Ana SayfaHaberlerGündemBunu bize bir virüs yapmış olabilir mi?

Bunu bize bir virüs yapmış olabilir mi?

 

 

 

İngiltere’nin Liverpool, Birmingham şehirlerinde son bir kaç gündür 5G baz istasyonları kundaklanıyor.

 

Bu kundaklamaların videoları Facebook’taki 50 bin üyeli 5G karşıtları grubunda zafer havasında paylaşılıyor.

 

Bazı şehirlerde 5G hatları döşeyen görevliler mahallelilerden  tepki görüyor. Anti- 5G kampanyası katılanlar arasında ünlü oyuncular, şarkıcılar da var.

 

Sebep; koronavirus’ün 5G baz istasyonlarından yayıldığı teorisi.

 

Teori ilk olarak Mart ayında alternatif tıpçı Amerikalı doktor Thomas Cowan tarafından ileri sürülmüş. Cowan’a göre ortada bir virüs yok, Wuhan’dan yayıldığı da fasarya. İlk Wuhan’da ortaya çıkmasının sebebi Çin’de 5G baz istasyonlarının ilk oraya yerleştirilmiş olması. Teorinin en büyük delili ise 5G teknolojisinin gitmediği Afrika’da virüsün yayılmıyor oluşu.

 

Sadece Afrika’daki koronavirüs rakamlarıyla bile yerle bir edilebilecek bu komplo teorisinin videoları bir anda internette viral haline geldi.

 

“Make America Great Again” şapkalı bir Trump destekçisinin aynı iddialarla çektiği bir video Youtube’da 4 milyon izleyiciye ulaşmış. 

 

Sonra o videolar İngiltere’deki komplocu araştırmacı yazarlarca tekrarlanıp ve İngiliz aile Whatsapp gruplarında dönmüş.

 

Ve sonuç; empirizmin anavatanında, Charles Darwin’in doğduğu topraklarda virüs yüzünden baz istasyonlarının kundaklanması…

 

Ama bu koronavirüs hakkında dünyadaki aile Whatsapp gruplarında dönen tek komplo teorisi değil.

 

Yine ABD kökenli, ilk kez İsrailli bir eski askeri istihbaratçıya dayandırılarak Washington Times gazetesinde çıkan başka bir teoriye göre, virüs Çin tarafından Wuhan Viroloji Enstitüsü’nde biyolojik silah olarak üretilirken yanlışlıkla dışarıya sızdı.

 

Bu teorinin Cumhuriyetçi senatörler, Trumpçı gazeteciler arasında epey taraftarı var. 

 

İddialar o kadar ileri gitmiş, bir ilaç şirketi tarafından geliştirilen virüsün zombilere benzeyen karakterlere dönmesi üzerine kurulu Resident Evil adlı video oyunundaki ilaç şirketi The Umbrella Corporation’ın logosuyla Wuhan’daki enstitünün logosunun aynı olduğu bile iddia edilmiş.

 

İran ve Çin’de ise tam tersi iddia ediliyor.

 

İran’da doğrudan Hamaney çıkıp “ABD bu virüsü üretmekle suçlanıyor. Böyle bir suçlama varken hangi akıl Amerikalılara güvenip onlardan ilaç ister. Bu virüsün bir bölümünün İranlıların genetik yapısı incelenerek özellikle İran için üretildiği söyleniyor” dedi.

 

Devrim Muhafızları’na bağlı bir üniversitenin tıp fakültesinden Ali Karami adlı bir profesör İran televizyonlarına çıkıp virüsün Amerikalılar ve Siyonistler tarafından İranlıların DNA’sına uygun olarak üretilmiş bir biyolojik etnik silah olduğunu iddia etti.

 

Başka bir Ayetullah ilk vakaların çıktığı Kum’un İran’ı kültürel olarak aşağılamak için özel olarak seçildiğini söyledi.

 

Hatta eski İran Cumhurbaşkanı Ahmedinejad BM’ye mektup yazıp virüsün laboratuvar yapımı olduğunu ve buna göre mücadele edilmesi gerektiğini.

 

Salgının ilk zamanlarında Çin hükümeti sözcüsü Lijian Zhao da çıkıp “Belki de salgını Wuhan’a ABD askerleri getirmiştir. Şeffaf olun, bilgilerinizi açıklayın, ABD’nin bize bir açıklama borcu var” diye bir çıkış yapmıştı.

 

Rusya’da Savunma Bakanlığı’na yakın bir mecrada çıkan makalede virüsün Rusya ve Çin’e karşı bir biyolojik savaş olduğu yazılmış. Meşhur Jirinovksi virüsün Pentagon’da üretildiğini söylemiş.

 

Rus devletinin İngilizce sitesi Sputnik’te çıkan bir haberde, virüsün Rusya’yla ilişkileri kötü olan Baltık ülkesi Letonya’da üretildiği, Çin tarafından Hong Kong’daki göstericiler üzerinde, Fransa tarafından Sarı Yelekliler üzerinde ve İtalya tarafından da nüfus planlaması için yaşlılar üzerine kullanıldığı iddia edilmiş.

 

Pakistan’da ülkeyi Cinnah’la birlikte kuran ailelerden birinin mensubu olan ülkenin eski Dışişleri Bakanı ve BM Temsilcisi Abdullah Hüseyin Harun, televizyonlara çıkıp virüsün 2006 yılında bir Amerikan hükümeti için Amerikalı şirket tarafından üretildiğini iddia edip, virüsün 10 haneli patent numarasını bile vermiş.

 

Komşu Hindistan’da ise Twitter’da en popüler hashtag #coronaJihad. Viral olan bir videoda koronavirüs taşıyıcı olduğu söylenen takkeli, sakallı bir kişi sokakta birinin yüzüne doğru öksürüyor. Milliyetçi Hindulara göre ülkedeki Müslümanlar virüsü Hindulara bulaştırmak için cihad başlatmış durumda.

 

Zaten virüsün yayılmasını da Tebliğ cemaatinin kalabalık bir buluşmasına bağlıyorlar. Videonun daha sonra Tayland’da çekildiği ortaya çıkmış ama o ana kadar zaten #coronaJihad hashtagi ile 300 bin tweet atılmış, 165 milyon insan bunları görmüş.

 

Bir Hintli parlamentere göre virüsten korunmanın yolu Hindular gibi nameste ile selamlaşmak, Müslümanlar gibi “Selamun aleyküm”le selamlaşırsan ağzından çıkan tükürükler yüzünden virüs kapabilirsin. Başka bir Hintli siyasetçi ise virüs kapanlara tedavi olarak inek çişi içmelerini tavsiye etmiş. Hindistan’da virüsün sadece et yiyenlere bulaştığına inananların sayısı da bir hayli yüksekmiş. 

 

Mısır’da da benzer teoriler var. Virüsün ABD’nin Arap dünyasına bir saldırısı olduğunu savunanlar olduğu gibi, baharat yiyen, kirli su içmeye alışmış Mısırlıların virüse karşı bağışıklık kazandığını iddia edenler de var. Bir talk showcu Malezya’daki koronavirüs salgınını, siyasi sığınmacı olarak oraya giden Müslüman Kardeşler’e bağlamış.

 

Toplu ibadet de direnen Mısırlı imamlar, Kıptı Kilisesi’nin papazları, Yunan psikoposlar, Ortodoks Yahudi hahamlar, Koreli Hristiyan rahipler, Amerikalı televanjelistler ve bazı Türk hocalar da hemfikir: Virüs başta eşcinsel evlilikler olmak üzere artan günahlar yüzünden dünyaya bela oldu. Allah tarafından bize bir ders olarak gönderildi.

 

Sadece dindarlar değil, laik ideolojik pozisyonlar da kendi meşreplerine göre virüsü açıklıyor.

 

Bazı PETA üyelerine göre virüsün sebebi aşırı et tüketimi, çevrecilere göre dünya kaynaklarını tüketmemiz, sosyalistlere göre neo-liberal politikalar, liberallere göre Çin’in otoriter rejimi, bütün dünyadaki anti-semitiklere göre muhakkak bu işin arkasından da Yahudiler çıkacak…

 

2017’de bir küresel virüs salgını tehdidine dikkat çeken TEDx konuşması yüzünden virüsün arkasında yeni bir insan nesli yaratma projesi ve Bill Gates’in olduğuna inananları, Gates Vakfı’nın koronavirüse karşı aşı çalışmalarına milyar dolarlık bağış yapması bile durduramıyor.

 

Bütün bu teoriler, inançlar yüzünden vaka sayısının 1 milyonu, ölü sayısının 60 bini aştığı dünyada koronavirüsü ciddiye almayan, önemsemeyen milyarlarca insan yaşıyor. Sosyal mesafe kurallarına bozuluyorlar, uyanlara aşırı evham yapıyormuş gibi tepki veriyorlar.

 

Özellikle de baby boomer denen İkinci Dünya Savaşı’nın yıkımından sonra dünyada yaşanan nüfus patlaması sonrası doğan, bugünün virüse karşı risk grubunu oluşturan kuşağın bunu anlaması kolay değil.

 

Dünyanın görece daha eşit, refah seviyelerinin birbirine yakın, siyasi saflaşmaların sol ve sağ gibi daha belirli ve anlaşılır olduğu, nüfus hareketlerinin fazla olmadığı bir dünyada yaşamış insanlardan bahsediyoruz. Şimdi bildikleri dünyadan geriye pek bir şey kalmadı. O yüzden de güvensiz hissediyorlar, geri kalan vakitlerini dünyadaki bu karmaşayı anlamaya harcamak istemiyorlar ve basit cevaplar peşinden gidiyorlar.

 

Çin’de ortaya çıkan bir virüsün milyarlarca insanı evine kapatması gibi karmaşık hakikatleri anlamak yerine reddetmeyi, kendilerine eski paradigmalardan, bilindik referanslardan alternatif gerçekler inşa etmeyi tercih ediyorlar.

 

Hala net bir şey söyleyemeyen bilim insanlarının karmaşık bilimsel açıklamaları yerine, aile Whatsapp gruplarına düşen Youtube videolarındaki anlaşılması kolay açıklamalara inanmayı seçenler muhtemelen dünyada çoğunluktadır.

 

Çünkü bütün bunların sadece bir konak bulup tutunmaya çalışan, tutunmak için mutasyon geçiren beyinsiz, hissiz, elsiz, kolsuz, amaçsız bir virüs yüzünden olduğuna inanmak kolay değil. 

 

Özellikle de bütün dünyayı açıkladığını düşündükleri büyük hakikatleri, büyük teorileri olanlar için.

 

Milyarları evine kapatıp, insanoğlunun varoluşunu tehdit eden şeyin bir virüs olduğunu kabul edince dünyayla ilgili elimizdeki hakikat setleri işe yaramaz hale gelebiliyor.

 

O yüzden muhakkak herkes kendi referans dünyası, inancı, ideolojisi, siyasi meşrebine göre koronavirüse bir anlam yüklüyor.

 

Virüsün laboratuvarlarda üretilmiş bir silah olduğuna inanmak aynı zamanda müthiş bir zihinsel konfor da yaratıyor. Böylece evrimsel biyolojisi, mutasyon, viroloji gibi anlaşılması zor bilimsel meselelere kafa patlatmaya gerek kalmıyor.  

 

Komplo teorilerine inanmayacak kadar rasyonel düşünenlerin bir kısmı ise yine siyasi ve ideolojik meşreplerine göre virüsün bize ve dünyaya bir mesaj verdiğini iddia ediyorlar.

 

Kimi kapitalizmi suçluyor, kimi otoriter rejimleri, kimi tüketim toplumunu, kimi çevresel yıkımı.

 

Irklar, milletler, dinler, medeniyetler, kültürler, devletler bir virüs karşısında eşit durumda.

 

Hiçbirinin diğerinden bir farkı, fazlalığı yok. Çaresizlikte eşitlenmiş durumdalar.

 

Bütün kavgalar, mücadeleler, beka sorunları, hayati meseleler de meğer o kadar da acil ve hayati değilmiş.

 

Sayılar arttıkça bizim ülkemiz diğer rakip ülkelerden daha iyi durumda demenin de ikna ediciliği azaldı. Hamaset, propaganda virüse işlemiyor.

 

Virüs sonrası dünyayla ilgili projeksiyonlar da genelde siyasi dertlerin başka bir yansıması oluyor. Kim neye karşıysa virüsün de onun sonunu getirdiğini düşünmek istiyor.

 

Aslında virüsü neo-liberalizme, tüketim toplumuna, çevresel yıkıma, otoriter rejimlere ya da küreselleşmeye bağlayanlar ile virüsü artan günahlara bağlayanlar arasında çok fazla bir fark yok.

 

Hepsinden çok daha ilkel, çok daha karmaşık bir dert var başımızda.

 

Ama bunu kabul etmek kolay değil.

 

Sadece bir virüs koskoca insanoğluna bunu yapmış olabilir mi?

 

Mümkün mü bu!

 

 

 

 

 

 

- Advertisment -