Ana SayfaYazarlarSevgili Gazi Paşa,

Sevgili Gazi Paşa,

Niye bilmem, soyadınızdan ve sonradan olma 'Kamal' adınızdansa, size Gazi Paşa demeyi seviyorum. Gönül benim , severim severim…Belki Attila İlhan sizden hep  böyle sözettiğinden.(Selanik gazete ve kimi dergilerine şiirlerinizi yolladığınızı anlatırdı, Sarı Paşa mahlasıyla, siz paşa ve şair değil, sadece sarışınken …)

 

Bir 10 Kasım günü, fotoğraf serginizi geziyorduk, çalıştığım kurumun çocukları ve yöneticisiyle. İlginç bir müdürdü, her resmin önünde çocuklara sizin başarı ve yalnızlık hikayenizi anlatıyordu. Çıkışta, ‘Atatürk, çocuklar, çok yalnız bir büyük adamdı’ dedi, gözyaşları içinde onayladık, o gün bugün ve her gün, o derin, çaresiz yalnızlığınızı düşünür, kahırlanırım.

 

Dünyanın altüst olduğu o yıllar, Selanik gibi güzel, çağdaş bir kentte yetişmek, yanısıra gözünü budaktan esirgemeyen bir masal ve savaş insanı olmak, yanısıra hayli yakışıklı, ‘hayır’ demesi zor , üstelik duygusal bir erkek olmak, silah arkadaşları ve siyasetçiler, öteki ülke komutanları kadar, belki onlardan daha çok, esaslı kadınlarla ülfetinizi kaçınılmaz kılıyor.

 

Ne olmaz olası ipek örtü ise o, biz sizin gönül hikayenizi, hatta evlilik hikayenizi bile devlet sırrı sayıp, yıllarca açmadık, söyleyip yazmadık, sakladık. Marifet yaptık…

 

Müjgan, ilk meyliniz Müjgan’a mı?Öyle görünüyor. Yakın arkadaşınız ‘bu kadar seviyorsan, Zübeyde teyzem istesin Müjgan’ı’ dese de, kızcağızın haberi bile yoktur, bu sevdadan.(S.Yeşilyurt, ‘Atatürk’ün Gönül Galerisi adlı kitap)

 

Askeri okula yazılmışsınız, babasının ölümünden sonra Larisalı Ragıp Efendi'yle evlendi diye, annenize kırgınsınız. Hoş, sonradan barışıyorsunuz , zaten sizi askeri okula yazdıran da Ragıp efendi…Selanik hem büyük yer, hem küçük, dedikodu olmasın diye Müjgan’ın bilindiğini istemiyorsunuz. Müjgan da size umut vermiyor zaten…

 

 İlk aşkınız, siyah gözlü, ismiyle müsemma uzun kirpikli Müjgan, Selanikli Hatice, Şevki Paşa'nın kızı Emine, Romen Kızı Fani, Mara Dimitrina, Nicolina Radoslavof, Elana Akcof Hilda Christianus, Nazmiye, Madame Corinne, Matmazel Edith, Fikriye, İzmir'li Güzin hanım,Beathe Gaulis, Evelyn Barrett, Latfe Uşakizade, Madame Baur,  Zsa Zsa Gabor…

 

1990'ların başında Bulgaristan konsolosu olan Roman Slavov'a göre Sofya'da (1913-14) ataşemiliterken, Vidinli Kurtbey Ailesi'nin güzel kızı Nazmiye Atiç'e evlenme teklifinde bulunmuşsunuz, ancak Atiç o günün şartlarında bu teklife sıcak bakmamış.

 

Araştırmacıların ortak yargısı şöyle:Pansiyoncu Hilda, Harbiye Nazırının kızı Mara Dimitrina, Bulgar Başbakanının kızı Nicolina Radoslavof ve milletvekili Dino Akçof'un tek çocuğu Elena Akçof'la muhabbetteyken, Nazmiye Atiç’le tanışıp, Sofya’yı noktalıyorsunuz.Nazmiye'nin diğerlerinden farkı, hafifmeşrep değil, tutulsa da sizle arasına mesafe koymuş olması…

 

1988'de 92 yaşındayken Atiç’in anlattıkları doğru mu eğri mi siz karar verin, Gazi  paşam"Anneannemle Vidin'den İstanbul'a gidiyordum. Oradan da tıp tahsili için Fransa'ya geçecektim. Henüz 17 yaşındaydım. Sofya'ya uğramıştık. Mustafa Kemal Sofya'da ataşemiliterdi… Bizi anneannemle çaya davet etti. Çay sofrasını bahçede iki akasyanın altına kurdurmuştu. Orada bana, anneannemin duymayacağı kadar kısık bir sesle 'sizinle evlenmek istiyorum' dedi. Sonra devam etti: 'Ben 33 yaşındayım; 50 lira altın para maaşım var. Bunun 20 lirasını size cep harçlığı olarak verip, bende kalan 30 lira ile evi idare edeceğim. Yalnız bir şartım var, nikâhımızı hoca değil, Sofya Büyükelçimiz Fethi Bey (Okyar) kıyacak.' İlk görüşmede evlenme teklifi beni hayli şaşırtmıştı… O günün şartlarında böyle bir teklif, böyle bir nikâh benim kabul edebileceğim bir şey değildi. Çünkü bütün nikâhları imam kıyardı… Ama daha sonraki yıllarda birbirimizi hep gördük… İstanbul'da ailesiyle tanıştım. Evlerinde kaldım. "

 

Bu hikayede içime en dokunan , aile bütçesi faslı…

 

Rüştiye bitince, hayat arkadaşı olarak düşündüğünüz  hanımefendi ‘ Hatice’ çıkıyor karşınıza, biz onu hep, kitap arasına karanfil bırakan korkusuz kız, diye bildik.  Manastır İdadisi'ne kayıt yaptıracağı günlerde, tarih kitabının içine bir karanfil bırakan Hatice'yi  ailesinden istetmiş olsanız da, annesi "Ben zabite kız vermem. Kızını zabite veren bağrına taş basar" diyor.

 

Bir sonraki gönül ilişkiniz, Selanik Merkez Kumandanı Şevki Paşa'nın  kızı Emine'yle. Siz o sıra Manastır İdadisi son sınıfında, 18 yaşındasınız, Emine'ye ders çalıştırıyor, arada bir Selanik'teki çalgılı kahvelere götürüyorsunuz. Oradaki Romen  kıza gelgeç hevesle tutulunca bu sevda suya düşüyor.

 

Mara Dimitrina, Bulgar generalin kızı, evlenme teklif etmişsiniz, siz Sofya'da ataşemiliterken .Babası, "Kızımı bir Türk'e  vereceğime, ölürüm, daha iyi" der.  Mara, 1925'te Ankara'ya gelir ve bir ay konuğunuz olur.

 

Nicoiina Radoslavof, o yılların Bulgaristan Başbakanı'nın kızı. Uzun boylu, kumral alımlı, güzel ,kıpır kıpır. Sık sık buluşuyorsunuz.

 

Elena Akçof, Bulgar Milletvekili Dino Akçof'un kızı. Bulgaristan'ın muhtelif yerlerinde bir aradasınız, Dino beyin öfkesini anlamak hiç zor değil…

 

Hilda Christianus ile, 1913'lerde 1 Sofya'ya ataşemiliter olarak ilk gittiği günlerde Türk büyükelçiliğinde yer olmadığı için Alman asıllı bu pansiyoncunun evinde beş ay kaldığınızda duygusal bir birliktelik sözkonusu.

 

Matmazel Edith ve Madame Corinne, iki kızkardeş. Atatürk'ün Çanakkale ve Sofya'dan onlara mektupları var. İki kardeşe aynı anda mı meyletmişsiniz, Gazi Paşam?Gönül bu, olur mu olur…Yakınları (M.Edith’in kızı M.Ö. misal, iddiaları reddetse de…)mektuplar, her ikisiyle de birlikte olduğunuz yönünde (Çanakkale Maydos cephesinden 1915'te yazdığı mektupta, "Edith, Harbiye'deki 211 No'lu eve geldiğimde beni hanginiz tedavi edeceksiniz" demişsiniz.(age)

 

Fransız gazeteci Beathe Gaulis’i , Ankara'da  bir ay konuk ettikten sonra, Fransa’ya yollamışsınız, diyenlerin yalancısıyım.

 

Latife Uşakizade ile olan evliliğinizde gönlüm, İzmir’de kıyılan nikah fotografinizden gayrısını görmek istemiyor. Hanımefendi füme, bol bir giysi içinde, başörtüsü ve eldivenleri koyu mor renkte, elinde beyaz gül tutuyor.Siz lacivert takımlı, kırmızı kravatlı, gri kalpaklısınız…Bu fasıl zor, yalnızlığın soğuk mührü boşanmayla vuruluyor, ömrünüze.Ya onun ömrü, ya onun?

 

Ayrılık sonrası Nuri Conker ve Ruşen Eşref ona Çankaya'ya kadın eli değmesi gerektiğini söyleyince size ve Ruşen  Eşref hariciye kökeninden,İsviçreli saygıdeğer ailelerden Baurlar'ın kızını çağırtınca, on ay Madame Baur ile beraber oluyorsunuz.E, olursunuz elbet, ‘hep kuşlar yuva yaptı, kuş kadar olamadım, dermiş Gazi Paşa,’ diye ah vah ederdi, ananem…

 

Fikriye  sevgiliniz Evelyn Barrett'ı tehdit mi etmiş?… Kavaklıdere'deki evinde silah çekip, "Amerikan kahpesi, beni ondan sen ayırdın" mı demiş?(Barrett'in hatıraları Catherlne Gavin tarafından 1922'de İngilizce yayınlanıyor, age.)

Uzaklardan gelen sevgili Mara Dimitrina 1913 Sofya günlerinizde sizinle. (Bu İlişkiyi Bulgar yazar Liliana Serafimo

 

va  "Mustafa Kemal ve Miti Kovaçeva: Umutsuz Bir Aşkın Öyküsü" adıyla kitaplaştırmış) 1925'te davetiniz üzerine, Cumhuriyetin ikinci kuruluş yıldönümünde Ankara'ya tekrar geliyor Mara,o ara evlidir. Ankara'daki Ziraat Mektebi  lojmanı ve Direksiyon Binası'nda kalıyor, siz de bu iki yerde bir süre kalıyorsunuz(age). O yıllarda Latife hanımla evli  ve boşanmak üzeresiniz, o, Mara'nın gelişinden habersiz. Mara da Sofya'ya dönüp, doktor eşi Vasil'den boşanıyor, milletvekili Simeon ivanof'la evleniyor. (Konsolos Slavov’dan alıyor bu bilgileri, yazar…)

 

Bir de gazeteci Evelyn Barrett var.Yunan Başkumandanı, Nurettin Paşa tarafından Uşak'ın bir köyünde önceden esir alınır. Siz, Uşak'taki Bacakzadelerin konağında, başkumandan Trlkopis'in kılıcını teslim alırken Amerikalı gazeteci Evelyn'i de davet ediyorsunuz.  Ona evlilik teklif ettiğiniz doğru mu, Paşam? Evelyn’in yan çizdiği ve evli olduğu doğru mu?

 

Evli yahut nişanlı hanımefendileri beğendiğiniz de olmuyo değil…Dr.Nazım’ın torunu Sedat Bozinal, Evliyazadelerin  kızı Güzin hanımla evlenmeyi istediğinizi söyler, Güzin, Menderes’in eşi Berin hanımın ablası…Bunu Nezihe Araz da yazdı, Tevfik Rüştü’nün balayı için Selanik’e gittiğinde, sizin burada gördüğünüz Güzin’i çok beğendiğinizi , ona talibolduğunuzu yazar. Ancak Evliyazadeler malum, varsıllık, makam, güç demek, damat adayında da bunu ararlar ve sizi geri çevirirler…Birkaç yıl sonra İzmir’in tanınmış bir kişisine verirler, Güzin’i.  Menderes’le bacanak olacakmışsınız, bu iş olaymış…

 

Yürüyen Köşk’ü biliyorsunuz,  bir ağaç kesilmesin diye, köşkü yürütmelerini buyurduğunuz hani, Yalova’da…Orayı gezip fotoğraflarken, camlı dolapta bir yorgan farkettim, üstündeki silik satırlar kimbilir benden gayrı kime ne fısıldadı?’Gazi Paşamıza annesi Zübeyde hanımefendinin elleriyle sırıdığı yorgan’ ibaresi vardı. Ege köylüsünün sarılı turunculu parlak puşilerinden almış, birbirine dikmiş, sonra, muhtemelen kaput bezinden ince yorgana, sabun kalıbı (kare kare) biçimi, yüz sırımış, aslına uygun patiska çarşafla kaplamışlar…

 

Ömrünüz pamuk yangını, istiklal sevdasıyla , bir hışm’ınan gelip geçti, Sarı Paşam, Gazi Paşam. Hiçbir kadın size engin gönül puşiden yorgan sırımadı.

 

Sevdalarınızı ipek örtüyle dürüp büküp, sakladık, keşke bilineydi.Keşke ananemin sizden için söylediği gibi, ‘bir yuvanız olayıdı’, mutlu olaydınız, ekip ve yoldaştan yana şanslı olaydınız…

 

Nurlarda yatınız…

 

- Advertisment -