Benim adım, yalnız çocuk.
Ülkemin ve adımın ne önemi var?
Yalnızlar bir ordu, yeryüzündeki tek silahsız ordu.
Onların silahı kalplerinin çarpıntısı.Birazcık da hüzün, ama, o işe yaramıyor.
Babam Büchner, benim babam masal yazar, Woyzec diye bir oyun yazdı, orada bulabilirsin beni, ama, kahramanı olduğum oyun yasaklandı.Masalları ve oyunları yasaklayan dünya.
Dünya baskıcı, hem de adaletsiz, bu yüzden en çok çocuklar çaresiz.
Ben de çaresizliğimden gökyüzüne sığınmak istedim, göçümü topladım, ay’dan ve sonrasında gökten medet umdum, beni en iyi sen anlarsın küçük prens.Ben senin gibi prens falan değilim, kendime ait ülkem de yok, gezegenim de, ama, bütün yıldızlar benim. Zaten yıldızlar çocukların rüyaları ve yolları aydınlansın diye dikilmiş gökyüzü fenerleri.
………………………………..
Memnun oldum, ben de Küçük Prens, dünyanın ve yukarısının saraysız, yıldızsız, yoksul tek prensiyim.Hayallerden yana zenginim ama…Bu daha önemli.
Gökyüzündeki sayısız gezegenden biri de benimdi, beni anlatan Küçük Prens kitabını okudun mu sen?
Hap kadarcıktı, benim gezegenim, yani ülkem…Uyanır uyanmaz tertemiz ederdim, yanardağımın içini süpürüp, acı veren çiçeğimi sulardım. İstesem günde üç kere temizlerdim, öylesine ufak. Sonra oradan dünyaya geldim, dünya dedikleri meğerse uçsuz bucaksız bir çölmüş ve kalabalık ortasında yalnızlıkmış…
İşte tilki, yılan bir de yolunu şaşırmış pilot, olancası bu, dünya dediklerinin…
………………………………………………..
Bende onlar da yok …Haline şükret…Kitabını okumadım, okumak isterim, yanında varsa verse ne bana bi tane.
,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,
Yanımda yok, okuma yazman var mı peki senin? Yaa, nasıl okuyacaksın okuma bilmeden?Tek onlar olsa, neyse, bir de yönetim biçimleri var, insanlara en çok zulmeden…Krallık, cumhuriyet, darbeler, asıp kesmeler, ‘beni sevmeyen ölsün’ diyenler…Bak misal, şu dürbünle bak, köprü gibi bi ülke var ya hani, çoook uzaklarda, orada sandık kurulmuş seçime gidiyorlar; ya laf tokuşturanı, yalanı ipe dizeni, kokulu çiçek diye plastik çiçek ekip sulayanı, ya da ülkeyi ve insa nlarını uçuracak olanı seçecekler…
……………………..
Gördüm gördüm, birileri tamam diyor, öbürleri devam diyor…
………………………………..
Tamamcılar başka bişey de diyor, herşeyi yıkıcaz, hepinizi fena öpücez de diyor.
……………………………………………..
E, öpeceklermiş işte, bunun neresi kötü?
………………………………………………
Onlar yıkım ekibi, öpmekle kalmaz onlar, ısırır…
…………………………………………
Ben bu dünyadan sıkılıp, gitmemişken de anlamazdım bu insanları…Hepimiz dünyalıydık sözde, ama, konuşunca anlardık ki hep başka yerliyiz, sanki bambaşka gezegenlerden düştüğümüz bu yerde kaynaşmamız, anlaşmamız gerekirmiş gibi…Ben dünyadan sıkılıp gittiğimde ay’ı gördüm, odundandı, biz buradan nasıl parlak görürdük oysa…Güneş de solmuş bir çiçekmiş meğer. Sonra dönüp geldim, yanıp tüten dünyamızın yerinde ne bulsam dersin?Kırılmış, parçaları saçılmış bir dünya buldum…İçimi çeke çeke ağladım, dünyanın haline, ama, oturdum bir kıyıcığına, hala yalnızım, gördüğün gibi…O yıkım ekibinden olmak kolay, onlar ondan öyle çokmuş gibi görünüyor.
……………………………………………..
Çok değiller, bağırtıları çok bir de üfürdükleri…Sen de göçmensin, en iyi senle ben biliriz, göçmeni dili açık eder, söyledikleri ve söyleyemedikleriyle dili…
……………………………………………………..
Ondan olmalı yıkım ekibinin pırıltısızlığı…Konuşup konuşup bi şey diyememesi…
……………………………………
Ötekiler susarak haykırıyor , doğruları ve akıllı hedefleri düşünüp taşınan, poposunu yırtmaz zaten…
…………………………………………..
Poposunu yırtmak ne demek?
……………………………………………..
Söyleyecek sözü , edecek vaadi olmayanın poposuyla zurna çalması demek…En büyük şamatayı onlar eder, yıkım ekibi yani, ama, o şamata sırasında yok’a, hiç’e, gerekmeze yazılmıştır zaten…
………………………………………….
Ne çok şey biliyorsun küçük prens, baş ol da istersen soğan başı ol, prens ol da istersen küçüğünden ol, dedi bana, aydede…
…………………………………………..
Bilmenin asaletle, prenslikle ilgisi yok ki, akılla ilgisi var. Hani Ay odundandı, öyle demiştin, nasıl söyledi bunu?
……………………………………………..
Haklısın…Ay’ın dediği odunca bi laf zaten. Demek ki bu köprü ülkede insanların bir bölüğü köprüyü geçene kadar Ay’a dayı diyor, poposuyla borazan çalıyor, öbür yarısı, yarısından fazlası da hem düşünüyor, hem yapıyor, hem düşmanı püskürtüyor, hem terbiyeli oluyor. Belki en zoru bu sonuncusu…
……………………………………………….
Bugün dünya takvimine göre 20 Haziran, dünya mülteciler günüymüş…
……………………………………..
Mültecinin günü olsa ne yazar? Ne mülteciliği biter, ne yalnızlığı…Desene vatansızlığın adını mültecilik koymuşlar. Kim tutuşturuyor küçük prens, sence, bu güzelim dünyayı? Niye dünya büsbüyük bir yangın yeri, ha?
…………………………………..
Bu kazık soru, bunu bilsem prenslikten krallığa yükselirim zaten…
…………………………………….
Hikaye anlatıp dinlemesini bilen , şiirin matematik kadar zor olduğunu, herkesin şair ve lider olamayacağını düşünen, çabuk çözümlerin, ahmakça nutukların, koftiden atıp durmanın ne kötü şey olduğunu bilen, acısı olan insanlara dönüp bakabilen, başkasının derdinden bana ne demeyen insan olmak, en zoru, sevgili masal çocuğu…
Yaşasın çocuklar ve akıllı yapıcılar…Ötekiler, yani yıkım ekibi kendi içinde kendine sürgün ve kendinin göçmeni olsun, zurnayı da neresiyle çalarsa çalsın…