İspanya, ana muhalefetin kendi başkanlığında ve Türkiye’de olduğu gibi sandıktan ilk sırada çıkan iktidar partisi PP’yi (Partido Popular) ya da en azından lideri Mariano Rajoy’u dışarıda bırakan hükümet arayışları sonuç vermeyince 26 Haziranda tekrar seçime gidiyor. Konuyla ilgili tüm yazılarımda, 20 Aralıkta bozguna uğrayarak tarihinin en kötü seçim sonucunu alan İspanya Sosyalist İşçi Partisi PSOE’nin başarısız Genel Sekreteri Pedro Sánchez’in ısrarının anlamsız olduğunun altını çizmiştim. Çünkü bu ısrar, Kılıçdaroğlu’nun da 7 Haziran ertesinde defalarca dile getirdiği çoğunluğu (İspanya’da yüzde 72’lik) bulabilmek için birbirlerine benzemeyen partileri bir araya getirmeye kalkışmak, başka bir deyişle boşa kürek sallamak demekti.
Özetlemek gerekirse Sánchez’in aklında daha solunda yer alan sistem karşıtı, Venezuela ve İran tarafından desteklenen Pablo İglesias’ın Avrupa’da Syriza’ya benzetilen ama aslında “Chavist” olan Podemos’unu yanına alarak bir Sol Birlik hükümeti kurmak vardı. Ancak Podemos’un sistem karşıtlığından kaynaklananlara ilave olarak ülke bütünlüğünü yakından ilgilendiren bir sorunu daha bulunuyordu: çok uluslu İspanya projesi. Podemos Katalan bölgesinde seçim ittifakına girdiği ortaklarından ötürü, Katalan ve ayrıca Bask ayrılıkçıların desteklediği bu devlet modelini ve bu temele dayalı olarak özerk yönetimler sınırları içinde kendi geleceğini belirleme referandumunu savunuyor ve ilk aşamada Katalan referandumunu hükümet ortaklığı için ön koşul olarak öne sürüyordu.
Sánchez’in bu sorunları bildiği halde İglesias’la flört etmesi sosyalist baronları harekete geçirmiş ve bu konuda en ufak bir adım atması baştan engellenmişti. PSOE’de 21-22 Mayısta 39. Federal Kongre’nin toplanması gündeme gelmiş, hatta Andalucía özek yönetim Başkanı Susana Díaz’ın Genel Sekreterliğe adaylığı yüksek sesle konuşulmaya başlanmıştı. Ama daha sonra Federal Komite’nin, Sánchez’in “PP’siz hükümet” formülüne şans vermek üzere ve hükümet kurulamaması halinde anayasa uyarınca gündeme gelecek tekrar seçimin ertesinde ayrıca belirlenecek bir tarihte yapılmasına karar verilmişti.
Pedro Sánchez, yeni hükümet kuruluncaya kadar başbakanlığı sürdüren Mariano Rajoy’un, partisi sandıktan ilk sırada çıktığı ve en yakın rakibi PSOE’ye 32 milletvekili fark attığı halde, Katalunya’nın bağımsızlığına karşı çıkan liberal Citudans (C’s) dışında destek bulamadığı için çekilmesi üzerine yeni hükümeti kurmayı da üstlendi. Türkiye’de MHP ile HDP’yi bir araya getirmek kadar zor olan Podemos ve C’s ile birlikte bir hükümet kurmayı denedi. Önce C’s ile anlaştı. Sonra 350 sandalyeli Temsilciler Meclisi’nden toplam 130 destekle güvenoyu almaya kalkıştı ama başaramadı.
Serbestiyet’te yayımlanan “Tekrar seçime doğru bir adım daha” başlıklı haber analizimde (https://www.serbestiyet.com/Dunya/spanyada-tekrar-secime-bir-adim-daha-669512) altını çizdiğim gibi, Sánchez’in güvensizlik oyu almasıyla seçim takvimi işlemeye başlamış oldu. Anayasa’nın 99. maddesi, ilk güven oylamasından itibaren 60 günlük süre içinde hükümet kurulamaması durumunda Kral’ın Meclis Başkanı ile danışarak tekrar seçim kararı almasını hükme bağlıyor. Bu süre geçen hafta doldu ve İspanya beklendiği gibi, 26 Haziranda tekrar sandık başına gidiyor. Şimdi yanıtı aranan soru şu: tekrar seçim İspanya’yı aylardır devam eden siyasi belirsizlikten çıkaracak mı?
Kamuoyu yoklamaları ne gösteriyor?
Kral’ın tekrar seçim kararı almasının ardından anketler de yayımlanmaya başladı. Sosyalist El País’in Metroscopia’ya, hükümet yanlısı ABC’nin GAD3’ye yaptırdığı anketlere bakıldığında 26 Haziranda siyasi tabloda bazı değişiklikler olacağı ama siyasi belirsizliğin devam edeceği görülüyor. Her iki anketten de çıkan veriler, PP’nin 20 Aralığa oranla oyunu biraz arttırdığını ( % 28,7’den 29’3’e ) ortaya koyuyor. GAD3’e göre, 20 Aralık seçimlerinden bu yana C’s ’in de katılabileceği büyük koalisyonu savunan Başbakan Mariano Rajoy’un kişisel saygınlığı da artmış durumda. Şubatta yüzde 21,1 desteğe sahip olan Rajoy, Mayıs başı itibariyle halkın yüzde 33. 7’si tarafından destekleniyor.
Buna karşılık, “PP’siz hükümet” ısrarını ülkeye vakit kaybettirerek sürdürmüş olan Pedro Sánchez Şubattan bu yana halk desteğini yüzde 50’nin üzerinde yitirmiş durumda. Şubatta yüzde 40 desteğe sahip olan Sánchez’in Mayıs başında halk nezdinde sadece yüzde 17,4 oranında desteği bulunmasını siyasi hayatının pek de uzun sürmeyeceğinin göstergesi olarak değerlendirmek mümkün. Nitekim Metroscopia bile 26 Haziranda PSOE’nin ikinci parti konumunu yitirebileceğine işaret ediyor. Eğer Podemos, 26 Haziranda içinde komünistlerin ağırlıklı olduğu Birleşik Sol IU (İzquierda Unida) ile seçim ittifakı yaparsa yüzde 22,3 ile oyu yüzde 22’den yüzde 20,3’e gerileyecek olan PSOE’yi geçecek. Gerçi GAD3, Podemos’un yüzde 5 civarında oy potansiyeli olan IU ile ittifak halinde de yüzde 20,9 ile PSOE’nin (23,2) arkasında kalacağı görüşünde ama PP’siz hükümet formülü işlemeyeceği için Sánchez’in bu tutumunun bedelini Federal Kongre’de ödeme olasılığı yüksek görünüyor.
Aslında Podemos-IU ittifakı, sadece PSOE’nin geleceği değil, yeni hükümetin kurulması bakımından da önemli bir faktör. GAD3’ün verilerine göre, böyle bir ittifak hayata geçmezse, 129 milletvekili çıkarması beklenen PP ile 41 sandalyesi olması beklenen C’s salt çoğunluğa (176) yaklaşıyor. Bu olasılığın ortaya çıkması önümüzdeki dönemde iki partinin oylarında bir artışa da neden olabilir elbette. Bu olasılıkta ayrıca PSOE yüzde 22,6 ile 95, Podemos 17 ile 50, IU ise 5,3 ile 8 milletvekili çıkarıyor.
GAD3’e göre, Podemos-IU ittifakı bu iki partiye toplamda oy kaybetseler de fazladan 10 milletvekili (68) kazandırıyor. Oyunu 29,3’ten 29’7’e çıkaran PP 4, 22,6’dan 23,2 ye çıkaran PSOE ile 13,9’dan 14’e çıkaran C’s birer milletvekili yitiriyor. Bu da PP ile C’s arasında Sağ/ liberal koalisyon olasılığını biraz daha zora sokuyor.
Metroscopia’ya göre iki seçim arasındaki dönemde oy yitiren iki Sol parti PSOE ile Podemos. Hükümet kurulamamasının faturası bu iki partiye çıkarılmış durumda. Aslında İspanya’nın bütünlüğü bakımından en zararlı partinin Podemos olduğunu kabul etmek gerekir. Bu nedenle Sánchez’in yukarıda dile getirdiğim hatasına karşın sosyalist seçmenin sandığa gidip partisine sahip çıkması ve PSOE’nin, GAD3 anketinde olduğu gibi, ikinci parti konumunu koruması mümkün. Ama bu durum, Sánchez’in kişisel başarısızlığını ortadan kaldırmayacak. Çünkü PP ve C’s oylarını arttırıyor ve PSOE’nin 26 Haziran ertesinde PP’siz sol hükümet politikasını sürdürmesi hiç de kolay görünmüyor.
Sol’da oylarını arttıran tek siyasi güç IU. Alberto Garzón’un başında bulunduğu partinin oy deposu ise tahmin olunacağı üzere Podemos. Geçen dönemde kaptırdığı oyların bir bölümünü şimdi geri alıyor. Podemos’un İspanyol siyasi yaşamına özellikle ilişkilerin sorunlu olduğu iflasın eşiğindeki Venezuela’nın “Chavist” rejimi tarafından sokulmuş olduğu ortaya çıktıkça İglesias’ın partisinin siyasi arenada gücünü kaybetmesini doğal karşılamak gerekir elbette.
Sonuç olarak, İspanya’nın iki aydan daha kısa bir süre sonra gideceği tekrar seçimin siyasi belirsizliği ortadan kaldıracağına ilişkin bazı işaretler alınmakla birlikte, bunun bazı koşullara bağlı olduğu görülüyor. Bunların başında PSOE’nin tutumu geliyor. Ama Sánchez’in kişisel liderliği için son şansı olan Sol Birlik politikasını sonuna kadar deneyeceği dikkate alınacak olursa, düğümün 26 Haziranda sandıkta ve ertesinde olasılıkla lider değişikliğine gidecek bir PSOE ile çözüleceğini söylemek abartılı bir tahmin olmasa gerek.