Ana SayfaGÜNÜN YAZILARIİspanya’da başarılı Sanchez modeli: AB seçimleri Avrupa'da iktidarları sallarken Katalan ‘bölücüleri’ affetti,...

İspanya’da başarılı Sanchez modeli: AB seçimleri Avrupa’da iktidarları sallarken Katalan ‘bölücüleri’ affetti, Filistin’i tanıdı Sanchez’in PSOE’si koltuklarını korudu

Sosyalist İspanya Başbakanı Sanchez 2019’da iktidara gelince “ateistim” diyerek İncil üzerine başkanlık yeminini reddetti. Katolik Kilisesi’nde 1940 yılından itibarenki tacizlerin araştırılmasını sağladı, 1.5 yıl süren çalışma sonucu 200 binden fazla çocuğun Kilise taciz mağduru olduğu tespit edildi 2017 Katalan bağımsızlık referandumu sonucu vatana ihanet ile suçlanan tutuklu ya da yurtdışında yaşayan Katalan siyasetçi ve STK liderlerini affeden yasayı geçirdi. Ve son olarak da Filistin’i tanıyıp güçlü bazı Yahudi lobilerini, iş insanlarını ve Müslümanlardan ve göçmenlerden şikayet eden sağ seçmeni karşısına aldı. Ama bunlara rağmen son AP seçimlerinde 2019’da AP seçimlerine göre 1 koltuk ve 2023 seçimlerine oranla %1.5 oy kaybetti. Sağ ise oyunu yüzde 1,1 artırabildi. Bu sonuç Sanchez’in partisinin zayıfladığını değil, ciddi ve kuvvetli adımlarla ilerlediğini gösteriyor.

2024 Avrupa Parlamentosu seçim sonuçları, Avrupa siyasi sahnesinde kartların yeniden dağıtıldığını gösterdi. Sağ kanadın güç kazanması, Belçika Başkanı De Croo’nun istifa edeceğini açıklaması ve Fransa’da Macron’un erken seçim söylemi, güç dengelerinin değiştiğinin ilk göstergeleri oldu. Sağın yükselişi; milliyetçilik, göçmen karşıtlığı, İslamofobi gibi tutumların artacağına dair yorumları beraberinde getirdi.  

AB seçimlerinde liderlerin koltuklarını sarsan konu sadece göçle birlikte anılan güvenlik tehdidi değil, bunun yanında ekonomi, tarım politikaları, enerji krizi, Ukrayna savaşı gibi konular da önemli yere sahip. Avrupa geneline yayılan grevler ve traktör protestoları da siyasi dengelerin değişim rüzgarlarına örnek teşkil ediyor. Ülkelerin iç siyasal dinamiklerini de göz önüne alarak sonuç değerlendirmesi yapalım ve İspanya’nın seçim değerlendirmesine birlikte bakalım.  

2024 Avrupa Parlamentosu seçimlerinde İspanya’ya AP’de tahsis edilecek 61koltuğun 22’sini merkez sağ partisi olan PP, 20’sini ise mevcut hükümet başkanı Pedro Sanchez’in sosyalist işçi partisi PSOE aldı. Bu oranları, İspanya’da  2023’te yapılan son genel seçimler ve 2019 AP seçim sonuçlar ışığında, değerlendirelim. 

2023 İspanya genel seçimleri ile Avrupa Parlamentosu 2024 seçim sonuçlarını birlikte değerlendirdiğimizde, birinci parti olmaya devam eden PP’nin yüzde 33,06 olan oy oranınınyüzde 34,18’e çıktığı; koalisyon iktidarına sahip ikinci büyük parti PSOE’nin oylarının ise yüzde 31,68’den yüzde 30,19’a düştüğü görüldü. Sonuç olarak, merkez sol yüzde 1.5 oy kaybetti ve merkez sağ yüzde 1.1 oy arttırdı, nispeten küçük bir hareket oldu ve makas çok açılmadı. Kaldı ki, bu seçimlere katılım oranı, Belçika olduğu gibi yüzde 90’ları görmedi, İspanya’da katılım oranı yüzde 50’ nin altında kaldı.

​Bir önceki AP seçimlerine bakalım: 2019 AP seçim sonuçlarında PP 13 koltuk ve PSOE 21 koltuk sahibi. O  dönem PP kökenli kurulan yeni sağ parti CS ise 8 milletvekiline sahip. 

2024 yılında kapanma noktasına gelen CS partisi, 2024 AP seçimlerinde koltuk elde edemedi ve mevcut 8 koltuğunu da kaybetti. Peki, bu sağ milliyetçi 8 koltuk oyu nereye gitti?En azından bir kısmının CS’ye en yakın parti olan PP’ye gittiğini söylemek güç değil. 2024 seçimlerinde PP’nin 22 koltuğa erişmesinin altındaki faktörlerden biri CS partisinin oylarının da PP etrafında konsolide olması, yani İspanya özelinde sağdaki yükselişin altında sağ partiler arası iç hareketliliğin de etkili olduğunu söyleyebiliriz.  

PSOE, 2019 itibari ile AP’de 21 sandalye sahibi iken 2024 de 1 sandalye kaybederek 20 de kaldı, büyük bir değişiklik olmadı. 

​İspanya siyasetini anlayabilmek için oranlardan ziyade, 2019’da göreve gelen Başkan Pedro Sanchez ile başlayan süreçte, İspanya’da iki ana siyasal aktör; merkez sağ partisi  PP,  ve merkez sol  PSOE’nin toplumsal karşılığına bir göz atmakta fayda var.

​Sanchez 2019 yılında koalisyon ile geldiği iktidar kapsamında  radikal adımlar attı. Bu adımlar milliyetçi ve Katolik eğilimlere sahip olan İspanya kamuoyu için kabul edilebilir adımlar değildi. Bu adımları göz önünde bulunduracak olursak, Sanchez ve partisinin AP seçimlerinde sadece 1 sandalye kaybının ciddi bir kayıp olmadığı anlaşılacaktır. Gelelim Sanchez ve partisinin siyasal lobileri ve muhafazakar seçmeni rahatsız eden hareketlerine. 

2019’da Sanchez’in iktidara gelince ilk tutumu, İncil üzerine edilen başkanlıkyeminini ateist olduğunu söyleyerek reddetmesi oldu. Bu davranış, kişisel tercihin ötesinde, Kilisenin otoritesini tanımadığı anlamına geliyordu. Ardından Katolik kilisesinin o güne kadar kendi bünyesinde değerlendirdiği kilise taciz soruşturmaları için bağımsız komisyon kurulmasını sağladı. 1940 yılından itibaren kiliselerde yapılan tacizlerin araştırılması için 1.5yıl süren çalışma sonucu 200 bin’den fazla çocuğun Kilise taciz mağduru olduğu tespit edildi ve veriler kamuoyu ile paylaşıldı. O güne değin, İspanya’da güçlü bir yapı olan Kilise,bünyesi ile ilgili soruşturmaları kendi komitesinde değerlendirir, dışarıdan müdahaleye izin verilmezdi. Sanchez ile siyaset ve kamuoyunda Katolik kilisesi itibar kaybına uğradı. Sanchez  kilise lobilerini karşısına almış oldu. 

Diğer radikal adımı; 2017 Katalan bağımsızlık referandumu sonucu vatana ihanet ile suçlanan  tutuklu ya da yurtdışında yaşayan Katalan siyasetçi ve STK liderlerinin affı için çalışması ve onayı meclisten geçirmesi oldu. Dahası “terörizm, vatana ihanet ve kamu mallarını kötüye kullanma” suçlarını  da kapsayan af tasarısında, terörle ilgili suçlarda İspanya Ceza Hukuku yerine; AB yasaları uygulanarak affın daha geniş şekilde garanti altına alınmasını sağladı. Bu durum, Sanchez’e karşı halk protestolarına  sebebiyet verdi.  Sonuçta muhafazakarlar ile birlikte milliyetçileri de karşısına aldı. 

Vergi ile ilgili düzenlemelerde Sanchez, yoksul halka yüklenemeyeceklerini çünküdaha fazla vergiyi kaldıramayacaklarını, bunun adil olmadığını, dolayısı ile daha üst kesimlere yöneleceklerini ifade ederek liberalleri ve iş insanlarını da karşısına aldı. Altın vize uygulamasını kaldıracağını söylemesi de lobileri rahatsız etti. 

Muhalefetin en büyük kozu olan ve toplumda karşılık bulan  “göçmen ve Müslüman”tehdidi söylemine karşın; Gazze soykırımında Müslüman Filistin halkının  yanında yer aldı.Soykırımın başlamasıyla birlikte İsrail’e silah satışını durdurdu. Ayrıca İsrail rehinelerinin de serbest bırakılması ve ateşkesin iki taraflı tesisi için temaslarda bulundu. Diğer AB ülkelerini de buna teşvik etti. Filistin’i devlet olarak tanıyarak 2 devletli çözüm için diplomatik girişimleri en üst düzeyde devam ettirdi. Bu yolla güçlü bazı Yahudi lobilerini, iş insanlarınıve Müslümanlardan ve göçmenlerden şikayet eden sağ seçmeni de karşısına aldı. 

​Başkan Sanchez, köklü milliyetçi muhafazakar damarlara sahip İspanyol toplumunda ideolojik perspektifi doğrultusunda sert hamleler yaptı. Sanchez’in toplumun bir kısmını ve lobileri karşısında aldığı sansasyonel hamlelerin karşısında iktidarının zarar göreceği ve hatta koltuğunu kaybedeceği beklenebilirdi. Ancak tüm bu sert hamleler sonucunda 2023- 2024 yılları arasında partisi PSOE sadece yüzde 1.5 lik bir oy kaybına uğradı. İktidara geldiği 2019 yılı ile 2024  yılı AP seçimleri kıyas edildiğinde ise sadece 1 koltuk kaybetti. Üstelik bu kayıpta iktidarı döneminde yaşanan Covid-19 kapanmaları ile ekonomik kriz ve Rusya Ukrayna savaşının olumsuz etkileri de dahil. AP parlamentosunda 1 koltuk kaybı ve 2023 seçimlerine oranla %1.5 oy kaybı Sanchez’in partisinin zayıfladığını değil, her şeye rağmen aynı yolda devam ettiğini göstermektedir. 

Gelelim PP’ye. Merkez sağ partisi PP son 5 yılda 3 farkı başkan değiştirdi. İşçi sol parti PSOE’nin geleneksek muhafazakar ve milliyetçi İspanyol halkının damarına basan tutumuna,  Covid-19 dönemi olumsuz sonuçlarına, Ukrayna savaşı gibi hükümeti zorlayansüreçlere karşın, siyasi anlamda ciddi bir hamleler yapamadı, oylarında ciddi bir artış olmadı.Kendi menfaatine gelişen tüm bu süreçlerde, tutarlı ve ciddi bir muhalefet sergileseydi PSOE’yi çok daha geride bırakabilir, tek başına iktidarı elde edebilirdi. Ancak siyasal ortam olarak şansın ondan yana olması, kapanmakta olan milliyetçi CS partisinin oyları ve kemikleşmiş destekçileri ile ancak % 1.1 oy arttırabildi. ​

Bu durum İspanya’da merkez sağın çok kuvvetlendiğinin değil, neredeyse başa baş olan merkez sağ ve sol dengesinde önümüzdeki dönemde, merkez solun çok daha kuvvetleneceğinin göstergesi. Covid-19, Ukrayna Savaşı, Gazze Soykırımı, ekonomik kriz, tarım protestoları, Katalan affı, göç sorunu, Katolik kilisesi tutumu ve benzeri çok sert olaylar sonucunda dahi sadece %1.5 oy kaybı alan PSOE, bu süreçler durulduğunda, koalisyonsuz iktidar olacak şekilde liderliğini sürdürecek gibi görünmekte. Sanchez ciddi ve kuvvetli adımlarla ilerliyor. Bu doğrultuda, İspanya’da sağın güçlendiğini değil, solun geleceğe yönelik umut vaat ettiğini söylemek mümkün.

- Advertisment -