Ana SayfaYazarlarKürdün derdi AK Parti iktidarı mı?

Kürdün derdi AK Parti iktidarı mı?

15 Mart 2016’da The Times (Londra) muhabiri Anthony Loyd’un sorularını yanıtlayan Cemil Bayık şöyle dedi: “Erdoğan bizi yenerse, Türkiye'de demokrasi isteyen herkesi mağlup edebilir… Onun rüyalarının gerçeğe dönüşmesinin önündeki en büyük engel biziz. Eğer Erdoğan bizi saf dışı bırakırsa, kazanır. Erdoğan'ı ve AKP'yi devirmek istiyoruz. Erdoğan ve AKP devrilmedikçe, Türkiye asla demokratik bir ülke olamaz.”

 

Meseleyi kişi ve partilere bağlamak

Bu beyanı okuyan herkes, Türkiye’deki son şiddet dalgası ve savaşın temel hedefinin AK Parti iktidarını sonlandırmak amacı taşıdığını anlar. Zaten KCK eşbaşkanı Cemil Bayık da bunu söylüyor. Peki, bu açıklamaların Kürt meselesinin çözümüyle bir alâkası var mı? Ya da soruyu şu şekilde sorsak: Kürtlerin derdi, AK Parti’yi iktidardan düşürmek mi, yoksa nerdeyse yüz yıldır devam eden Kürt meselesine bir çözüm bulunmasını sağlamak mı?  Bu ülkenin iktidarını, başbakan ve cumhurbaşkanını sadece Kürtler seçmedi;  Türküyle, Kürdüyle Türkiye toplumunun yüzde 50’si seçti. Cumhurbaşkanı seçileli yaklaşık bir yıl, hükümetin iş başına gelmesi daha birkaç ay öncesinde oldu. Bu iktidarı, AK Parti’yi, cumhurbaşkanını iş başından almak, bu ülkedeki seçmenlerin kararıyla olabilecek bir durumdur.   Şüphesiz bu da serbest seçimler ve halkın iradesiyle olabilecek bir meseledir. Öyle savaşla, şiddetle, darbeyle, dış müdahale ile olmaz. Ortadoğu’nun demokratikleşmesiyle veya tek taraflı özyönetim ilan edip Kürt kentlerini yıkıma maruz bırakmakla da olmaz.

 

Diyelim AK Parti iktidardan düşürüldü; acaba onun yerine iktidarı devralacak CHP, MHP veya bir koalisyon hükümetinin Kürtler ve demokrasi konusunda daha ileri ve özgürlükçü olma şansı var mıdır?  Üstelik bu partiler ve temsil ettikleri zihniyet, Cumhuriyetin kuruluşundan başlayarak  AK Parti dönemine kadar, neredeyse doksan yıl iktidarda değiller miydi?  Red, inkâr ve asimilasyon bu partilerin devlet ve iktidar politikası değil miydi?  İttihat ve Terakki’nin farklı versiyonları niteliğindeki bu partiler, geçmişteki herhangi bir yanlıştan dolayı özür dilediler mi?  Tekrar iktidara geldiklerinde, Kürt meselesini çözüme kavuşturacak ve memlekete demokrasi bahşedeceklerini mi söylediler?  Şayet böyle bir niyetleri olmuş olsaydı,  daha birkaç gün öncesinde Devlet Bahçeli “Nusaybin’de taş üstünde taş, baş üstünde baş komayın!” der miydi?  CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu da hükümete, “teröre karşı ne yapılması gerekiyorsa arkasında olacağız’’ demiyor mu? Ya AK Parti’den sonra iktidarı devir alanlar, tam da Devlet Bahçeli’nin dediği şekilde yapsa ne olacak?

 

Bir zihniyet sorunu var

O halde neden AK Parti? Kürtlerin derdi AK Partiyi iktidardan düşürmek mi, yoksa Kürt meselesine, daha fazla kan dökülmesine yol açmadan bir çözüm yolu bulmak mı?  Gerçekten amaç “bağcıyı dövmek mi, yoksa üzüm yemek mi”? Bu nasıl bir zihniyet, bu nasıl bir ruh halidir ki, Kürdün en demokratik ve insani taleplerine vurgu yapmadan, yegâne konu olarak AK Parti’yi iktidardan düşürmeyi hedefliyor?

 

 Cemil Bayık’ın BBC röportajından 20 gün sonra yayınlanan bir diğer röportajının da ana konusu, gene AK Parti’yi iktidardan düşürmek.   4 Nisan 2016’da, Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov’un Sorumlu Yazı işleri Müdürü olarak künyesinde yer aldığı The Military Diplomat dergisine açıklamalarda bulunan Cemil Bayık şöyle diyor: “Türkiye'de gelinen aşamada ilk hedef AKP iktidarını düşürmektir. Gerçekten AKP iktidarı Türkiye açısından içeride ve dışarıda çok tehlikeli hale gelmiştir. Bu yönüyle AKP iktidarının düşürülmesini önemli görüyoruz. Bu temelde bir demokrasi bloku kurarak demokrasi güçlerinin mücadelesiyle AKP iktidarına karşı mücadeleyi geliştirmek istiyoruz… AKP iktidarının Kürt sorununu demokratik siyasal yollardan çözme yaklaşımı yoktur. Bu açıdan AKP iktidarı düşürülmeden, AKP iktidarını düşürecek bir demokrasi mücadelesi yürütmeden Türkiye'de Kürt sorununu çözmek mümkün olmayacaktır.” 

 

Şimdi bu ilk, bu tek, bu yegâne hedefin Kürt meselesinin çözümüyle somut alâkası nedir, ben halen çözebilmiş değilim.  Maalesef bu bakış açısı, değil Kürt meselesinin çözümünü kolaylaştırmak,  daha da kangrenleştiriyor.  Türkiye’deki hatâlı sistemini, sistemin yapısını ve yapısal sorunlarını değil, ancak kişi ve partileri hedef alan bir anlayış, değil Kürt meselesi, bu memleketin hiçbir sorununa çözüm üretemez. PKK’nin en büyük hatâsı, daha 7 Haziran seçimleri öncesinde,  meseleleri kişi bazlı ve  parti odaklı ele almasıydı.  HDP’nin de “seni başkan yaptırmayacağız” sözü, bu kişi odaklı yaklaşımın dışa yansımasıydı

 

Sorunlar, konular,  olaylar ve meselelerle uğraşıp çözüm odaklı bir politika geliştireceğine, her bir şeyin sorumlusu olarak kişileri görme yanlışı.  Çözüm üreteceğine, işleri hepten berbat edip içinden çıkılmaz bir hale sokmak.  Sanki Kürtlerin derdi, cumhurbaşkanını başkan yaptırmamakmış. Kürtler kendi statüleri, kimlik ve değerlerine saygı duyan Osmanlı padişahlık düzenine ne zaman karşı çıktı? Hiçbir Kürt beyi, asla meseleleri kişiselleştirmedi. Ama Osmanlı’daki Kürt meselesi,  II. Mahmut’un Kürdistan beylerinin içişlerine müdahale etmesi ve tüm beylikleri, Avrupa tarzı merkezî bir yönetime tabi kılmaya girişmesiyle başlamadı mı?

 

Ortadoğu’nun tamamını demokratikleştirmek (!)

Aynı röportajda Bayık şöyle devam ediyor: “Biz gerçekten mevcut aşamada ne Türkiye’de, ne Rojava’da, ne İran’da, ne de Irak’ta ayrılalım, ayrı bir devlet olalım yaklaşımı içinde değiliz. Bizim ideolojimiz, felsefemiz, paradigmamız budur. Biz Kürtlerin demokratikleşmeyle daha fazla kazanacağına inanıyoruz. Bu açıdan Ortadoğu’nun demokratikleşmesi herkese kazandırır.”  Irak Kürdistanı’nı dışında tutarsak, Kürtlerin henüz resmî azınlık haklarından yoksun olduğu bir ortamda, Ortadoğu’nun tamamını demokratikleştirmek? Kürt çocukları, Türk çocukları Ortadoğu’nun demokratikleşmesi için mi ölüyor? Bu hendekler, bu ölümler, bu şehirlerin viraneye dönüşmesi, Ortadoğu’nun demokratikleşmesi için mi? Acaba sadece küçük Ortadoğu mu, yoksa Kuzey Afrika, Afganistan ve Pakistan’ın da ABD tarafından dahil edildiği büyük Ortadoğu’nun tamamı mı demokratikleştirilecek?

 

Keşke PKK, ne pahasına olursa olsun, 7 Haziran seçimlerinden sonra bu şiddet sapağına saplanmamış olsaydı. Eğer gerçekten amaç Türkiye’ye demokrasi ve Kürt meselesinin çözümü ise, PKK Türkiye’de derhal, amasız, kayıtsız ve şartsız olarak silâhlı eyleme son vermelidir.  Maalesef her geçen gün, sadece acı ve yıkımı daha da artırmakta. Asıl stratejisi Kürt meselesinin çözümü ve Kürtlerin bir statü elde etmesi değil de, tüm Ortadoğu’nun “demokratikleşmesi” olan bir paradigma, maalesef işleri daha da zorlaştıracak gibi görünüyor.

 

- Advertisment -