Nesini söyleyeyim canım efendim?
Elbet düzen tutar sazımız bizim.
Nasıl yazayım, neresinden tutup da yazayım?
Tutunacak tek dal millet.
Dayanacak güç, ateş düşmedik ocak mı kaldı?
Her bombada bizim de bir yanımız öldü, ağızların tadı kaçtı, içimizde heves mi kaldı desek de asıl yanıp tüten şehit veren ocaklar, can kaybı yaşayanlar… Onların boğazından su bile geçmiyor. Nasıl geçsin? Yaşamaya derman kalmadı, nasıl kalsın?
Bütün kınama toplanışları dağıldığında onlar acıyla baş başa kalacak, giden dönmeyecek, bıraktığı boşluğa alışmak mümkün değil…
Duru’nun sorusu herkesin içini dağladı: Babam neden onun içinde?
Hadi anlatın… Kimse anlatamaz, en iyi anlatılanı bile o küçük çocuk anlamaz, anlaşılır iş değil çünkü…
Pazarlığı kan üstünden yapan adı batası, ne idüğü belirsiz eşkıya sandı ki devlet onlarla masaya oturacak, siyaset pazarlığında muhatap alınacaklar, barışın müzakere masası da yüzü soğuk musalla taşı…
Barış deyip durdukları barış değil, onların kastı, anladığı başka, bu kelimeye sığınıyorlar. Yolları tükendi, barış yazıp ölüm okuyorlar…
Barışta muhatap, terör örgütü değil…
Dertleri Kürtlerin refahı, hakları değil, Kürtler umurlarında bile değil…
Sayıları az olsa da HIV virüsü gibiler. Elden ayaktan, candan ediyorlar. Amaçları bu.
Tek çare, tek aşı dik durmak, dayanışmak, umuttan kesilmemek ve ( hiç yeri olmasa da) terbiyeli olmak…
Acının dili de bütün diller gibi terbiye gerektirir, iz’an, sağduyu, ibret gerektirir.
Kınayı ters tarafına ve kandan yakan iz’ansız, fikirsiz, kalbi, ruhu, dili zifir kişilerden gına geldi sosyal denen antisosyal medyada.
Acıyı bile geri plana attı, onların düzeysizliği.
Üç şeye şaşıyorum, bir açıklaması olmadığını da biliyorum, ortadan kalkmasının mümkün olmadığını da:
– Canlı bombasıyla terör örgütüne yazılıp, başıbozuk çetesi olarak vurup yakıp yıkarak özgürlük mücadelesi verdiğini sanmak nasıl bir ruh halidir? Nasıl onmaz bir engelliliktir? Nasıl hastalıklı ruhtur, kim/kimler ortaya getirmiştir onları ve nasıl ?
– Ülkemizi hedef alan, yedi düvelin şer ittifakı, terörün daniskası, büyük çapta yaşanır ve sivil, masum, genç insanların canına kast ettiğini, koca bir ülkeyi elden ayaktan ettiğini nasıl görmezden gelir? Dile getirmez, terörü kınamaz, hatta geriden destekler, bütün bu ortaoyununu da demokrat kisvesiyle yapar, nasıl? (Hoş, ne umuyon bacından, bacın ölüyo acından. Kendi tükenmişlikleri, dağılmışlıkları böyle yaptırıyor olmalı…)
– Kendini insan, ilerici, akıllı, demokrat, vatansever sanan kimilerinin ruhu, dili, söylemi nasıl böyle düzeysiz olur? Kinlerini kusarken barışçı ve insan olduklarını nasıl düşünür, hatta öyle olduklarına inanırlar?
Taşıdıkları sıfat, yaşları, toplumda durdukları çizgi nasıl umurlarında olmaz? At izinin it izine karıştığı bugünler deler meler ama elbet geçer. O zaman hepimizin yüzüne nasıl bakacaklar?
Kimi önce halt edip sonra özür diliyor. Hayır, ben kabullenmiyorum bu özrü. Ağzından kaçmadı çünkü, bile isteye, meramı zaten buyken böyle söyledi. Edepsizlik etti, tek açıklaması bu.
Akım diyecekken b…um demedi, kastla ve zaten mayası bu olduğundan dedi, yaptığını sandığı her iş üstüne iliştirme olduğundan dedi. Yoksa, yazarlığın Y’si, yayıncılığın y’si, hekimliğin H’si bile olaydı, bu marifeti yapmazdı.
‘Dedim, vaziyet çakıldı, tüymeden önce sanal bir özür, dostlar alışverişte görsün, müşterilerle aram bozulmasın, onun için özür.’ Yemezler… Toplumda işi bitti de asıl önemlisi tükendiğini fark etmesi.
Farkında bile olmadığına kalıbımı basarım. Okuyan akıl’mış, ‘o….an akıl ‘ o, akılla zerrece ilgisi yok.
‘Lan!’ diye sesleniyor insanlara, sensin Lan! Canıyın sıkısı lan’ların işgal girişimini canı bahasına geri püskürtmesi zahir! Alışılmadık iş, bir darbenin halk tarafından önlenmesi, kimi tırışka cengaverlere rağmen üstelik…
Tankın, tüfeğin, jetin önüne milletin siper olması. Sıkmayın canınızı kantoron çayı için, belki geçer.
‘Tank’la cima eden kahraman’ ha, tüh senin arsız, korkak, aslında olmayan yüzüne! Ananem böylelerine ‘sen aç da şey’inle dalga geç’ derdi. O terli terbiyeli kadını da demek bunun gibiler çileden çıkarırmış. Bu söz kalıbını yakışana kullanırdı. Ben Beşiktaş çifte patlaması sonrası insanlarımızla dalga geçen yerli ejnebilerin alayı için kullanıyorum.
İyi ki tank üstüne yürüyenler var, ölerek demokrasiyi koruyanlar var, işgal girişimlerini sivil kuvvetler olarak önleyenler var iyi ki… Umudunu, ülkesini, kültürünü, birbirini esirgeyenler var, iyi ki… Hepimize umut ve çözüme çare olanlar, iyi ki var…
Ve niye var, hâlâ var, o çocuklara kıyanlar? Son bombaladığı yer bir yetimhane, biliyorsunuz, yüz çocuk orada mahsur kaldı. Kimyasal silah kullandığı da artık gizlenemiyor.
Bütün dünya seyrediyor, Esed’ın ettiklerini… Merak ediyorum, o ulu mahkeme kurulduğunda Hitler, Esed efendi, Mussolini ve benzerlerine özel bir cehennem mi kurulacak, nasıl ödeyecekler yaptıklarını?
Oradaki hesap yürek soğutana kadar hesabı burada da verseler…
Esed dünyanın gözü önünde yapacağını yaptı, halkını mezara koydu. Çocuk bombacısı olduğunu tekraren kanıtladı. Görmedin mi, duymadın mı, sen neredesin ey bütün dünya?
Neredesiniz ey insanlar? Ortadoğuda insanlar kürem kürem öldürülürken, aç açıkta ve yaralıyken, bütün doktorları ve savaşçıları ölmüşken, çocuklar bombalanırken, analar evladlarını toprağa koyarken, umut etmek için hiçbir şey kalmamışken, ey insanlık sen neredesin?