Ana SayfaANALİZLERANALİZ | Cumhur İttifakı’ndaki yargı ve polis çatlağı Ankara kulislerinde: “AK Parti...

ANALİZ | Cumhur İttifakı’ndaki yargı ve polis çatlağı Ankara kulislerinde: “AK Parti ile MHP arasındaki siyasi kriz yargı üzerinden derinleşecek”

Ankara’da AK Parti ve MHP arasında yargı ve polis üzerinde yaşanan güç mücadelesi ve kavgalar Ankara’yı yakından izleyen iktidara yakın ve muhalif gazetecilerin kulislerine de yansımaya başladı. Sabah’ın Ankara Temsilcisi Okan Müderrisoğlu: “Kendisini "Ülkücü" olarak tanımlayan sivil ve bürokratik ekiplerin davranış kodlarıyla da ilgili. İster özel sektörde olsun isterse emniyet ve yargı bürokrasisinde bulunsun davaya inananların, MHP Genel Başkanı'nın standartlarına etkili uyumu çok önemli.” T24’ün Ankara’daki tecrübeli adliye ve polis muhabiri Tolga Şardan: AKP ile MHP arasındaki siyasi kriz yargı üzerinden derinleşecek. Polisler hakkındaki re'sen soruşturmayı MHP'ye ve Soylu'ya yakın Ankara Cumhuriyet Başsavcı Vekili Veysel Kaçmaz başlattı. Zaten MHP Genel Merkezi'ne ulaşan ilk bilgiler de yine Soylu ve ekibince sağlandı.”

Sabah’ın Ankara Temsilcisi Okan Müderrisoğlu’nun “Hassas Dengeler” başlıklı yazısından bir bölüm şöyle:

“Seçimsiz 4 yıl, tamam. Yumuşama veya normalleşme iradesi, o da tamam.
Ama sorunsuz bir döneme ilerlediğimiz söylenemez.
Neden?
Çünkü
İçeride fabrika ayarlarına dönmeye hazır zinde gruplar görev başında.
Dışarısı derseniz, kaotik ve problemlerin tamamı ülkemizin çevresinde…

Bugünlerde, dikkatle izlenmesi gereken alan ise “Cumhur İttifakı!”
MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli her fırsatta ittifaka bağlılığını vurguluyor. Bununla da kalmıyor, siyasi istikrarı tahrip etmeye dönük her türden faaliyeti Cumhur İttifakı‘nın varlığına açık saldırı olarak tanımlıyor.
Sn. Cumhurbaşkanı ile Sn. Bahçeli’nin, karşılıklı ince ayar yaparak ilerlettiği, güven iklimini pekiştirdiği bu özellikli siyasal işbirliği görünen o ki rahat bırakılmayacak! Burada, hassasiyetle üzerine eğilmeyi gerekli kılan husus kendisini, “Ülkücü” olarak tanımlayan sivil ve bürokratik ekiplerin davranış kodlarıyla da ilgili. İster özel sektörde olsun isterse emniyet ve yargı bürokrasisinde bulunsun… Davaya inananların, MHP Genel Başkanı’nın standartlarına etkili uyumu çok önemli.
Daha açıkçası… “Yük olan-Yük alan” dengesi şimdilerde hiç olmadığı kadar kritik hale geldi.
Bir başka anlatımla
Kimi yol arkadaşlarının, teşkilatın ve etrafındakilerin, her seferinde Devlet Bey‘i, “Hodri meydan” demek durumunda bırakmaması da büyük sorumluluğun gereği olarak karşımıza çıkıyor.
Ülkeyi, milleti, ittifakı ve son noktada partisinin geleceğini gözeten, sürekli risk analizi yapan, iç ve dış gelişmelere aşırı duyarlı, kulağı delik, operasyonel girişimlere karşı müteyakkız bir Genel Başkanın, kafası rahat olmalı. MHP’ye veya camiaya mal edilen çeşitli olaylar ve kurgularla savunma hattına çekilmesine fırsat verilmemeli.
Ve nihayet… Devlet Bey, biriktire biriktire gelen köklü kararları almak zorunda bırakılmamalı!”

T24’den Tolga Şardan’ın yazısındaki “Operasyon merkezi Ankara Adliyesi mi?” bölümü şöyle:

MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin “hükümete karşı darbe girişimi” tanımıyla duyurduğu Ankara Emniyeti’nde ortaya çıkan soruşturma skandalında hemen her gün yeni bilgiler kamuoyuna yansıyor.

Emniyet teşkilatında ilk Ankara Valiliği’nin, Ankara Emniyet Müdürü Engin Dinç’in, sonrasında Emniyet İstihbarat Başkanlığı’nın ve KOM Başkanlığı’nın bildiği ama İçişleri Bakanı Ali Yerlikaya‘nın bilmediği olaylar zinciri yeni bir hale dönüştü hafta başından bu yana.

Gözaltında tutulduktan sonra adliyeye çıkarılan polisler ve sivillerden yedisi tutuklanarak cezaevine gönderildi. 

Şüphelilerin adliyede olduğu saatlerde İçişleri Bakanlığı Mülkiye başmüfettişlerince hazırlanan özel rapor savcılığa ulaştırıldı.

Savcılığa ulaştırılan müfettiş raporunda “darbe girişimi” çerçevesinde herhangi bir tanımlama ve değerlendirme bulunmadığı rapor içeriğiyle ilgili haberlerden anlaşıldı.

Yazıyı kaleme aldığım dün öğle saatlerine kadar kulislere düşenlerden bir özetleme yapmak gerekirse; AKP ile MHP arasındaki siyasi kriz yargı üzerinden derinleşecek. Bunun sinyalleri ortada maalesef.

Açıklayayım tek tek.

Öncelikle polislerle ilgili başlatılan yargı sürecinden başlamak en iyisi.

Ankara Emniyeti Organize Suçlarla Mücadele Şubesi’nde patlak veren skandalla ilgili İçişleri Bakanlığı’nın “araştırma için müfettiş görevlendirildiği” açıklamasından bir gün sonra, Ankara Adliyesi’nde re’sen soruşturma başlatıldı söz konusu polisler hakkında.

Ankara Adliyesi’ndeki re’sen soruşturma MHP’ye, özellikle de Eski İçişleri Bakanı Süleyman Soylu‘ya yakınlığıyla bilinen Terör Suçlarıyla Mücadele Bürosu’ndan sorumlu Ankara Cumhuriyet Başsavcı Vekili Veysel Kaçmaz tarafından başlatıldı.  Zaten MHP Genel Merkezi’ne ulaşan ilk bilgiler de yine Soylu ve ekibince sağlandı.

Ankara Cumhuriyet Başsavcısı Gökhan Karaköse, dosyayı bir süre sonra Başsavcı Vekili Mehmet Işık‘a verdi. Başsavcı vekili Mehmet Işık’ın üstlendiği soruşturma ilerliyor. Ancak hafta başında pek dikkate alınmasa da adliyede yeni bir gelişme daha yaşandı.

Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı, Fetullah Gülen cemaatinin bir dönem Emniyet İmamı olduğu gerekçesiyle Kemalettin Özdemir hakkında 22.5 yıl hapis cezası istemiyle dava açtı.

2018’de Özdemir’in gözaltına alınmasıyla başlatılan soruşturmanın mayıs başında iddianameye dönüştürülmesi dikkat çekici.

Bu soruşturma sürecinde de ilginç bilgiler var. İddianamede yer alan kimi ifadelerde yer alan isimlere bakarsak yine siyasete mesaj verildiğini söylemek yanlış olmaz.

Hele ki iddianamede yer alan bir ifadede Özdemir’le bağlantılı olduğu belirtilen bir ismin yer alması doğrudan İçişleri Bakanı Ali Yerlikaya’ya verilen ince mesaj niteliğinde. Yerlikaya’nın söz konusu isimle ilgili uyguladığı bir mahkeme kararı sonrasında sessiz sedasız yürüyen bir başka sürece yönelik işaret bu kanımca.

Bir dip not vereyim; Özdemir hakkındaki iddianameyi hazırlayan Cumhuriyet Savcısı, Başsavcı Vekili Kaçmaz’a bağlı olarak görev yapıyor.

Sıra geldi, İçişleri Bakanlığı müfettişlerince hazırlanan ve darbe girişimi tanımı yapılmayan özel raporun basınla paylaşılmasına.

Bu rapor sadece iki kopya hazırlandı. Aslı İçişleri Bakanlığı’nda. Aslının kopyası ise, Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’nda. Bu kez henüz avukatlarda da yok.

Raporun içeriğiyle ilgili İçişleri Bakanlığı’ndaki kaynaklarımla görüştüm. İçerikle ilgili “bizden bilgilendirme yapılmadı” yanıtını aldım.

Geriye tek adres kaldı!

Hep söylenildiği üzere, gizli olarak yürütülen hazırlık soruşturmasına esas olacak gizli belgenin basınla paylaşılmasıyla ilgili Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’nın bir yanıtı varsa Büyüteç kendilerine açık.

Bu arada, dosya şüphelisi polis müdürü Kerem Öner’in 11 sayfalık ifadesinin, gizli tanık Serdar Sertçelik’e nasıl ulaştığı konusunda ne yapıldığını da Başsavcılık açıklarsa kamuoyu bilgilenmiş olacak.

- Advertisment -