Fransız yazar Daniel Pennac ‘Okurun Hakları’ bildirgesi kaleme almış. Egoist Okur’da rastladım. Gülenay Börekçi Pennac’ı gönülden destekleyerek bildirisini yayınlamış, ben aldım, kimini değiştirdim, kimine harf ekledim, altından girip üstünden çıktım, hem Pennac hem Börekçi’nin hoşgöreceği inancımla sizle paylaşayım dedim.
Zorplu günlerden geçiyoruz, doğru fikirle, tek yolu dayanışarak izleyip, sabır sabır, öl öl nereye kadar’ın isyanı ve haklı karşı darbesiyle ve uzak yakın bütün çevrenin akortsuz sesi, sitemi, suçlaması, parmak sallamasıyla, kalitesizlerin, arkasına saklandıkları tutma adlarla kimilerine sataşıp vurdum sandığı zamanlardayız. Ve ne hikmetse cümleten d(a)evrimciyiz, tek yürek, yüce akıl, faşizm sandıklarına karşı da cilveli bir omuz om’za hallerdeyiz.
Devrim yaşa,diktatör sen in aşşa…
Sizin devrim hangisiydi pardon, sayıkladıklarınız mı , hedef tahtasına koyuverdiklerinizin sessiz sadasız yapadurduğu mu?
Baksanıza Meclis hükümsüz, vekiller içeri tıkıldı, şanlı direnişler unutturuldu, kontrollü darbeye hayır, işgale evet!
“Ne şeysi ulan, Fetö dünyanın en hoşgörülü din adamıdır be!”, diyebilen gasteciye ve cümlesine özgürlük, siyah beyaz biraderlere de…
Siz koyu beyaz Türkler’le Kürt’lere Allah akıl versin! Beyaz Türk olaydınız hadi neyse‘K om’tan, genel müdür, altıok olarak memleketin asıl sahibi biziz, cumhuriyeti biz kurduk, siz n’aptınız, sadece öldünüz…Devrimleri de darbeleri de biz yaptık, siz n’aptınız,devrime de darbeye de direndiniz, tankın üstüne babam da çıkar liderim de çıkar, iş mi yani, zati asker halledecekti sizin köprüde işgali önleyip ölmeniz ne haddinize? Olsa olsa rol çalmak…’
’ İstifa kurumu işlesin, iktidarda kazık kakan ufak ufak gitsin, zaten gideceğini siz anlamasanız da o anladı, itmemek için sınır ötesine sarktı.’‘Hendek kazan arkadaşlar , sazı iyi dımbırdatsaydınız, birlikte iyi sallamaya gerek olmayabilirdi. Yahut tek kişilik gösteriler yerine topluca demokratik kavgayı olması gereken yerde vereydiniz… Sahi, biz neyi sallıyorduk?’
’Adam bi garipçe muhalefet, kendini savunma gücü de yok, iktidar gücü de, iktidara gelesi de yok, gelme umudu zaten yok, diktatöre karşı çıkamayana sözle bile olsa vurmak, yakışmaz. Bu korku imparatorluğunda niye ayağına sıkıyorsun, karşıdakilere sıksaaane.Bak biz nasıl korkuyoruz, ödümüz kopuyor, siz maşallah, karlı dağdan serin,ne acaba, güvendiğin?’
Ohal kahrol, KHK yokol, tek tipe hayır, herkes makamına ve cür’etine yakışır haşme tte giyinip, önüne ardına reklam alarak gelsin, duruşmalara . Ohal uzatılmasına, KHK ve tek tipe karşı çıkanları asalım. Şimdi de işgalcisin, savaşa hayır! Savaşma seviş!’(Savaşma seviş, söylemini paylaşanlar niyeyse hep kadın, erkek kısmından tık yok, niyeyse?)
Neydi okur hakları? Onu anlatacakken biz, hay Allah…
– Okumama hakkı.
– Sayfa atlama hakkı.
– Bir kitabı bitirmeme hakkı.
– Tekrar okuma hakkı.
– Canının istediğini okuma hakkı.
-’Bovarizm’ hakkı.
– Canının istediği yerde okuma hakkı.
– Çöplenme hakkı.
– Yüksek sesle okuma hakkı
– Susma hakkı. (Bu listede olmasa da, ödünç aldığı kitabı geri vermeme hakkı’nı da ekleyebiliriz, yakışır…)
Kimilerinin vatanseverlik ve molasız devrimcilik bildirgesine uyarlarsak bunu.
-Okumama hakkı (tek ve değişmesi teklif dahi edilemeyecek hüküm)
-Demokraside fasıl atlama hakkı (düdükle demokrasiye mola halleri)
-Kitapsızları bitirme hakkı, demokrasiden türlü türlü aşklarla vazgeçebilme hakkı.
-Döne döne darbe isteme, yapma, darbeyi çağırma hakkı, darbeleri aşalım arkadaşlar, dış mihraklı işgali alkışlama, uygar ülke eliyle, onun işi üstlenicisi eliyle işgal edilmek girişiminden şerefyab olma hakkı…
-Bovarizm, (aslında olmayan çakma kendine sığınma hali, farklı ve üstün olduğuna vehmettiği kendinden memnuniyetsiz, hayal peşinde koşma hakkı) en temel haktır, vatan felan diyerek, şeyt’menin alemi yok.
-Devrime, dilden değil, sahiden devrime hiç girişmeme hakkı, girişenleri tepeleme ve öylelerine küfretme hakkı.
-Bunların canına okuma hakkı. Diktatör bayrağı da sahiplendi, dini sahiplendiği gibi, hayır bi de Atatürk’ü sahiplendi, kanımıza dokunan bu. İçerdekiler hadi neyse, bu algı şeysinin uluslar arası arenada hükmü yürüyor, ona illet oluyorum, dünya büsbütün faşist, ABD , Fransa, BAE hariç…
-Yüksek sesle küfür etme hakkı.
– İktidarın doğru sözü ve tavrının tamamına susma/ yok sayma hakkı.
– Devlet adamlığı iradesini gösterdiği nadir zamanlarda, muhalefete bile, son duruşu nedeniyle çemkirme hakkı.
Gelelim sadede, ey sevgili (ve edepsizliği ele aldığında, kör zeka akıldaneliğe kalktığında da sevgisiz) okur, asker evlatlar sınır ötesinde eşkıya süpürüyor, teröristlerden ülkeyi ölerek koruyor, biz latife ediyoruz, bu ettiğimiz bile ayıp, değil ki sizin edemedikleriniz…
Allah akıl fikir versin diyecekken, toprak bitek değilse onun verdiği de işe yaramaz diye, vazgeçiyorum. Vicdan ve edepten yana kısmetleri bol olsun deyip susuyorum.
Dipnot: 21 Ocak Pazar günü kanal 24.teki Serbestiyet programında döktüren Halil Berktay hocaya hem o söyleşisi, hem de Beytullah Çakır’ın Lacivert (hayatı ciddiye alan) Dergi’de Beytullah Çakır’la ‘Solcu Olmak Ayrıcalıklı Bir Şey Değil’ ana başlıklı muhabbeti için hayranlık , sevgi ve teşekkürle, okurların da bulup buşurup okuması/izlemesi dileğiyle…