Oğuz Kaan Salıcı Hilal Köylü’nün sorularına verdiği yanıtlardan öne çıkan başlıklar şöyle:
“Programlar çakışmayabilir, bunda garipsenecek bir durum yok”
Kılıçdaroğlu Amerika’da neden hiçbir siyasi liderle buluşmadı. Gezinin bilim ve teknoloji ağırlıklı vizyon çalışması olduğu bilgisi ne kadar doğru, ABD’li siyasilerden randevu mu alınamadı?
Sayın Genel Başkan’ın ne yaptığı çok açık. Aslında bir yandan orada yerleşik bulunan Türk ya da Amerikalı bilim insanlarıyla görüşüyor. Orada yapılan çalışmaları yerinde izliyor. Alışık olunmayan bir şey yapıyor.
CHP iktidar olduğunda, bu düzen değiştiğinde, teknoloji açısından Türkiye’nin katma değerli ürün üretimi açısından, sanayi yatırımları açısından, Türkiye’yi nereye götürecek? Biz neler yapacağız? Eğitimde nasıl bir atılıma ihtiyaç var? Bunlarla ilgili seçime dönük uzun bir zaman varken çalışma yürütüyor.
Bernie Sanders’le ya da başka bir kişiyle program dahilinde siz randevuları istersiniz, randevular bazen çakışmaz. Çünkü sonuçta Türkiye’den Amerika’ya gitmek Ankara’dan İstanbul’a gitmek gibi bir şey değil. Dolayısıyla orada da herkesin kendi programı var ve bu programla çakışmayabilir. Bunda garipsenecek bir durum yok.
“İktidarda yerli ve milli değişim olacak”
Mevcut iktidar daha önce icazet alma konusunda deneyimli olduğu için, siyasetçilerle görüşüp onlardan icazet alma yöntemini kendileri uyguladıkları için bizi de kendileri gibi zannediyorlar. Ama ortada kimseden icazet alınacak bir durum da yok.
Vatandaşımızın iktidarı değiştireceği, yani bir değişimin görünmeye başladığı, değişimin artık sahada da, anketlerde de hissedildiği bir sürece doğru gidiliyor. Dolayısıyla ortada icazet filan yok. Açıkça vatandaşımızın iradesiyle bu iktidar değişecek. Yerli ve milli bir değişim olacak.
Kasım’da vatandaşın hayatına dokunacak yeni bir paket geliyor
Kılıçdaroğlu Kasım’da ne açıklayacak?
Genel başkanımızın performansı çok ileri noktada. Genel başkanımız Kılıçdaroğlu hem iktidarı şaşırtan, iktidarın beklemediği, iktidarın hazırlıklı olmadığı adımlarla, muhalefetteyken iktidara icraat yaptırtan, CHP’nin istediği şeyleri yaptırtan bir noktaya doğru getirdi. Bu takdir edilecek bir performans.
Kasım’da yeni bir program açıklayacak. O programda AKP’nin yaratmış olduğu kronikleşmiş sorunları ortadan kaldıracak çözüm önerileri olacak. Vatandaşın doğrudan hayatına dokunacak. Ama bir yandan da geleceğe dair Türkiye’yi götürmek istediğimiz yere dair bir vizyon ortaya koyan şeyler olacak.
Içinde nanoteknoloji de olacak, eğitim de olacak, adalet de olacak.
“Kimse kadınların kıyafeti üzerinden siyaset yapmasın”
Başörtüsüne özgürlük için anayasa değişikliğini destekleyecek misiniz?
Hiçkimse kadınların kılık kıyafeti üzerinden yürüyen bir siyaset ortaya koymasın. Bu siyaseti yapanlar, genelde erkekler zaten. AK Parti, uzun bir zaman bu konuyu suistimal ettiği için, bu suistimale seçim dönemi yaklaşırken devam etmek istiyor. Ne yaptığını anlıyoruz. Ama şunu görsün. Başını örten vatandaşımızın da, başını açan vatandaşımızın da ya da başı açık olan vatandaşımızın da teminatı CHP. Bu konuda eğmeye, bükmeye, meseleyi meclisin gündemine çok daha yüksek oy oranlarını gerektiren anayasa değişiklikleri çerçevesinde koymaya, meseleyi sulandırmaya hiç gerek yok. Bizim teklifimiz çok açık.
“Türkiye’nin geleceğine damga vurmak istiyoruz”
Kılıçdaroğlu’nun başörtüsüne yasal güvence çıkışını CHP’liler anlamadığı için mi tartışıyor, niye karşı çıkıyorlar?
Bazı konuların tartışılmaya, konuşulmaya ihtiyacı vardır. Biz konuşulmasına, tartışılmasına, eleştirilmesine itiraz eden insanlar değiliz. Öyle bir siyasi parti değiliz. CHP kendi kurullarında konuşur, tartışır, birbirini eleştirir. Dışarıda partinin yetkili kurullarında olmayan gazeteci, aydın, bilim insanları ya da siyasetçi, onlar eleştirilerini yaparlar. Biz bu konuda gocunan bir siyasi yapı değiliz.
Bu konuların konuşulmasında fayda var. Biz Türkiye’nin geleceğine damga vurmak istiyoruz. Biz Türkiye’nin kadim, uzun zamandan beri çözülmemiş, çözülememiş iç politikada ya dış politikada sorunlarını halının altına süpürme, onları kendi iktidar dönemimizde de unutturma, soğutma, ondan sonra yeniden başka bir iktidar geldiğinde bırakalım onlar uğraşsın anlayışının peşinde değiliz.
“Değişmeyen, miadını doldurur. CHP, değişimi yakaladı”
Kabuğunu kıran, yepyeni bir CHP mi var?
Yepyeni bir CHP’den bahsetmiyorum. CHP’nin programında kendisini nasıl tanımladığı, temel ilkelerinin ne olduğu, bunlarla ilgili açıklık var. Bundan önceki programlarında da vardı. Şunu da görmek lazım. Toplum değişiyor. Toplum değişirken siyasi partiler eğer kendilerini değiştirmiyorsa, temel felsefeleri çerçevesi içinde toplumun değişiminden uzak duruyorsa, toplumun değişimine öncülük etmiyorsa miadını doldururlar.
CHP yüz yıllık bir parti. CHP, dünyadaki önemli değişimleri okumuş, görmüş, değerlendirmiş, kendisini buna uyarlamış, adapte etmiş yani soğuk savaş dönemi, tek parti dönemi, İkinci Dünya Savaşı’nın olduğu dönem, darbeler, ekonomik krizler. Hepsini atlatmış, varlığını devam ettirmiş, toplumla bağını korumuş bir parti. Dolayısıyla yeni bir parti ortaya çıktı demek köşeli olur. Ama CHP’nin değişimini yakalayan bir parti olduğunu görmek lazım.
CHP, kırmızı çizgilerini ortadan kaldıran değil, meselelere daha açık bir perspektiften bakan, çözüm odaklı, toplumun genelini kucaklamaya çalışan bir politika izliyor.
“CHP, Doğu ve Güneydoğu’da oy patlaması yaşıyor”
Doğu Masası; CHP’nin Doğu ve Güneydoğu’daki oylarını nasıl artırdı?
Bizim Doğu Masası’nın kapsamında yirmi dört ilimiz var. Buradan sadece 8 vekil çıkarmış CHP. Sadece Gaziantep’te iki milletvekilimiz var. Onun dışındaki altı ilde de birer milletvekilimiz var. Urfa, Adıyaman, Maraş, Elazığ gibi altı ilimizde de birer milletvekilimiz var. 2018’de Ağrı’dan yüzde 2,4 oy almışız. Batman; 1,3. Diyarbakır 2, Hakkari 3, Iğdır 2,3. Van; 2,1. Biz bunu dert edindik. Çünkü Van’da MHP’den sonra dördüncü parti olmuşuz. Bunu nasıl ortadan kaldırırız diye düşündük. Şapkamızı önümüze koyduk. Ve düşündük, tartıştık. Konuştuk. Ondan sonra da adımlar atmaya başladık. Bu adımları da istikrarlı bir şekilde attık.
Vatandaş, AKP ya da HDP gibi bir denklemde sıkışmış. Ya diline, ya dinine oy vereceksin. İkisi beraber olamaz mı? Hem diliyle hem diniyle barışık. Bunun da ötesinde bir üçüncü yol mümkün. Türkiye’nin nimetlerinden Van da da, Diyarbakır da yararlanabilir. Biz CHP olarak bunu ortaya koymaya çalışıyoruz. Teveccüh görüyor mu? Evet görüyor. Anketler oy patlaması olduğunu gösteriyor. Şimdi 1,3 oy aldığımız Batman’dan biz şu anda beş katına, altı katına çıkmışız. Yani yüzde beş altı değil, beş altı kat arttırmışız oyumuzu. Yeter mi? Hayır yetmez. Bizim daha gideceğimiz mesafemiz var. Daha fazla vatandaşla buluşmamız gerekiyor.
“Sandığın üstüne oturacağız”
Seçim güvenliğini nasıl sağlayacaksınız?
Birincisi; Türkiye’nin güvenli bir şekilde seçime gideceği ortamın yaratılması gerekiyor. Aslında iktidarın görevidir bunu sağlamak, muhalefetin değil. Ama biz niye Sadat’ın önüne gittik? Vatandaşımızda bu kaygılar var. Vatandaşımız seçime işte milis mi dersiniz, paramiliter gruplar mı dersiniz, mafya grupları mı? Bazı kesimlerin, yani devletin üniformalı güvenlik görevlilerinin dışındaki bazı kesimlerin müdahale edebileceğine dair kaygıları var. Biz bunları afişe edeceğiz. Ortaya çıkaracağız. Ya da bunlarla ilgili toplumun gündeminde tedbir alındığına dair tedbir alınmasına teşvik ettiğine dair muhalefetin çalışmalarımızı devam ettireceğiz.
İstiyoruz ki bu seçim; kimsenin burnu kanamadan iktidar değişikliğiyle son bulsun.
İkincisi; seçimde sandıkların başında duracak olan arkadaşlarımızla ilgili. Bu konuda biz altı siyasi parti, iş birliği yapıyoruz. Bir yandan Türkiye’de 180 bin altmış beş sandık var. Bu seçimde rakamlar artıyor. Biz, 200 bini hedefleyen bir çalışma yapıyoruz. Sandık başında duracak arkadaşlarımızın sayısını artırıyoruz.
Amacımız Türkiye’deki bütün sandıkların başında altı kişinin, yani her siyasi partiyi temsilen (Altılı Masa) bir arkadaşımızın bulunmasını sağlamak. Eğer, elektrikler kesildi, vallahi sandığın üstüne oturacak bizim arkadaşlar.
Erdoğan; “muhafazakar devrimci”lerle 2023’ü başarıyla tamamlayacağını söylediğinde ne düşündünüz?
Epistemolojik kopuş gibi bir şey olmuş. Sayın Erdoğan’ın artık gidebileceği kendisini tutarlı bir şekilde ifade edebileceği bir şey kalmadı. Yoksulluğun, yolsuzluğun olmadığı bir Türkiye yaratacağız dedi, 22 yıllık iktidarının sonunda. Hani yasaklar ortadan kalkacaktı? Meclise sansür yasası konuşuluyor. Hani yolsuzluk, yoksulluk ortadan kalkacaktı. Böyle bir akıl işte.