Darbeler, muhtıralar, yarım kalan kalkışımlar, ülkeyi işgal girişimleri…
Yanı sıra şarkılar…
Her ne kadar bu marifetler sırasında boğazımızdan su bile geçmiyor ise de yeme-içme-neşeden aralansak da şarkılar olmadan olmuyor.
Yalnız bu sonuncusunda, ki bu darbe ötesi bir hal, düşman işgali; yedi nota da kurşunlandı sanki, şehit ve gazi notalarla ne şarkı, ne sol anahtarı, yalnızca es, sus işareti yani…
“Hatırla Sevgili” romantik bir şarkı, o mes’ut geceyi anlatan, beni mesud eden, o da mesud olası, aşkımı inkar ederse, Allah’tan bulası.
Bunu Menderes’e uyarlamışlardı, meş’um gece diye tornistan edip, çamların altında yediğin tekmeyi diye, edepsizce… Eh, Yassıada komutanını otururken, -yargılanması hala sürse de idam hükmü çoktan verilmiş başbakan paşanın yanında ayakta dururken çekilip- servis edilen fotoğraf herşeyi anlatıyordu zaten.
İdrak edilen ilk darbenin en bilinen şarkısı Plevne kahramanı Osman Paşa’yı anlatan marştan tornistan olandı: Olur mu böyle olur mu, kardeş kardeşi vurur mu?
Nasıl her döneme, ille de günümüze uygun… Ama bizi vuranlar, ülkemizi işgal edenler kardeş değil ki, anası belli, babası elli olanlar… Ağlak imamın başıbozuk ordusu…
Hatırla ey Fetö / O meş’um geceyi / Ta Pensilvanyalardan / Yediğin herzeyi…/ Halife ol’caktın ha / bütün aleme? / Salyaların akıyor bak / Bi mendil al, eline…/ Bize sen öğrettin / İrezil olmayı / Ne çabuk unuttun / Dar’ağaçlarını…
Desek şimdi, bu bile uymaz… Kırk yıllık rüyasından kâbusla uyandığı, uyanabildiyse yeter ona.
Dönelim 27 Mayıs’a, ne olsa ilk göz ağrımız…
5.ayın 5.günü, saat 5'te, Kızılay’da, parolasıyla binlerce kişi toplanıyor, Plevne marşı ıslıkla çalınıyor, uyarlama sözlere geçiliyor sonra, “olur bu böyle olur mu? / Kardeş kardeşi vurur mu? / Kahrolası diktatörler / Bu vatan(dünya) size kalır mı?” Muhayyer kürdi makamlı ezgiden, Kürt paşa Cemal Aga’ya… O da garibim, emekli olmuş, Karşıyaka’ya yerleşmiş, sonra muhtemelen tüfek zoruyla, ihtilalin başına geçirilmişti… Ve Plevne marşından sebep, bu ilk darbeye müzikli ihtilal, denmişti.
Aynı yıl Haziran’ında İstanbul Radyo Kumandanlığı bestecilerden İnkılap hareketinin anlam ve önemine dayalı marş isteyip, Ekrem Zeki Ün’den Hikmet Şimşek’e pek çok besteci nice marş bestelese de, “Tuna nehri akmam diyor”u kimse tahtından indiremedi.
Üstad Münir Nureddin’in konserlerini, coşkulu dinleyicilerin alkış ve katılımıyla, kendi bestesi 27 Mayıs şarkısıyla sonlandırdığı günlerdir: "Türk milleti gençliğiyle, ordusuyla el ele"
Behiye Aksoy, darbeyi izleyen aylarda çıkardığı taş plakta sözleri değiştirip okuyordu, ‘…/ Hürriyete susayınca/ Türk gençliği hiç durur mu?’ diye.
Durmayıp da ne yapmıştı gençlik? Tankları mı yürütmüştü, nato ve centoya bağlılık yemini eden darbe bildirisi mi okumuştu, radyoda? Seçilmiş iktidarı silah zoruyla Yassıada’ya mı sürmüştü, ne?..
Olsa olsa DNA’mıza ihtilal sarmalı eklemek ve gençlere bundan sonra sıra sizde, demekti bu.
Orduya şükran geceleri, hazine yararına konserler, nikâh alyansını hazineye bağışlamalar da bu dönemin icadı…
Nazilli’de Plevne marşını çalıp söyleyen davulcuya saldırıp, davulunu patlatan ve ihtilale sövüp sayan bir kişi hemen derdest ediliyor olsa da…
Menderes’i övmek, o sıralar ne mümkün? Ama nehirler üstünden söylenebilir, askerin. Tuna nehri varsa, Demokrat Partililerin de Menderes nehri vardı!
60'larda Menderes nehrinden bahseden her şarkı Adnan Menderes'i anlatır. Fevzi Üreten gazelli şarkısında şöyle diyordu: "Şahlandı kıratım hırçındır huyu / Şaşkına yol vermez Menderes suyu / Gafilin önüne eşmişler kuyu / Kötü nazar kuruttu seni Menderes / Billur suyun can verirdi bu yurda / Geçit vermez idin tilkiye kurda / Suyun kesenlerin olmuş hep hurda / Çok göller arattı seni Menderes".
Kırıkkaleli Nuh Akgün "Aydın ilinden de akar bir ırmak / Gönül arzu ediyor cemalin görmek / Yavaş yavaş akıp menzile varmak / Çağlayıp aksın suyun Menderes" derken, Semra Atılay şarkısı: "Yine coşmuş akıyorsun / Gönülleri yakıyorsun / Üzgün gibi küskün gibi / Söyle kime bakıyorsun / Ah Menderes, güzel Menderes, aziz Menderes" demektedir.
1966 Haziran ayında İlham Gencer gazetelere ilan vererek: "Osman Paşa marşının güftesini ihtilalde değiştiren genci” aramaktadır, amacı, "farklı ideolojilerin kol gezdiği, mezhep ayrılığının kışkırtıldığı bu zor dönemde, her Türk'ün gururla söyleyeceği" yeni bir marş bestelemektir. Bu yeni marşın sözlerini, Gencer'e göre, yazsa yazsa, 1960'da "Osman Paşa Marşı"nı uyarlayan üniversiteli genç yazabilir!
Ancak sonradan düşüncesi değişir: "1960 darbesi, Gazi Osman Paşa Marşı'nın yurtdışından gelen bir ajan tarafından sözlerinin değiştirilmesiyle yapılmıştır".
Plevne marşına söz yazan ajandan, Fetö denen ajan marifetiyle bir ülkeyi işgal etme hayallerine, hayat ne tuhaf…
Bunca yıldır darbeden işgale savruluyoruz, gülsek mi ağlasak mı bilemiyoruz…
Our Boys’un yaptığı darbe radyolardan Hasan Mutlucan’ın söylediği “Yine de şahlanıyor amman, kolbaşının aman da kır atı” türküsüyle duyuruldu, ilkin… Melanet işlere şarkıların alet edilmesinin hukukta cezası olmalı değil mi?
12 Eylül’de hem ülke hem şarkılar ve sokaklar hem insanlar, hem sanat ve müzik dünyası karalar bağladı. Demokrasi molası geçmişle bağımızı da kopardı. 80 sonrası toparlanmaya güç halle koyulduk: Yeni Türkü, Ezginin Günlüğü gibi özgün ekipler, Bulutsuzluk Özlemi, Mozaik ve Bülent Ortaçgil ile Fikret Kızılok dinledik. Karaca’nın Raptiye Rap Rap’ı, Kızılok’un Süleyman Hep Başbakan'ı unutulmayanlardan… Ruhi Su, Tülay German, Sümeyra Çakır, Neşet usta, Mahsuni, Selda Bağcan'ın yanı sıra, Sarper Özsan, Timur Selçuk besteleri, protest müziğin, halk türkülerinin en güzel yorumlarıydı.
1965 seçimlerinde Türkiye İşçi Partisi’nin seçim şarkısı olan Yarının Şarkısı, Tülây German’ın söylediği Erdem Buri bestesi. Önceki darbeyle ufuktaki darbe arasındaki şarkıdır. “Bir şarkı olmalı / Özlemi söyleyen / Bu koyu günlerden / Yarına ses veren / Bir sevgi olmalı / Senden de yükselen / Sonra benimle bir / Yarına yön veren /…/ Bir yarın olmalı / Başka türlü bir şey / Bir aydın, bir güzel / Yarına varmalı…”
12 Mart öncesi şarkısı “Herşey Berbat”ta. Metin Ersoy, grevlerden yakınır: “Her gün işlerim aksarsa böyle / Hâlimiz ne olacak sen söyle…” Kilit cümle şu: “Kardeş kardeşi vurur / Halka hüzün olur…” Darbelerin ortak paydası, kardeşin kardeşi vurması…
Aşık İhsani, 1972’de, Mektup şarkısında 12 Mart’ı anlatır: “Demem şu ki sevdiğim / Ortaçağ'dan bu yana / Bana öyle bir ters geldi ki / 71 Mart, Nisan, Mayıs ve sonrası / Yıkılası mahpushaneler / Tıklım tıklım / Evde, yolda, işte, sokakta / On yüz bin adam toplanmakta / Anlayacağın ne kadar / Ben çağımdan / Ve üzerinde büyüyüp / Suyunu içtiğim toprağımdan / Yanayım diyen / Aklı işleyen / Genç, yazar, öğretmen / Sanatçı, işçi, köylü varsa / Ve hatta kim ki okur yazarsa / Şimdi bunlar küme küme / Her yerde / Bahtı kara Türkiyemde / İçeride…” Deniz Gezmiş ve arkadaşları da var “türkü”de. Umudun yanısıra: “Hiç kuşkun olmasın / Sazıma ve şiirlerime / Başı kör deyimi / Mermi dolu silaha sarılır gibi / Gene sarılacağım / Gene türkülerimi yapıp / Gene haykıracağım!”
Darbe sonrasını anlatan şarkılardan biri, Zülfü’nün Durup Dururken’i… 12 Eylül’de dışarda, 12 Mart’ı uzakta geçirmiş Livaneli: “Durup dururken / Bir sabah erken / Bir kıyamet / Durup dururken / Şafak sökerken / Alırlar seni / Voltadasındır / Durup dururken / Davullar çalar / Borular öter / Bir dostun küser / Durup dururken / Sürgün olursun / Yurdundan uzak / Türkü söylersin / Durup dururken…” Livaneli umudu söyler hep, Özgürlük, Bulut mu Olsam? Umudu kesme yurdundan, Güneş Topla Benim İçin'de…
İçerden Çıkan Adam, Ahmet Kaya’dan bir darbe şarkısı. İdamlar, işkenceler, yargılananlar, işsiz ve sakat kalanlar, vatandaşlıktan çıkarılanlar, yakılan kitaplar, toplatılan albümler, kurulan darağaçları, asılacak çocukların büyütülen yaşları, ülkenin kaybolan elli yılını da düşününce, 12 Eylül’ün sicili, bütün darbeler gibi dipten doruğa bozuk.
“İçerden Çıkan Adam”, Ahmet Kaya’nın “Başkaldırıyorum” albümünden. Sözleri Yusuf Hayaloğlu’nun. “Yüz çeviren dostlar, sinsi tavırlar” dizesi dahil, darbe sonrasını en iyi anlatan şarkı belki de: “Kitaplar sobada yanmış / Ah sazlar duvarda kalmış / Güzelim şarkılar yağmalanmış…”
Ahmet Telli şiirinden Eftal Küçük’ün yaptığı bir beste. Çağdaş Türkü’nün ilk albümüne adını veren “mapushane” şarkısı, Bekle Beni: “Bekle beni küçüğüm / Umudun karartmadan / Sevincin yitirmeden / Döneceğim bir gün / Bekle beni…”
Umut, içinde: “Ama acılara alışılmaz / Bir şeyler var değişecek / Bir şeyler var değiştirmemiz gereken / Önce acılardan başlanacak…”, “Sen türkülerini söyle / Ve gülümse küçüğüm / Çünkü sesinin ırmağıyla / Yeşerecek hasretin bozkırları…”, “Uğuldayan bu rüzgâr / Bu delice yağan kar / Ürkütmesin seni direnmektir / Bekleyişin bir başka adı.”
Fırtına, Yeni Türkü’nün Murathan Mungan’ın söz yazdığı, ‘90’ların karanlığını aydınlatan, hep birlikte söylenmesi yakışan şarkılardan: “Bak işte yaklaşıyor fırtına / Bak yine yükseliyor dalgalar / Yıllardan sonra, yollardan sonra / Şarkılar söylüyor çocuklar…”
12 Eylül‘ün zehir zemberek günlerinde, bir şarkı sözü bile olsa “Ne geçmiş tükendi / Ne yarınlar / Hayat yeniler bizleri / Geçse de yolumuz bozkırlardan / Denizlere çıkar sokaklar’ diyebilmek, kolay değildi…
Darbe sonrası insanlara umut veren bir gruptu, Grup Yorum.
Sıyrılıp Gelen (1987) Yorum Müzik Topluluğu olarak yaptıkları ilk şarkıydı, Ahmet Telli dizeleri, darbe sonrası insanlara umut oldu: “Suların sesini dinle şimdi / Ormanın fısıldayışlarını / Yarılıyor dağların göğsü / Bir aşkı dinlendirmek için / Ve gözleri uzak yamaçlarda / Aranıp dururken bir şeyleri / Sessiz ve sakin beklemekte / Bekledikçe bileylenen bir yürek / Belli ki dağların, denizlerin / Ve göllerin üzerinden / Sıyrılıp gelmektedir seher / Belli ki yakındır / Doğayı ve hayatı sarsacak saat…”
Metin ve Kemal Kahraman kardeşlerin ilk albümü “Deniz Koydum Adını”(1993), darbenin karamsarlığına direnmek için yapmış olmalı, Kaybolan Kentin Eskicisi’ni: “Kaybolmuş bir kentin eskicisiydi / Makineleşmeye karşı duyguları topluyordu / Kaybolmuş bu kentin sokaklarında / Torbasında umut, torbasında insana dair ne varsa…”
Umut olduktan sonra…Herşeyle başeder insan. Sonradan, nasıl yaşadığımıza şaşacağımız günlerden geçiyorduk.
Güzel Günler Göreceğiz, Edip Akbayram’ın söylediği, 90’ların ikinci yarısından bu yana meydanlarda en çok duyulan, Nazım’ın Nikbinlik şiirinden Alp Murat Alper bestesi, coşkulu, bilinen bir şarkı: “Güzel günler göreceğiz çocuklar / Motorları maviliklere süreceğiz / Çocuklar inanın, inanın çocuklar / Güzel günler göreceğiz, güneşli günler…
Bir darbeciyi hicveden şarkı: “Sabah aynı anda kalkılıp yüzler yıkanmalı / Bu ahenkli uyanışı âlem tören sanmalı / Aç bırakılmalı katlamayan peçetesini / Hastalara genelkurmay yazmalı reçetesini / Yekvücut olup başlayalım her işe ayinle / Eş-dost seçimi ve her şey ayarlansın tayinle / Yaramaza itaatsize damgalar basalım / Milli maç kaybında üç, grevde beş kişi asalım / Biz istersek eğer bu aziz millet neler yapar / Adamı göklere çıkarır, alkışlar, tapar…” Bülent Somay’ın müziği, Ümit Kıvanç sözleri ile bir Mozaik şarkısı.
“Polis kimlik sorar” dizesiyle hatırlanan Mozaik’in Bildiklerimiz şarkısı “Her şeyin adı değişir / Okunmaz yakılır kitaplar / Karın doyurmaz sinema / İstedin mi çıkılmaz yurtdışına./
Şehirler büyür, kirlenir sokaklar / Aradın mı bulunmaz ev / Fiyatlar artar /… / “Binalar yıkılır, yapılır binalar / Eskiden maviymiş sular / Geçmişi hatırlamaz kimse”
Darbe, Mor ve Ötesi’nin 12 Eylül’ü anlattığı şarkısı: “Evren’i gördüm / Sıkı olaydı / Binlerce insan / Ölürken netekim / Bir şey yapmazdı / Sadece bakardı / Bu kadar kaos / Bize fazlaydı / ki bir darbe geldi başıma…”
Lan N’oldu, söz-müziği Erdinç Ünlü'ye ait olan ve Murat Meriç’e göre 12 Eylül karanlığını dağıtan gruplardan Kramp’ın yekten darbeyi anlattığı bir şarkı:
“…Derken / Bir sabah erken / Haymana ovasında bir garip kuş öterken / Lan n’oldu derken / Bir sabah erken / Dağlarına memleketin bahar gelmişken…”, “Birbirimizin yüzüne bakamaz olduk mu ne?” 15 Temmuz’u yaşadıktan sonra sorduğumuz soruyu, şarkı çoktan sormuş:
“Lan ne bu be?”
Sevinç Eratalay, darbenin karanlığının hüküm sürdüğü yıllarda kara bulutları dağıtan şarkısı, . “Kıyıda zeytin ağaçları”ndan söz eden şarkısı Yeniden Başlamalı’da “Yeniden başlamalı, yeniden anlamalı / Yeniden dinlemeli o yiten türküleri / Dağılır gider kara bir bulut / Dokununca bir dost eli…/ Yeniden yürü tozlu yollara / Yeniden uyan o sabahlara’
Ortaçgil’in (1998) Normal’i “ her şeyi normalleştirmemizi anlatan, ustanın en politik şarkısı: AB, ABD, DGM, GAP, Zap, Hasankeyf, Susurluk, kamyon derken sözü OHAL’e getiriyor ve soruyor: “Ya OHAL, o kadar yıl?” Hepsinin karşılığında aldığı cevap aynı: “Normal.” İsyanı, biraz da bundan: “Biri anlatsın hemen, nedir bu normal? / Canım sıkıldı yoksa ben miyim anormal?” Herşeyi normal bulmayıp, zor günlerde sorular üretip, sormalı değil miyiz?
Moğollar’ın ‘Bi’şey Yapmalı’sı düşünürken ve söylerken güç katan şarkılardan…
12 Eylül darbesinin fon müziği Türkiyem’i besteleyen, söyleyen Müşerref Akay, gazetelere bu şarkıyı kendisine yedi paşanın sipariş ettiğini söyler. Ancak sonradan bu şarkının işkencede çalınmasına pek üzülmüştür. Bugün gazetesi röportajında şarkı için ilkin Barış Manço’nun seçildiğini, ancak bunu genç ve düzgün yaşantısı olan bir hanım sanatçımızın yapması lazım diye düşündüklerinden, kendisinin, çocuklarının babasıyla birlikte Ankara’ya çağrıldığını söyler. En kıdemli ve çok kıymetli bir paşayla görüştürülür, “Türkiyem” diye bir şarkı istiyoruz sizden. “NewYork New York” diye bir şarkı var ama Türkiye’nin bir şarkısı yok, bunu yapabilir misiniz?’ diye rica eder paşa. Müşerref hanım zaten çok milliyetçi bir çocuk olduğundan, duygulanır. “Beste enteresan bir şeydir paşam” der, “ama bu duyguyla bir hafta mı olur, on gün mü, bilemem?” Paşa üsteler, “bize bir haftada lazım!” O da tabii çok motive olur, Ankara’dan Bolu’ya beste şarkı yazılıp bestelenir… Peki bu bir darbe şarkısı mıdır der, Evrensel, sanatçımız bunu anlayacak yaşta değildir ki, 21 yaşındadır, ama şarkının işkencede çalınmasına çok üzülmektedir.
“Türkiye'm” işkence şarkısı değildir, dışardaki yabancı güçlerin ülkeye ettikleri zulümle ilgili düşünülerek yapılmış bir şarkıdır.” Üniforma giyerek okuyan hanende hanım gösterisini yapmaktadır, çok şükür memleketin New York gibi bi şarkısı olmuştur. Canım zaten ihtilal dediğiniz de “show” değil midir biraz, berbat bir show üstelik…
Fikret Kızılok, -ki koca Veysel’in çömezi olmaktan gururludur- onun bıraktığı yerden alır sazı eline, düşer gerçeğin ve aşıklığın yoluna… “Süleyman hep başbakan”, şarkısı en gırgır darbe sonrası şarkıdır, ihtilalleri sarakaya aldığı… İhtilal ve muhtıralarda şapkasını alıp giden, altı kere gidip, yedi kere geri gelen Demirel’i ne güzel hicveder:
“Küçücük bir çocuktum
Sebebini bilmeden
Sokağa çıkamadık
İhtilal oldu sandık
Sonra biraz büyüdük
Alfabeyi bitirdik
Azı dişim çıkmıştı
Sünnet bile olmuştum
Kennedy öldürülmüş
Migros açılmamıştı
Beatles ortada yokken
Ekonomi bomboktu
Zeki Müren ortada
Bülent Ersoy erkekti
Vietnam savaşını
Kendisiyle başlattı
Süleyman hep başbakan
Başbakan hep Süleyman
Sonra Ay'a gidildi
Evelallah dönüldü
Suya yazı yazıldı
İçimiz rahatladı
Mao henüz ölmemiş
Ortaokul bitmemis
Yahya işe başlarken
Bankalar hep bomboşmuş
Kırat attan inerek
Kemerini sıkmıştı
Halk üstüne binince
Başımıza çökmüştü
Hak hukuk düzen vardı
Çüş demesi çok zordu
Ortaokul biterken
Yine ihtilal oldu
Süleyman hep başbakan
Başbakan hep Süleyman
Bilgisayar bulunmuş
Deniz Gezmiş asılmış
Papa yine değişmiş
Mandela hapisteydi
Çevre kirlenmemişti
İbo evlenmemişti
Ajda tam boşanırken
Dolar yine çıkmıştı
Süleyman hep başbakan
Başbakan hep Süleyman
Kenan sopalısıydı
Turgut boyalısıydı
Pek anlamazdı ama
Mesut hopalısıydı
Naim kaldırıyordu
Zalim bastırıyordu
Dün dündür bugün bugün
Gafil avlaniyordu
Kırat attan inerek
Kemerini sıkmıştı
Halk üstüne binince
Başımıza çökmüştü
Hak hukuk düzen vardı
Çüş demesi çok zordu
Tam askere giderken
Yine ihtilal oldu
Süleyman hep başbakan
Başbakan hep Süleyman
Paşa resim yapardı
Sabancı'ya satardı
Netekim ben demezsek
Anasını satardı
Tonton dayanamadı
Hepimizi batırdı
Efelerin efesi
Muz ağacına tutundu
Süleyman hep başbakan
Başbakan hep Süleyman
Ecevit hep umuttu
Erdal bizi unuttu
Yaş günü pastamızı
Vestiyerde unuttu
Arabamız evimiz
İki anahtarımız
Nasıl da inanmıştık
Verir diye babamız
Kırat attan inerek
Kemerini sıkmıştı
Halk üstüne binince
Başımıza çökmüştü
Ne padişah ne sultan
Bir enişten bir ablan
Yanında bir de baban
Sefam olsun yaradan
Süleyman hep başbakan
Başbakan hep Süleyman”
Paşalar maşalar yüzer yıl yaşarlar, Kızılok’un ömrü kısadır, zulmeden değil, zulme uğrayan ve derinden duyanlar erken gider… Bu genç ölüme bir çiçeği esirger Süleyman, ah altı gidimli, yedi gelimli, kinci siyasi…
Ve ay dolanır, gün geçer, yıl devrilir, 2016’nın 15 Temmuz’u olur.
Rasmeres gelmez olası.
Asker giysili teröristler ülkeyi işgal eder, daha önce görülmedik bir iştir bu…
İlkin ölüm senfonisi çalınır sokaklarda, göklerde, köprüde, her yerde.
Kötü bestedir, icracı saz heyeti de amatör.
Ama ölümler gerçektir, onlar usta işidir.
İnsanlar taranır, meclis bombalanır, üstlerine kurşun yağarken insanlar alanları, tankları doldurur, öle öle doldurur, darbeyi, yani işgali durdurur…
Demokrasi gitti giderken, uçurumun kıyısından halk sayesinde dönülür.
Steril ve ecnebi aydınlar hala farkında olmasa da, fark etmek istemese de, yolumuzu ve memleketi önce elimizden alır, sonra buldurur, kader…
Uğur Işılak yazar, besteler söyler, Yeniden Diriliş (Darbe) şarkısını.
Bir şarkıya, umuda ve demokrasiye sarılır, insanlar:
“Bu vatan bu millet derdimiz bizim
Bölünmez bir bütün yurdumuz bizim
Yurdumuz yurdumuz yurdumuz bizim
Durmadan yorulmadan yürüyelim aşk ile
Müjde dolu bu yolda kutsal her çile
Davamız diriliştir, dava hakka eriştir
Yeniden yükseliştir haydi el ele
Canımız bu yurda borcumuz bizim
Ay yıldızla karılmış harcımız bizim
Harcımız harcımız harcımız bizim
Durmadan yorulmadan yürüyelim aşk ile
Müjde dolu bu yolda kutsal her çile
Davamız diriliştir, dava hakka eriştir
Yeniden yükseliştir haydi el ele.”
Elbet bu işgalin şarkısı, türküsü, nicesi yapılacak, söylenecek… Ben meydanlar buluşmasının son gecesinde yazıyorum bu yazıyı…
15 Temmuz günü öldürülen Erol Olçak ve oğlu Abdullah Tayyip için şarkıcı Erhan Güleryüz bir şarkı yaptı:
Türkiye İçin
Darbe nedir be kardeşim
Babam neden vuruldu?
Silah nedir vatandaş,
Her yanımız kan oldu.
Acı nedir be kardeşim
Anam neden duruldu?
Baba oğul yanyana, vatan için vuruldu (2)
Kimse bir şey söylemesin benim içim yıkıldı
Kimse bir tek söz etmesin, Abdullah’ım vuruldu.
Ben abimin mezarında gözyaşı döker iken
Kimi ruhu yitikler, acımla mutlu oldu.
16’sında evladım bizim için vuruldu (2)
Meydanları bekliyoruz şimdi bütün Türkiye
Demokrasi şehitleri hep diri kalbimizde.
Kimse şüphe duymasın bu millet hep yanyana
Hepbirlikte tek yürek, ay yıldızın altında (2)
Sonsuza dek beraberiz bu bayrağın altında
Hepbirlikte tek yürek, ay yıldızın altında.
Ne darbe olsun geleceğimizde, ne de darbelerin şarkıları…
Ne işgal yaşayalım bundan böyle, ne yanıp yıkılsın memleket…
Akılsız siyasetçi elinde kalmaktan yeğdir, ölüm…
Daha gücümüz kalmadı… Dağ olsa çat diye çatlardı, bu insanlar çatlamadı, ölümün üstüne yürüdü…
Bunu da gördük ya, ölsek de gam yemeyiz gayrı…