Her okulda hâlâ zil çalıyor mu, bilmem?PYP okullarında ne zil ne şarkı, saatine bakarak derse girip çıkıyor onlar…
Biz, pirinç-bakır karışımı metalden dökülmüş zilin elde sallanarak çalmasıyla derse girip çıkar dık.Sonra (İKL’de) Mary Hopkins bazen Tom Jones şarkısıyla derse girip, teneffüse çıktık.
Aslında kampana hepimiz için çalıyor, sonbaharda.
Okullar açıldı, hem yaşasın, hem eyvah!
Büyük kentlerimizde trafik ve servis terörü başlıyor, aman, önlem alın, alınmasının takipçisi olun.
Annesi çalışan boynu anahtarlı çocuklar son dersten sonra, annesi işten gelesiye nereye kapılanacak, ne yapacak? Etüd merkezleri hepsini kapsayacak mı?
Mahalle okulunuzu es geçip, çocuğu kapısında sıra olunan öğretmene vermek için uzun mesafeyi göze alıp, etek dolusu bağış yapıp, uzaktaki okula yollayınca, bu yalıtılmış, steril,özenli ve pahalı ortamda dünyayı kendisi ve benzerlerinden ibaret sanıp, sonra sudan çıkmış balığa dönebileceğini bir düşünün.
Sosyal paylaşım sitenizde çocuğunuzun sınıf arkadaşlarının anne babalarıyla kanka olup, okul idaresini, sizin gibi düşünmeyen velileri, öğretmenleri sıkı takibe alıp azarlamaya cür’et eden veli, siz sonuçta müşterisiniz, haklı olduğunuzu düşünüyor , öyle olduğunuzu sanıyorsunuz.
Ne çok kavram, ne esaslı değerler müşteri, kiralama, satın alma, müşteri velinimetimdir, al-kullan-at, gelsin yenisi ile yan yana düştü hatta onlara yenik düştü, düşünsenize; okul, eğitim, arkadaşlık, aşk…
Öte tarafta, bu sabah ekrana gelen gencecik kızlar, öğrencileriyle Diyarbakır ilçelerinde onarımı süren okullarının ince işini yapıyor, yüzleri güleç. Spor il müdürlüklerinin açtığı merkezlerde, aynı bölgede derece yapan, kendiyle ve şampiyonlarla yarışan yüzücü öğrenciler, öteki spor dallarına eğilen çocuklar, gençler görünce sevinmez misiniz? Öğretmenleri daha düne kadar teröre kurban veriyorken, kökü kurutulunca büyük oranda, şaşırmaz mısınız?
Terörün harap yüzü, devletin çabasıyla, ödeneğiyle silinirken, iyi başlayalım, iyi sürsün demek yerine tersinden okuyup, hem kendimizin hem çocuklarımızın canına okumak niye yeğlenir, ard niyet yoksa, bilmem?
Bırakalım zili mili, sayılara bakalım, geçen dönemin gerçeği bu; 17 milyon 319 bin 433 öğrenci, dokuz milyonu erkek, 8 milyon 360 bini kız, siz buna muhtemel yenileri, birleri ve anaokuluna yazılanları ekleyin…Bir milyona yakını kadrolu, 18 bini sözleşmeli öğretmeni ekleyin.62 bin 250 okulu, 683 bin dersliği sonra…
15 milyonu devlet okulu, bir milyonu özel.Okul öncesi eğitim gören çocuk bir buçuk milyon…İlkokula beş milyon öğrenci gidiyor, ortaokula altı milyon, liseye altı milyon öğrenci…
Liselilerin yarısı meslek liseli.Üç milyon liseli genel, iki milyonu mesleki ve teknik, yedi yüz bini din eğitiminde.
Bu büyük sayıya bakınca, çocuk kitaplarının, yetkin, güzel baskılı, yaratıcı güzelim kitapların kaç sattığını sormuyorum, bozgunculuk ve kitapsızlık etmiş olmamak için…
Eli kitaba dili alfabeye değmeyen, sayıya vurulamayan, okula gidemeyen çocuklar da var, uzun süreli tedavi gören hasta çocuklar, çırak çocuklar, tarım işçisi, mülteci, kayıp, şiddet ve savaş nedeniyle oyundan, okuldan, hayattan koparılanlar, eli suça , kendi mapusa düşen çocuk suçlular…Engeli özel eğitim almasına bile engel olanlar…Dili, vatanı, mahallesi, hısımı, gelecek günlere dair hayalleri olmayanlar…
Resmi kapıyı bilmeyen, öğrenciliğe yazılamayanlar için keşke toplum merkezleri, gezici anasınıfları, kütüphaneler, mahalle kreşleri, etüd merkezleri, mahalleli eliyle ve devlet desteğiyle, resim/müzik/spor/tiyatro/fotoğrafçılık kursları, halk eğitim eliyle ve kurum bakımındaki korunmaya muhtaç çocuklara hiç olmadı hafta sonu koruyucu aile olmak, hafta arası etüd ablalığı, kitap okuyucu, tıpışlayıcı gönlü geniş kişi olmak da hayata geçebilse keşke…
Esaslı değerlerin müşteriliğe, alınıp satmaya indirgendiği bir yana, belki çocuk ve demokrasi kavramı bile, hatta mutluluk bile, katı, sıvı, gaz haline dönüşmüştür de, haberimiz yok, yahut bilmezden geliyoruz…
Çocuk…Göçlere, kıyımlara, şiddete hedef olunca, katı, kimyasallara denk gelince gaz, Aylan bebek ve benzerleri olunca, sıvı halde mi demek bu?
Demokrasi, katı hali liderini,liderin naylon olanını değil ama, sahicisini bulunca, onun etrafında toplaşıp ulus oluyor, ne savaş, ne darbe, ne belirsizlik umrunda oluyor mu demek?
Sıvısı, darbelerle, muhtıralarla, yönsüzlük ve akılsızlıkla, koalisyonlarla, otomatik pilota bağlanıp gitmek, yani gidememek demek mi oluyor?
Gaz halini gördük, koruyacağı millete , milletin parasıyla, vatan savunması için alınan tankı, topu, tüfeği doğrultanların hali demek oluyor…Ya buhar olup uçuyor, ya menfez paşası olup görünmez madalya takınıyor ıskata’dan, ya uşağı olmaktan onur duyduğu dış güçlere el ayak, kul oluyor…
Fizik, kimya, maddenin hallerini bi yana bırakın kardeşler, büyüme hızı kaç, büyüme hızı, siz ondan haber verin ve kalkınmada dünya devlerinin arasında mıyız, değil miyiz, onu deyiverin bi zahmet, ar etmeyecekseniz…
Yaşasın yeni ders yılı, yeni öğrenciler ve eskilerin hepsi, girilecek sınavlar, alınacak güzel notlar, hayal etmek ve umut yaşasın…Her hayalin yarısı gerçek nasılsa…Umudetmenin de tamamı…