Ana SayfaYazarlarYaşasın şenlikli zamanlar...

Yaşasın şenlikli zamanlar…

 

Şenlikli zamanlar bu zamanlar, tadından yenmez zamanlar… 

 

Yazılanları oku oku gül, yaz yaz oku, hepsine birden gül… 

 

İzmir kalktı oynuyor, Yaşar Holding mi? Vur abalıya! 

 

Ülker'i, (eskiden kendince hükümlerle yasak koyanlar vardı, şimdi darbeye çağıran 1 Nisan reklamı için darbe çağırıyor deyip) ürünlerini boykot edenler var. 

 

Yaşar Holding’e çakıp, ‘evet’  acısını atmaya çalışıp, atamayıp, hırslananlar, bizim dönemin kimi hallerini, ürün boykotlarını, grevleri doğru okuyup eğrisi doğrusuyla ortaya koyanları,( misal Aziz Nesin’i ve Mess grevini) hatırlattı,  ‘Aziz Nesin, sen nesin?’ bile dendiğini…  

 

Her dönem, basının bir kısmının desteğiyle siyasi linç kampanyası açanlar, yargısız infazcılar gördük. Misal, askerin hışmına uğradığında Ülker ürünleri askeriye ve okul kantinlerinden sürülmüş, yerine laik olduğu düşüncesiyle Eti bisküileri konmuştu. 

 

En son İzmirli bir işadamı referandumda evet’ten yana konuşunca, Pınar ürünlerini boykot etmeye çağırdılar… 

 

Kadına şiddet, çocuğa eziyet ve taciz, çevreye kıyım, ırkçı eğilim, hayvanlara acımasızlık, ülke bütünlüğü, darbeler, mezhep kışkırtması konularında hem başkaldırı hem boykot  vazgeçilmez eylemler… Ama bazı boykot ve toplu dilekçe, yahut kamuya arz’da kantarın topuzunun kaçtığı oluyor.

 

Bu iki duruş arasının dağlar kadar açıldığı oluyor.Bırakın zarar görenden yana olmayı, zarar görene bir zarar da biz verebiliyoruz…Doğru hedef, açıklanabilir amaç ve haklı, doğru kampanyalar ve karşı çıkışlar, etkili ve gereklidir. Şişirilmiş, amacı ve üslubu bellisiz, karmaşık boykotlar, eylem sırasında da sonraki onar yıllarda da densizlik örneği olarak anılmaktan kurtulamıyor. 

 

12 Eylül öncesi bunun çok örneğini gördük. 

 

Ataş grevinde, karşı lokavt hamlesiyle mahallemdeki gençlerin işsiz kaldığını gördüm. Tekstil işçileri grevinde, Tarsus’taki mağduriyetimiz tatlı bir unsurun tuzluya evrilmesiydi ki burada bunu anlatmak çiğlik olur, meraklısına söylerim, şimdi geçelim. 

 

Fabrika grevlerinde işçinin taleplerinin haklılığı, grevin zamanlaması, süresi ve sonlandırılışı önemli.Sekter tutum, haklıyken haksız olmaya, işçi sınıfı çıkarıyla ters düşmeye, işsizliğe, ekonomik olduğu kadar sosyal/siyasi hezimetlere, politik açıdan gerilemeye yol açtı… 

 

Akademik tezimiz için grev yerlerinde, beş büyük ilde anket uygularken bu durumu yakından görünce şaşmıştık… Hayatın gerçekleriyle sendikacılık cilveleri, seminerlerde anlatılana uymuyordu… 

 

80’deki Maden İş grevini Aziz Nesin’ işverenle danışıklı döğüş’, diyerek kıyasıya eleştirmişti. Ona göre:’Bu gereksiz grev Koç’un stoklarının eritil mesini sağlayacak’tı… Böyle söyledi diye, TKP,  Politika gazetesi ‘Aziz Nesin, sen nesin?’ kampanyası başlatmıştı. Sendikanın bildiğini sınıf savaşı verdim sananlar bilmiyordu. 

 

İzmirizmir.net ailesi ‘Biz sizin bildiğiniz İzmirlilerden değiliz’ yazısında konuyu hem ciddiyetle hem gülümseyerek ele almış, okunası, akılda tutulası bir değerlendirme.Konunun çoktan unutulan örneklerini sayıp döküyor: “Apo Suriye’den çıkarıldığında, İtalya, Rusya, Yunanistan zorunlu seferlerinde  1999'un ürün boykotlarını anımsayalım. Özellikle İtalyan mallarına karşı yapılan abartılı ve hiç işe yaramamış, yapanları da gülünç duruma düşürmüş boykotları…Faşist "Türk Solu" dergisinin açtığı "Kürtlerden alış veriş yapmama" temalı etnik linç kampanyasını da unutmayalım. Ve daha bir çok abartılı işleri.” 

 

Yaşar Holding İzmir’in yüzakı, eleştiri gerektiren halleri de olabilir, olmaz olur mu? Ancak şehre ve iş alemine katkıları düşünüldüğünde bunlar görülmez. Zor olan yapıp ortaya getirmek ve büyük işlerin belini bükebilmektir. Ondan olmalı, en umulmadık iş adamlarının bile Yaşar Holding’e açık destek verdiği… 

 

Kendini sütten çıkma ak kaşık sayıp, vur abalıya yapanlar, 'ben var ya ben, biz var ya biz, bi linç ederiz, maffederiz, en devrimci oluruz’, diyenler iyi düşünmeli… 

 

Sınır ötesi linç’çileri ne anıyor, ne ciddiye alıyoruz. Macron’un savaşmakta olan Türkiyeli demokratlara yardım vaadi (referandum sonucunu otoriter sürükleniş olarak niteledi ya, hazret, darbe sever demokratları kastediyor)… Fransız siyaset bilimci Defarges’ın , Cumhurbaşkanına suikast gibi bilimsel (!)bir çözüm yolunu önermesi…İsviçre federal parlamentosu önüne asılan pankartta Erdoğan’ın şakağına silah dayanması, Fetö memurlarının aynı tehdidi idam ipiyle resmetmesi, 2012’de Taraf’ın Stratfor’dan tornistan, Erdoğan’a ‘iki yıl ömür biçmesi’ de ,’şimdilerde, referandumda ne yaptı sizinki, vatandaşın iradesi sandıktan diktatörü çıkarabildi mi?’ diye soran yabancının, tıpkı yerli yabancılarımız gibi, sandık/seçim/demokrasiye gönül veren diktatör türü icat etmesi, kimileri bu tutumu alkışlasa da, hainane, cahilane, büyük kötü senaryonun kıytırık, nefret kokan, uysa da uymasa da koymaca, siyasi hedefe, habire karavana atmaktan başka bir şey değil… 

 

Allah hepimize düşmanın bile akıllısını, kurgucunun yaratıcısını, siyasi hasımın eser miktarda zeki olanını kısmet etsin…

- Advertisment -