Yaradılan ilk insan ve ilk peygamber…İnsanlığın babası, hepimizin, her dinden kişinin, yanı sıra Tanrı tanımazların da babası. Hamid söyler, bizim monşer şairlerimizden olur kendileri:
‘Değildir belki vaki nisbeten Adem’le Havva’ya/ Ninem bir ebrdir geçmiş, babam bir ruzigar eyvah…’
Şiir, elbet şiir olduğunu fark etmeden, kalbinizi, dilinizi zorlamış olabilir mi, sizin de? Kimbilir?
Nereden, nasıl, ilkin kiminle teşrif ettiğinizi bilmeyip, tevatürle yetindiğimiz dünyamızın milyonuncu, insanlığın yüzlerce bininci yaşında, size yazmaya niye kalkıştım, inanın bilmiyorum.
Belki ülkemizin ve dünyanın içine düşürüldüğü hallerden, insanlığa reva görülen zulümden…
Belki soyunuzun torun erkeklerinin halinden …Savaşları çıkartan, aşkları bozguna uğratan, çocukların kıymetini bilmeyen, kadının, hayatın, umudun kıymetini bilmeyen ve evrimden nasibini yalnız kaportasıyla alan, ruhu hamhalat kalanların hali, had’sizliği ve halsizliğinden belki.
Şu aralar ömrünün sonbaharındaki hangi adama kulak versem, hangi kıvama ermiş akıllı fikirli kişizadeyle söyleşsem, sözleşmişçesine şöyle diyor hepsi: ‘İkinci hayat şansım olaydı, yeniden seçebilseydim eğer, aklı haddinden fazla işleyen kadın seçmezdim.’
Belki malum oluyor, siz seçmiş olmasanız da, yan yana getirildiğiniz kadınlardan ilki (kimi kaynaklara bakılırsa ikinci) karınız Lilith’in sosyal genetiği geçmiş olmalı, bunların kastettiği kadınlara.
Ya durum tam tersiyse? Ya kızlarınız oğullarınızın çoğunluğundan yaka silkiyor ise ve tekrar seçebilmiş olsalar, uyar akıllı erkekten şaşmayacağını söylüyorsa?
Şu sıralar nereye gitsem, önümsıra kar da gidiyor, terör de, bombalar ve nifakçıların marifeti de…
Bu benim bereketsizliğimden olamaz, dünyanın ve tüm insanların, yani bütün soyunuz topun ağzında ve hedefte olduğundan. İnsan şaşmadan edemiyor, onca yüce ruhlu kişi de sizden, onca katil, faşist de .
Sanki koca bir uçaksavar roketi kurmuş, namlusunu insanlığa çevirmiş, bu iyi saatte olamayasacılar, dünyamızı tarıyor, insanları, çocuklarınızı yani…Onlar da sizin soydan hazret, hoş Habil ile Kabil de sizdendi, Hitler de…Golda Meir’in yanında Nicole Kidman’ı ortaya getiren de sizin genleriniz , ana muhalefetin başını da, Kıvanç Tatlıtuğ yahut Einstein’ı yapan da…
Zaten başkasından olabilmeleri sözkonusu değil.
Dünyamıza indirildiğiniz galaksi yahut cennet makamından sonra buraların, orası kadar muhteşem olmasa da, idare eder halinin gün gelip büyük savaşlar, kıyımlar, soykırımlar ve para ve güçten başka Tanrı tanımayanlar eliyle cehenneme döndürüldüğünü size söyleyen ben olayım istemezdim, hoş, olan biten zaten size malumdur…
A.Ş.Hisar söyler ki:’ Mazi, hepimiz için Adem’in kovulduğunu hatırladığı cennettir.’ Öyle diyelim, öyle olsun, ancak şu benzeri olmadığını sandığımız dünyamızda ömürler kimimize ilelebed cennet makamı, kimimize yurdundan sürgün, ebedi, zulüm ve ölüm. Bize çocukluğumuz en uzak cennet, şimdinin çocuklarını örten yorgan ya ölüm, ya mültecilik kaderinde döküldükleri deniz…
Her ne kadar, Şey Galib kulunuz ‘Hoşça bak zatına kim zübde-i alemsin sen/ Merdüm-i dide-i ekvan olan ademsin sen’ dese de, beyhude ey ulu babamız…Sizden bu yana kaç yüz bin yıl geçti, bilemeyiz, ama, günümüzde yani bu alafucuruk bozduman zamanlarda bunun çevirisini ‘sen buna değersin’ olarak yaptılar. Dizelerin yüce/hoş anlamı nerde, nerde bu ‘canım kendim, varsa yoksa ben’ çevirisi. Ben buna ve dünyalara değerim, benim dışımdakilerin canı cehenneme, şeklinde yorumlanması yaygın…
Bu makamdan epeydir ülfetimize, ötekilerden parazit yapan çok, her kesimden, anlamak istemeyen, yahut latife etmekten bihaber kişiler, aklının endazesince ya da kıtlığınca karşı çıkıp yargılıyor yazdıklarımı. Dünyamızda artık umutvar olmak, bağımsızlıktan yana olmak, latife etmek, ötekini fark edip, acımak , elde olanı paylaşmak yasak…Kötülük serbest…Barış tutsak.
Bir vakit Lilith’e takmıştım, hikayesini yazdım gerçi, kadına şiddet konulu bir ortak kitapta, Pembe Tren adıyla. (.)
Hikaye malum olduysa, o da bozulmuştur belki. Her ne kadar cadılığa yazdılarsa da, ilk karınızı, ben o kadar zalim olamıyor, hatta kısmen hak bile veriyorum, kimi yorumlarına.
Meyliniz epeyce imiş, ilk kadına, ancak anamız olamamış, çünkü maraza çıkmış. Kendisinin nurdan ve kanatlı yaradılış melek olduğunda ve sizin çamurdan halkedilmiş bir ben-i Adem denemez elbet size, Allah’ın çamurdan halkedip, kendi ruhundan üfleyerek yarattığı ilk insan oluşunuza birkaç dirhem ağır bastığında inadedince, olanlar olmuş…
Bilemeyiz kaç milyar ışık yılı ötelerden, hangi uzay gemisiyle, hangi dondurulmuş embriyo halinde asırlar boyu süren yolculuktan sonra Samanyolu galaksimizde dünya nam bir mavi noktacığa nasıl indirildiğinizi, halden hale geçirilip, durumlardan durum beğenip, terfien insan kılındığınızı…Bizimkisi cahil cesareti, herkesin düşünüp şaştığını, fazlası olmadan, hatta daha bile az makamdan merak edip, kıt aklımızca hikaye-i halinizi rivayet etmek…
Diyormuş ki kutsal kitaplar/yorumcular, taa Babillilerden bu yana, elbet efsane bunlar, ama, öyle efsaneler ki, Asurlular da tekrarlamış, misal, Tevrat’a göre güya yüce yaradan ilkin sizi, sonra size yardımcı olsun, işinizi tutsun, işinize yarasın diye bazı hayvanları yaratmış. Siz bu yaradılanları kendinize denk görmeyip, bir eş istediniz. Bunun üzerine Havva anamızı sizin kaburga kemiğinizden yarattı. Ancak Tevrat’a sonradan eklenen kısımlarda efsane Adem’le Havva’nın birlikte yaratıldığını söyledi. Siz Hristiyanlık geleneğinde günah işlemenin ve ölümün hem sebebi hem simgesi oldunuz. Sonradan gelen Hz.İsa ise ikinci Adem yani hayatın kaynağı ve ruh sayıldı, siz ilk Adem topraktan, ikinci Adem ruhtan geldi…Ben diyenin yalancısıyım.
Bizim kutsal kitabımız sizin yaratılışınızı şöyle anlatır:’İnsanı kumla toprak ve pis kokan çamurdan yarattık.’ Buraya kadar anlıyoruz da, o pis kokan çamur neyin nesi, hangi kimyasal tepkime, onu anlamıyoruz.
İslam ananesinde yaratılışınız şöyle bilinir: ‘Allah, Cebrail, Mikail, Azrail, İsrafil adlı meleklerine bir bir, yedi kat yerden yedi avuç toprak getirmelerini emretti. Fakat yeryuvarlağı bu toprağı vermeğe razı olmadı. Azrail toprağı zorla aldı, Allah bu toprak üzerine günlerce yağmur yağdırdı, onu yumuşattı. Melekler yoğurdu ve Allah şekillendirdi. Adem seksen yıl şekilsiz, toprak olarak beklemişti, yüz yirmi yıl da ruhsuz durdu. Şekil ve ruh kazanıktan sonra meleklere, Adem’e secde etmeleri emredildi. Hepsinin kabul ettiği bu emri, yalnız İblis dinlemedi. Bu itaatsizlik yüzünden Cennet’ten kovuldu. Ama hadise, aynı zamanda Adem’in kaderine de tesir etti. Cennet’teki ağaçlardan birinin meyvesini yemek, onlara men edilmişti. Bu iyiyi kötüden ayırmada ölçü olan ağaçlardan, elma ağacıydı. Cennetten kovulmanın acısını unutamayan İblis, yılanla anlaştı; yılan sizi ve Havva’yı yasak meyve elmayı yemeğe kandırdı. Bu yüzden gazaba uğradınız ve Şeytan gibi Cennet’ten kovuldunuz…
İlk kadın olduğuna vehmedilen Lilith sizden için ileri geri konuşup, ilk gıybeti etmiş, öyle söylenir durur, yok bahçeye (cennete) bakmıyormuşsunuz, yok iş tutmakta gözünüz yokmuş, ver yiyeyim, ört uyuyayım’cıymışsınız. Biraz ağırkanlı bulmuş sizi, kendinin tabii kanatları var, melaike, hız mız sözkonusu değil, kızıl uzun saçlı uzun boylu, beyaz yüzlü, kanatlı , güzel ve korkusuz, dili de pabuç kadar…Başına buyruk, sizin onun gönül katında kabul görmeniz için farklı hasletlerinizin olması gerek. Ancak her ikinizin de başka seçeneği yok…Evet, ilk kadının kaynana, görümce kahrı da yok, her yokluğun bir safası var kuralınca bu fena sayılmayacak bir yokluk.Ama, ne sizin için ikinci kadın seçeneği var, ne Lilith için ikinci erkek…Araya melaikeler koydurmuşsunuz, arabuluculuk etsinler diye, Tanrı da kabul etmiş, gönlünüzün hoşluğu için, ama, olmayınca olmuyor işte, olamamış… Lilith Yaradanın yüzüncü adını söyleyince, Cennet kapıları ardına kadar açılmış, kaçmış gitmiş ilk kadın…Siz kalmışsınız eliniz böğrünüzde. Kal, sözüm ona Lilith gitmiş İblis’e varmış, ondan yüzlerce çocuk doğurmuş, ama siz mermere saplanmışsınız, onun aşk ateşiyle yanıp tütmüşsünüz…Sonunda ikinci kadın yaradılmış, buna gene Lilith’in koğu yetişiyor, ‘beni unutamadı, tıpkımı yarattı Tanrı ve koydu Adem’in döşeğine, o da o kopyamı ben sandı…’
Neyse efendime söyliym, yeryüzüne Serendip adasına indirilmişsiniz, Havva uzakta kaldı, Lilith zaten en uzakta…Yaptığınıza da elmayı yediğinize de bin pişmansınız, yalvarıp yakarmanıza dayanamayan Yaradan Cebrail aracılığıyla affedildiğinizi bildirmiş. Sizi Mekke yakınında Arafat’a götürmüş, melek, orada Havva ile buluşturmuş. Yeryüzünün ilk iki kişisi olarak bağışlansanız da ebedilik vasfınızı yitirdiniz artık. Allah size Kabe’yi yapmanızı buyurmuş, Cebrail de Hac merasimini öğretmiş. Burada yerleşip, toprağı işleyip, doğurup dokumuş, insan soyunu buradan türetmişsiniz…İnsanlık şimdi oraların ve Mezopotamya’nın bombalanmasına tanıklık ediyor. Dünyayı bir pula satacak ecinniler insanlığı yok edecek gözünü kan bürümüşlük ve zulümkarlıkta. Bilimde, teknikte, sanatın bütün dallarında gelinen yeri anlatmak da söze sığmaz, insanlığa ve dünya denen büyülü, tılsımlı , doyulmaz yere ve insanlığa kasttaki kini anlatabilmek, anlamak da öyle…
‘Dehri arasan binde bir adem bulamazsın/ Adem görünen harları adem mi sanırsın?’ derken ne haklıymış, Ziya Paşa kulunuz…
Ve ister bir zerre, nokta kadarcık karıncanın topraktaki kolonisi uğruna , ister bir vatanın kutsallık ve vazgeçilmezliği için can vermekte duraksamayan , kahramanlık mayasıyla mayalanmış çocuklarınız ne yüceymiş, ne güzelmiş…
(.) Kırmızı Kedi yayıncılık, ‘Canımı Acıtma’ adlı kitap.