Avrupa Birliği’nin iki motor ülkesinden biri olan Fransa’daki Cumhurbaşkanlığı seçimleri Avrupa’nın geleceği açısından kuşkusuz büyük önem taşıyor. Anketlerde ilk sırada yer alan aşırı Sağcı Ulusal Cephe’nin (FN/Front National) Genel Başkanı Marine Le Pen’in seçilmesi halinde Brexit benzeri bir referandum (Frexit) düzenleyecek olması seçimlerin önemini birkaç kat daha arttırıyor. O bakımdan seçim kampanyasında meydana gelen olağanüstü denebilecek gelişmeleri belirli aralıklarla bu köşeden aktarmaya çalışıyorum.
Bu gelişmeleri yakından izleyenlerin bildiği gibi, kampanyadaki ilk olağanüstü gelişme ılımlı Sağ’daki Cumhuriyetçiler ’in (LR/ Les Républicains) ilk kez düzenlediği ön seçimden eski Cumhurbaşkanlarından Nicolas Sarkozy ve eski Başbakanlardan Alain Juppé’yi bu yarışın dışında bırakan François Fillon’un başına geldi. Bu köşeden ayrıntılarıyla aktarmış olduğum “Penelopegate” o zamana kadar seçimin favorisi olarak görülen Fillon’u ve şahsında ılımlı Sağ’ı saf dışı bıraktı. ( https://www.serbestiyet.com/yazarlar/akin-ozcer/canlar-fillon-icin-caliyor-760010)
BMFTV’nin 10 kamuoyu araştırma kuruluşunun 91 anketinin ortalamasını alarak aktardığı son verilere göre, Fillon 23 Nisan’daki ilk turda yüzde 18 dolayında oy alıyor ve 7 Mayıs’taki 2. tura kalamıyor. Aynı verilere göre ikinci sıradaki bağımsız aday Macron ile arasındaki fark (6 puan) kolay kapatılabilecek gibi değil. Normalde ılımlı Sağ adaya, dolayısıyla Fillon’a gidebilecek merkez seçmenin desteğini Macron almış durumda. Eski Ekonomi Bakanı’nın, “Gaulliste” olmayan liberal demokratları bir araya getiren Fransız Demokrasisi için Birlik’in (UDF/ Union pour la démocratie française) içinden çıkan Demokrat Hareket MoDem’in (Mouvement Démocrate) kurucu Başkanı Bayrou’nun desteğini alarak başkanlık yarışında nasıl avantaj sağladığını 28 Şubat tarihli yazımda aktarmıştım. (https://www.serbestiyet.com/yazarlar/akin-ozcer/macronun-onu-mu-aciliyor-767481)
Valls’in Macron’a desteği
Başkanlık yarışındaki olağanüstü gelişmelerin son örneğini Sosyalist Parti (PS) ileri gelenleri ve hükümet üyelerinin Emmanuel Macron’a destek açıklamaları oluşturuyor. Geçen hafta Cazeneuve hükümetinin ağır toplarından Brötanya bölgesinde güçlü tabanı olan Savunma Bakanı Yves Le Drian Emmanuel Macron’u 23 Nisan’da destekleyeceğini açıklamıştı. Ama büyük sürpriz eski Başbakan Manuel Valls’in önceki gün ön seçimde yarıştığı ve yenildiği Benoît Hamon yerine Emmanuel Macron’u desteklediğini açıklaması oldu. Bu destek ilk bakışta Macron’a avantaj sağlıyor belki ama Sosyalist Parti’nin çöktüğünü ya da “sosyal-demokratlar” ve “sosyalistler” olarak ortadan ikiye bölündüğünü de ortaya koyuyor.
Kabul etmek gerekir ki Manuel Valls’in partisinin resmi adayı Benoît Hamon’a değil de bir süre önce kendisiyle yollarını ayırmış eski Ekonomi Bakanı’na destek açıklaması ahlaki bir davranış değil. Yenildiği rakibine desteğini esirgemek, oyunun kurallarına uymamak ve basit tabiriyle “mızıkçılık” olarak görülebilir. Ancak Fransa’da büyük gösterilere yol açmış olan İş Yasası (Loi travail) parti içinde Macron’un “sosyal demokrat” dediği sağ kanatla Sol’un Solu olarak bilinen kesim arasında köprülerin atılması sonucunu doğurmuştu. Hamon, Sol’un Solunun temsilcisi olarak ön seçimi kazanınca, sosyal demokrat seçmenlerin daha ilk turdan itibaren Macron’a kayma tehdidiyle baş etmek zorunda kaldı. Sosyal demokratları kapsaması için programını yumuşattı yumuşatmasına ama Macron’un yarışta varlığı ve özellikle ikinci tura kalacak konumda bulunması Hamon’un işini oldukça zorlaştırdı.
Anketler Hamon’un ne kadar zor bir pozisyonda olduğunu ortaya koyuyor. Hamon ılımlı sol seçmeni parti saflarında tutmaya çalıştıkça Sol’un Solunda yer alan, komünistlerin desteğine sahip Jean Luc Mélenchon’un da arkasına düşmüş bulunuyor. BMFTV’nin ortalama verileri, Mélenchon’un yüzde 14 ile dördüncü, Hamon’un ise yüzde 12 ile beşinci sırada geldiğini gösteriyor. Bu iki adayın güçlerini birleştirmedikçe ikinci tura kalmaları mümkün değil. Ama her iki taraf da birleşmenin kendi lehine olmasını istiyor. Hamon’un bir siyasi partinin adayı olarak çekilmesi zor. Mélenchon ise bu konuda esnek davranmayarak PS’in seçim ertesinde ikiye bölünmesini sağlamaya çalışıyor ki bu olasılık da giderek güçleniyor.
Aslında Emmanuel Macron’un siyasi yelpazenin merkezinde yaptığı da pek farklı değil. O da PS’i öldürmek suretiyle kendi etrafında sosyal demokrat, merkez ve merkez Sağ’dan oluşan yepyeni bir çoğunluk oluşturmakla meşgul. Bu fikir çok da yeni değil. Eski Başbakanlardan Michel Rocard da 1993’de böyle bir opsiyonu dile getirmişti. Seçimlerin favorisi konumuna yükselmiş olan Macron şimdi bu opsiyonu hayata geçirebilecek bir konumda bulunuyor. Zira anketler ikinci turda Marine Le Pen’i açık farkla (38’e karşı 62) alt edeceğini gösteriyor.
Bu tabloya bakıldığında Sosyalist Parti’nin sağ kanadında yer alan şahsiyetlerin, derin görüş ayrılıkları içinde oldukları Hamon’a ikinci tura kalma şansı bulunmadığı gerekçesiyle sırt çevirerek Macron’a destek vermeleri çok da gayri-ahlaki görünmüyor. Dolayısıyla Manuel Valls’in Macron’a desteği de bu çerçevede değerlendirilebilirdi. Ama ön seçime girmesi ve aday olarak kaybetmesinden sonra Macron’a destek açıklaması, “oyun bozan” ve “bir bölen” olarak görülmesi sonucunu doğuruyor.
Eski hükümet arkadaşlarından gelen destek Macron’un işine yarıyor mu sorusunu yanıtlamak o kadar kolay değil. Çünkü Valls’in desteği, Sosyalist Parti’nin Macron çevresinde yeniden toplandığı ve Hollande döneminin Macron’la devam edeceği söylentilerini tetikliyor. Fillon önceki gün Valls’in Macron’a desteğini duyar duymaz “François Hollande’ın tüm ekibi Emmanuel Macron’un etrafında. Söyleyegeldiğim gibi, Emmanuel Macron, François Hollande’dır” açıklamasını yaptı. LR’in ağır toplarından biri de Le Monde’a “seçmenimizde hükümet karşıtlığı ilk sırada gelir. Macron Hollande’a ne kadar yaklaşırsa o kadar kaybeder” değerlendirmesi yaparken, Île-de-France Bölge Konseyi Başkanı Valérie Pécresse sözünü esirgemiyor: “Valls, Macron için ölüm öpücüğüdür.”
Valls’in öpücüğünün ne kadar ölümcül olduğunun farkında olmalı ki Emmanuel Macron’nun bu desteğe canlı yayındaki ilk tepkisi kendisine teşekkür etmek ve ardından” yeni yüzleri ve politikaları” temsil ettiğini vurgulamak oldu. Siyasi yorumculara göre, “bu açıklama seçildiği takdirde Macron’un ekibinde Valls’in olmayacağı mesajı” idi. Valls’in bu açıklaması çok mu gerekliydi, Macron’a ne getirir, ondan ne götürür önümüzdeki dönemde göreceğiz ama eski Ekonomi Bakanı’nın bugün itibariyle en güçlü Cumhurbaşkanı adayı olduğunu da kabul etmek gerekir.