Ana SayfaYazarlarDavid Stoliar,

David Stoliar,

Bu yazıyı yazdığım 24 Şubat günü  sizin Struma gemisinin Şile açıklarında batırıldığı gün…

 

Gemide 769 Romen Yahudi var.Nazi işgalinden kaçıp, o zaman İngiliz yönetimindeki Filistin’e göçetmek isteyenler…Bütün ırkdaşlarınızın hedefiydi orası.Romanya Yaş şehrinde 941’de dört bin Yahudi katledilince, orada durmak istemediniz.”Hitler iktidara geldikten sonra bizde sempatizan bir hava vardı sanki” diyor, tarihçi A.Hür (Radikal, 1.3.20015) “Ama asıl Alman propagandası  937 ‘de Cağaloğlu’nda açılan Alman enformasyon ofisi ile ağırlık kazanıyor, bu tarihten sonra gazeteve dergilerde Hitler ve Mussolini’ye  selam yollanırken, Yahudileri hedef alan yazı ve karikatürlerde patlama oldu.”

 

Struma ilk değil aslında.

 

Romanya Köstence’den 342 Yahudiyle Aralık  940’ta ‘yüzen tabut ‘namlı Salvador gemisi , aslı nda kırk kişi  kapasiteli bir tekneyken, o kadar yolcuyla Silivri’de fırıtınaya yakalanıp batıyor , kurtulan 123 kişinin 63’ü Bulgaristan’a yollanıyor kalanı Filistin’e ulaşıyor.’Yeni bir haçlı seferi’ başlığıyla Cumhuriyet’te Hitler ordularının SSCB.ne saldırısını kutlayan Trabzon vekili F.Ahmet Barutçu, siyasi gaza kutlama muhatabı Dışişleri bakanı Saraçoğlu…”Altı ay sonra gelecek facia işte bu atmosferin ürünüydü” diyor A.Hür.

 

CHP Manisa vekili Sabri Toprak, ‘Nazilerden kaçan Yahudilerin Türkiye’ye göçünün önlenmesi  için verdiği teklif yasalaşmasa da, hükümet hemen ardından dış temsilciliklere ‘zorunlu olmadıkça Yahudiye vize verilmemesi’ talimatı veriyor ve 38 yılında bu resmileşiyor. ‘Günümüzde hangi dine mensup olursa olsun, onların ülkeye girmesi ve ikameti yasaktır diyen 2/9498  numaralı kararname’ ile.

 

Bu katı politikanın ilk provası 8 Ağustos 939’da İzmirde yapılıyor, Avrupa’nın farklı yerlerinden toplanan 860 Yahudi mülteci, Parita gemisiyle Filistin’e taşınırken  yolda  sorun çıkınca, İzmir limanına sığınıyorlar. Yolcular ‘ bizi öldürün ama geri göndermeyin’ diye haykırsa da,  iki  polis motoru eşliğinde limandan çıkarılıyorlar.

 

 Sizin geminiz Struma, Köstence limanından yola çıkıyor. Struma 1867 Newcastle yapımı, Panama bandıralı Bulgar mürettebatlı eski bir gemi ve hayvan taşıyor.Kapasite 150 kişi olsa da, gemiye 800 kişi bindirildi. Ahırları kamaraya çevrilen bu eski gemi, Romanyadan ayrılmak isteyen Yahudilerin son paraları ödenerek alınmış.

 

Geminin satılık ilanı gazetede farklı fotoğraflarla sunulmuş, hareket günü geminin halini gören insanlara daha iyi bir gemiye geçileceği yalanı söylense de bu asla gerçekleşmiyor. Suda zor duran bu döküntü, açık denizde daha iyi gemiye geçip,  Filistine  varma umuduyla on mürettebat ve 790 yolcuyla 12 Aralık 941’de limandan ayrılmasının ardından iki kere arızalanınca, Sarayburnu açıklarına çekiliyor. İlkinde Türkiye kabul etmeyince Karadenize  dönmek zorunda kalan gemi, ikincisinde Türkiye’ye demir atınca uluslararası baskılar başlıyor.

 

 Zor geçen 9 haftalık bekleyiş  Almanya’yla müttefik olan Romanya da gemiyi istemeyince,yüzlerce  insanın sığınabileceği ülke kalmıyor .. Tek tuvalet var gemide, sizin de bildiğiniz gibi…Almanya gemide veba salgını olduğu iddiasında… Türkiye taraf olmak istemiyor, izlediği denge politikasında, dengenin ibresinin kimden yana olduğunu tarih bilse de susuyor…. Durum, tarihin ayıbı, tıpkı şimdi sizinkilerin Filistin halkına yaptığı gibi…

 

Büyük Britanya sömürgeler bakanı lord Moyne, faciadaki sorumluluğu nedeniyle 44 yılında suikast sonucu öldürülüyor.Romen yetkililer 42’de ölüme sebebolmaktan yargılansa da gemi nin batma nedeni denizaltı diye beraat ediyor. (Kaynak: Tarihiolaylar .com sitesi de içinde, Radikal ve diğer yazılı basın)

 

72 gün mahsur kaldıktan sonra batırılan Struma’da 768 kişi ölüyor…Sefarad Anne’ın anlattığıdır: ‘Tiaracina gidiyor, tekneyle yolculara ortaköy’den yiyecek götürecek olan balıkçılara, veriyor yaptıkları yiyecekleri, borekasları, ama, bırakmıyorlar versin.

 

…Avramaçi, yengesinin babasının da kayığı var, ‘yılmıycam’, diyor, ‘hergün gidicem, vericem’ .Tiaracina her gün gözü yaşlı, ‘Savrino’m da gemide’ diye döğünüyor. Motoru çalışmaz gemi römorklarla 23 Şubatta Şile açıklarına çekiliyor.İnsanlar çarşaflara ‘yaşasın Türkiye, bizi kurtarın’ yazsa da, sonu belirsiz bir karanlıkta olduklarını biliyor, bekliyorlar…Bir genç denize atlayor, kaçacağını sanırken, yakalanıyor.

 

Struma’dan Amerikan petrol firmasının Romanya müdürü olan M.Segal ve ailesiyle, hamile bir kadın ayrılabiliyor yalnız.İlkinin kabulü ABD girişimiyle, Vehbi Koç da Segal’lerin ayrılması için girişimde bulunuyor.

 

Seferad Anne, “O zamanki laflar Almanlar batırdı ama Türkiye de izin vermemiş ne yiyecek getirmesine ne kimsenin akrabalarıyla görüştürülmesine ne de gemiye çıkmalarına.Ben de Türkiyeli olarak Tiaracinanın kardeşinin oğlu, Yeruşamni, ölen de öyleydi.Çok zor dönemdi bütün mahalle Struma’da ölenler için mevlut okunmuş.Sonra filmini seyrettik maalesef çok inanılmayacak bir şey.milletlerin de memleketlerin de arasında  bozuşmaları sivil halkın mahvına…Güverteye çıkmışlar adlarını bağırmışlar ben buyum, benim akrabalarım var diyen olmuş, sonradan içeri almışlar, bırakmamışlar.Avram götüremedi bütün börekazlar geri geldi.sokaklardan fazla vasıta geçmezdi ve herkes kapı önlerinde toplanırdı ve o geri gelen borekazları kimse yiyemedi, insanların gözyaşlarından ıslanmıştı çünkü börekazlar…

500 yıl önce ispanyadan kaçan Yahudilere kapısını açan Türkiye nasıl olup da Struma çizgisine gelmişti?103’ü çocuk olan yolcuların ölüm beşiği gemi Struma, 24 Şubat sabahı büyük bir patlamayla batıyor.Dönemin başbakanı  Refik Saydam, ‘biz  elden geleni yaptık, mesuliyetimiz yoktur, başkaları tarafından arzu edilmeyen insanlar için vatan  hizmeti göremezdik.Tuttuğumuz yol budur, bu sebepten alıkoyamadık.’ Demiş.SC-213 kodlu Sovyet denizaltısı zabıtlarında o güne dair resmi bilgiler ve pekçok kişi Struma’yı SSCB’nin batırdığını kabul etmiş.

 

16 yaşındasınız o zaman siz, David Stoliar ve ikinci kaptan Ivanof Dikof tahta kirişe tutunup kurtulduğunuzu sandınız. İkinci kaptan ve siz genç çocuk sabaha kadar denizde birbirinizi tokatlayıp donmamaya çalışırken  ikinci kaptan suya düşünce, umutlarınız tükendi.

 

Çakıyla bileklerinizi kesmek istediniz, parmaklarınız donmuştu, çakıyı açamadınız, ölmek üzereyken  12 kürekli Türk kurtarma kayığı  sizi buldu.

 

Son tanık İsmail Aslan ölenlerin denizden toplanıp gömüldüğünü  hatırlıyor. İsmail’le  2001 yılında buluştunuz.Barakasına bir kadınla gitmişsiniz, kadın dilimizi konuşuyormuş,  sizin David Stoliar olduğunuzu o söylemiş.Sarılmışsınız, kulübesinde  bir saat kalmışsınız.Bir kitap yazdığınızı söylemiş yanınızdaki kadın ve onu da anlattığınız için telif istemeyeceğini yazıp imzalatmış…  2014 yılı mayısında 91 yaşınızda ölmüşsünüz.

 

O, hani Koç’un araya girip kurtardığı aile ve hamile kadın ne oldu, bilmiyoruz?

 

Siz de Filistin’de kanla yazılan tarihi bilmiyorsunuz.Bilen duyan da bilip duymazdan geliyor.Yaşanan onca zulümü bir fazlasıyla nasıl yaşatıyor şimdi İsrail devleti hem Filistin’lilere hem ora halkı na, bunu bilen yok?

 

Nuh’un gemisinden huzura inmek, Struma ve diğerlerinden huzura ermenin yanında ne ki? Hangi gemiden indi , bunca insana kıyanlar? Hem dünyayı hem Kudüs’ü yok sayanlar, dünya da Kudüs de büsbütün benimdir, diyenler? Dün mağdurken bugün zulme tenzil_i rütbe edenler?

 

Kudüs, ey Kudüs, sen söyle bari, insanlığın yüzü yerde, insan olanın çıt’ı çıkmıyor, bunca kan, bunca ölüm niye?

Parça pinçik olasın e mi…

 

Çektikleriniz, gemilerden sulara gömüldükleriniz, öldükleriniz, uğradığınız soykırımlar bunun için miydi? Dünyayı pim’i çekilmiş bomba edesiniz diye miydi?

 

Parça pinçik olasın e mi, zulmü batası…

Siz bişey demeyin David, siz ölüsünüz…Ama haklısınız, ölüler bile bağırsın, bakarsınız bir duyan çıkan.

 

- Advertisment -