Ana SayfaYazarlarTrump için kolay, ABD için zor bir karar

Trump için kolay, ABD için zor bir karar

 

ABD’nin, daha doğrusu Başkan Trump’ın, twitter hesabı üzerinden "Başkanlığım döneminde Suriye'de bulunmamızın tek nedeni olan DEAŞ'ı yendik” deyip Suriye’den çekilme kararı alması, ABD dış politikası hakkında düşünce üretenleri sersemleştirdi dersek abartılı olmaz. Aslında bu karara şaşıran, sadece dışarıdan bakan bizler olmadık; bizzat ABD içinde, önemli mevkilerde bulunan pek çok kimse karar karşısında şaşkına döndü ve hayretler içinde kaldı.  Öyle ki, henüz kararın üzerinden bir gün geçmeden, bizler bu sabah (Cuma sabahı) ABD Savunma Bakanı James Mattis’in istifa ettiği haberiyle güne başladık.

 

Şimdi bu kararın ne anlama geldiğini, ya da en azından benim bu karardan ne anladığımı açıklamaya çalışayım.

 

(1) Bu karar tam anlamıyla hayata geçirilmek istendiğinde, ABD sadece Suriye’den çekilmeyecek; önce bütün Ortadoğu’dan, hattâ adım adım dünyanın diğer sorunlu bölgelerinden de çekilmek durumundan kalacaktır.

 

(2) ABD bundan böyle Ortadoğu’da İran’ı kuşatma, ya da İran’ın veya başka ülkelerin nükleer silâhlanma girişimleri karşısında ekonomik veya siyasi yaptırımlara başvurma yoluna gitmeyecektir.

 

(3) Bu kararla İran’a yönelik ambargolar son bulacaktır.

 

(4) İran’ın Akdeniz’e inme ve Şii Hilâli projesini hayata geçirmesi artık çok daha kolay olacaktır.

 

(5) ABD’nin çekilmesiyle bölgede doğan boşluğu Rusya dolduracak ve çok kısa bir süre sonra, Ortadoğu’daki petrol ve doğalgaz güzergâhlarının denetimini eline alacaktır. Dünyanın petrol ve doğalgaz rezervlerinin neredeyse tamamının denetimini ele geçirecek olan Rusya, bu kaynakların fiyatlarının belirlemesinde birinci derecede söz sahibi olacak, özellikle Avrupa kıtasıgeçmişe nazaran Rusya’ya daha bağımlı hale gelecektir.

 

(6) Rusya, Ortadoğu’daki egemenliğini bir süreden beri çok yakın bir ilişki içinde olduğu İran’ın yardımıyla pekiştirmeye çalışacaktır.

 

(7) Rusya Devlet Başkanı Putin, çekilme kararına ilişkin olarak, “ABD’nin Suriye’de bulunması yasadışı, zira ne BM’nin görevlendirmesiyle, ne de bizim gibi Suriye’nin davet etmesiyle orada bulunuyorlar” derken, Suriye’de 74 ülkenin yer aldığı IŞİD karşıtı koalisyonun hukuki bir dayanağının olmadığına, dolayısıyla onların da bir an önce çekilmesi gerektiğine işaret ediyor.

 

(8) ABD’nin Ortadoğu’dan çekilmesi durumunda, İsrail’in güvenliği artık tamamen İsrail’in kendi omuzlarında kalacağı için, İsrail özellikle İran konusunda çok daha agresif bir politikaya yönelebilir. Bu çerçevede, Suudi Arabistan ve Körfez ülkeleri de, bölgedeki yegâne nükleer güç olan İsrail’e daha çok yakınlaşmak durumunda kalacaklardır.

 

(9) ABD’nin Ortadoğu’dan çekilmesiyle, Türkiye’nin Kuzey Suriye’ye müdahalesi çok daha kolay hale gelmeyecektir. Rusya ve İran, yeni somut koşulları dikkate alarak böyle bir müdahalenin, orta ve uzun vadede, Suriye’de dayandıkları Şii Arap nüfusun aleyhine olacağını hesaplayacaklardır.

 

(10) Rusya, Türkiye’nin Suriye’ye müdahale olasılığını, başından beri ABD ile Türkiye’yi karşı karşıya getirme politikası bağlamında ele aldı. Afrin hava sahasının Türkiye için açılması, Türkiye’yi olası “Fırat’ın Doğusu” harekâtında ABD ile karşı karşıya getirme, gerekirse bir çatışma içine sürükleme amacını taşımaktaydı.

 

(11) ABD ile karşı karşıya gelen Türkiye, doğası gereği Rusya ile yakınlaşacaktı. Böylece Rusya hem Türkiye’yi NATO ve Batı blokundan kopartacak, hem de bölgedeki egemenliğini daha çok pekiştirmiş olacaktı.

 

(12) ABD’nin 2007 yılında Irak’ta 170,000, 2011 yılında Afganistan’da 100,000 askerî personeli bulunmaktaydı. Halen Suriye’deki askeri varlığı ise toplam 2000 civarında. Obama yönetimi Amerikan askerini Irak’tan çekti ve şu anda ABD’nin Afganistan’daki askeri varlığı da yüksek değil. Trump’ın “Başkalarının sınırlarını korumaktan kendi sınırlarımızı koruyamaz olduk” sözü bugün pek bir geçerlilik taşımıyor.

 

(13) Bugün Trump’ın  Ortadoğu’dan çekilmek için ileri sürdüğü gerekçeler, yarın ABD’nin NATO’dan çekilmesi ve NATO’nun dağılması için de emsal gösterilebilecek gerekçeler.

 

(14) Eğer ABD, dünyada hegemonik bir güç olarak kalmaktan vaz geçerse, o zaman sırf kendi sınırlarını korumak için dünyanın en büyük ordusunu beslemesine gerek yoktur. Güney Amerika’nın yoksul göçmenlerinin Kuzey Amerika’ya geçişini engellemek için dünyanın en büyük ordusu, en büyük filosu ve en büyük savunma muhafaza etmeye gerek kalmaz.

 

Şimdiye kadar söylediklerim, ABD’de yegâne karar vericinin (tipik dikta ve totaliter rejim örneklerinde olduğu gibi) sadece Trump olması halinde geçerli. Eğer böyleyse, yani bütün kararlar mutlak surette Başkan Trump’ın iki dudağının ucundaysa, yukarıda sıraladığım çıkarsamalar devreye girer. Ancak, bir de madalyonun ikinci yüzü var. Şimdi de kısaca onlara bakalım.

 

(1) ABD’de Başkan, yürütmenin başı olarak tartışmasız en yetkili kişidir. Ancak Başkanı,  uluslararası politika bağlamında dengeleyen bir Kongre, özellikle de Kongre’nin Senato kanadı bulunmaktadır. Başkan her istediğini yapamaz. Şöyle küçük bir örnekle açıklayalım. ABD’nin tarihte en derin iz bırakmış başkanlarından Woodrow Wilson, Milletler Cemiyeti’nin kuruluşu fikrini ünlü “14 nokta”sıyla dile getirmiş, akabinde Paris Barış Konferansı ve Versailles Barış Antlaşması ile Milletler Cemiyeti gerçekten de kurulmuştu. Ancak Başkan Wilson ne ettiyse, ABD Senatosu’nu ikna edemedi ve böylece ABD, Milletler Cemiyeti üyesi olamadı. Bu da Başkan Wilson’un üzüntüsünden felç geçirmesine bile yol açtı.

 

(2) Başkan Trump’ın Suriye’den çekilme kararını, kendi ekibi ve danışmalarını bir yana itip, sadece dünyadaki başka bazı liderlere danışarak aldığı yaygın olarak konuşulmakta. Bu çerçevede özellikle Cumhurbaşkanı Erdoğan’a işaret ediliyor.

 

(3) Özel bir sorun, söz konusu kararı Pentagon’a ve Savunma Bakanlığı’na danışmadan almış olması. ABD basınında yazılanlar gibi, Savunma Bakanı’nın istifasından ve istifa gerekçesinden de bu husus açık bir şekilde anlaşılıyor.

 

(4) Bu kararın ABD’nin sözüne ve saygınlığına gölge düşürdüğü; ülkeyi müttefikleri nezdinde, özellikle de IŞİD karşıtı koalisyonda yer alan 74 ülke nezdinde zor durumda bıraktığı vurgulanıyor.

 

(5) ABD gibi bir süper gücün, Monroe Doktrini (2 Aralık 1823) gibi izolasyonist  bir politikaya gelip de 21. yüzyılda sarılması, kısacası bütün dünyadan geri geri gidip kabuğuna çekilmesi, kabul edilemez. Hemen herkes bunu söylüyor.

 

Dolayısıyla Trump’ın bu kararının hayata geçip geçmeyeceği diye bir sorun var. Öyle veya böyle, ABD dış politikasındaki bu son depremin çok ciddi artçı sarsıntıları olacak. Bu karar Başkan Trump için yüzeysel anlamda kolay olmuş olabilir. Ancak ABD ve dünya açısından sindirilmesi neredeyse imkânsız. Başkan Trump’ı zor günler bekliyor.

 

 

 

- Advertisment -