruz? PKK 'Hayır' diyor, onun için 'Evet' diyoruz’ dedi.” (5 Şubat 2017).
Bu da muhayyeli ya da naziresi: “İstanbul Kadıköy Kentsel Dönüşüm Projesi Temel Atma Töreni'nde konuşan CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Barzani’nin referandumuyla ilgili, ‘Neden 'Evet' diyoruz? PKK 'Hayır' diyor, onun için 'Evet' diyoruz’ dedi.”
Şimdi, AK Partililer itiraz edebilirler mi bu nazireye?