Ana SayfaYazarlarKudüs hakkında söz söylemek

Kudüs hakkında söz söylemek

 

ABD başkanının bugün Kudüs’ün tümüyle İsrail’in başşehri olup olmayacağı hakkındaki kararını açıklayacağını bildirmesi, silah ve barut gücünün pervasızlığında geldiğimiz son nokta. Bu İsrail ve Amerika yönetimleri arasında çıkar ilişkisini aşan aynılaşmanın, yekvücut birliğin açıkça ilanı. İsrail’in 1967 savaşlarında kanla işgal ettiği toprakları ilhak etmesi dünya kamuoyunda asla kabul görmedi. Dünyanın bütün ülkeleri bu işgali yasadışı gördü ve bu durum hukuki olarak ta aynen böyle olmaya devam ediyor. BM’in 242 sayılı Güvenlik Konseyi’nde işgal devletinin fazladan yerleştiği toprakları derhal terk edip 67 sınırlarına çekilmesi kararı alındı. Bu karar birkaç kez daha tekrarlandı ve hala geçerli. Avrupa ülkelerinin ve Rusya’nın da bu belgelerde imzası var. BM’in genel kurul toplantılarında alınan kararların bağlayıcılığı yok ama Güvenlik Konseyinden çıkan belgelerin sonuçları yaptırımları var. Nitekim buradan çıkan kararları sağlam bir gerekçe diye arkasına alarak Afganistan’ı işgal edebilen, İran’a yaptırım uygulayabilen Amerika, iş Filistin halkının hakkını çiğnemeye gelince hiçbir kararı dinlemiyor ve bağlayıcı olarak görmüyor.

 

                                                                              ***

 

2005 yılında Dünya Kadın Konferansına delege olarak katıldığımda, BM’in NY’un kalbinde, 46. Caddedeki binasına ilk kez adım attığımda hemen sol tarafımızdan başlayan bir sergiyle karşılaşmıştım. Holokost’u Yahudi halkının başına gelenleri anlatan siyah beyaz bir fotoğraf sergisiydi bu. Serginin sonuna izleyenlerin hissiyatını yazabileceği bir defter açılmıştı. Çok etkilenmiş ve üzülmüştüm, hiçbir halk bu kötülüğü hak etmez. Sonra toplantıların başlamasına daha vakit olduğundan o devasa girişte başka sergiler varsa onları da görmek istedim. Mesela çok yakın zamanlarda 1994’te Ruanda’da Hutular tarafından sekizyüz bin Tutsi öldürülmüştü. Başka nice acılar yaşanmıştı Holokost’tan bu güne.  Hiçbir emare yoktu dünyanın öteki acılarına dair. Değerli kurbanlar ve değersiz kurbanlar ayrımı BM’in içinde bile tekrar tekrar üretilirken ortak insanlık değerleri nerede billurlaşacak. Kuruluş tarzı ve inşa biçimi halkların eşitsizliği üzerine olan bir kurumdan fazla bir şey beklenemeyeceğini görmek lazım. Küresel eşitsizliğe, adaletsizliğe, yoksulluğa, ayrımcılığa karşı mücadele verebileceğimiz sayısız mecra olmalı ve bu yollar birleşip büyük bir denize dönüşmeli. Mesleği meşrebi eğilimi ırkı rengi ne olursa olsun meşguliyeti ne kadar çok olursa olsun bu mücadelelerin içinde olmak her insan için vecibe.

 

ABD başkanı bir halkın binlerce yıllık şehri toprağı hakkında ben karar vereceğim diyebiliyorsa, 24 Ekim 1945’te dünya barışını güvenliğini korumak, uluslararası ekonomik toplumsal ve kültürel işbirliği oluşturmak için kurulmuş olan BM’in, artık radikal biçimde gözden geçirilme hatta lağvedilme zamanı geldi demektir. Uluslararası ilişkilerde kuvvet kullanılmasını yasaklayan evrensel bir sözleşme de imzalanmıştı esasında ki hiç kale alınmadı bile. Kendi yazdıkları ilkelere, attıkları imzalara, ağızlarından çıkan sözlere kıymet vermeyen insanlar, nasıl dünyaya dönüp barıştan demokrasiden özgürlükten söz edebilir.

 

Balfour Deklarasyonu(1917) ve İsrail Devleti’nin ilanından(Nakba, 1948) itibaren adım adım neler yaşandığına, bir halkın kendi evlerinden topraklarından zorbalıkla nasıl çıkarıldığına bütün dünya şahit. Avrupa’da zulme uğramış bir halkı, Filistin’de başka bir halkın katiline dönüştüren süreçler, teşvikler, onaylamalar. Bir şekilde istemedikleri Yahudilerden kurtulma, beyaz adamın hikayedeki suçlarını örtme, günahların kefaretini başka bir halka ödetme çabaları.

 

                                                           ***

 

Kudüs bütün insanlığın kırmızı çizgisi. Binlerce yıldır orada yaşayan halkların hepsine ait. Hiç kimsenin başkasına kapatamayacağı, keyfince tasarruf edemeyeceği bir inanç ülkesi. Gidenler bilir, Mescid-i Aksa’da namaz kılmak kadar, Çile Yolu’nda İsa peygamberle birlikte yürüme duygusu da insanın ruhunu derinden etkiler. Musa peygambere inen saf temiz vahiy de bizi bağlar ve onun Kur’andaki kıssaları önünde eğiliriz. Kibirle ve üstünlük iddialarıyla ele geçirme, sahip olma, kan dökerek tahakküm kurma çabalarına karşı duracak insani birikim bu dünyada var. İnşallah ortak bir ses verebilmek için gerekli iletişim ağları kurulabilir. Paramparça olmuş yeryüzü insanları Kudüs ruhunda buluşur

- Advertisment -