İlk duruşması geçen hafta Salı günü (14 Şubat) Ankara 28. Ağır Ceza Mahkemesi’nde başlayan Necip Hablemitoğlu suikastı davası bugün (20 Şubat) beşinci celseyle devam ediyor.
Gazeteci Müyesser Yıldız’ın kendi internet sitesindeki haberine göre beşinci celseye duruşma savcısının yerine iddianameyi hazırlayan soruşturma savcısı Zafer Ergün katıldı.
Cuma günü savunmasını yapan sanık Enver Altaylı’nın bugün çapraz sorgusuna geçildi. Sanıklar ve avukatları, özellikle iddianamedeki HTS kayıtlarıyla ilgili olarak Savcı Ergün’e çok sayıda soru yöneltti. Ancak Ergün sanıkların ve avukatlarının sorularını yanıtlamadı.
HTS kayıtlarıyla ilgili soru ve tartışmalar üzerine Mahkeme Başkanı, 2004 öncesi kayıtlarda hatalar olabileceğini, bunun için bilirkişi raporu alınacağını söyledi.
Duruşmanın öğleden sonraki bölümünde çapraz sorgusu devam eden Enver Altaylı, dijitallerle ilgili savcılık ifadesinde ayrıntılı bilgi verdîğini, ancak Savcı Zafer Ergün’ün bunu iddianameye koymadığını belirterek sözkonusu bölümùn okunmasını istedi. Mahkeme Başkanı, ifadenin ek klasörlerinde yer aldığını belirterek, “Bunu istemenize amlam veremiyorum. Kısaca ne söylemek istiyorsanız söyleyin” dedi.
Bunun üzerine Altaylı, el konulan dijitallerinin imajlarının alınmadığını, yani hukuka uygun elde edilmediğini, ayrıca Emniyet’in elindeyken telefonunun açılıp kullanıldığının bilirkişi raporuyla tespit edildiğini söyledi.
Ele geçirildiği bildirilen bir notta Levent Göktaş lehindeki ifadelerin Hablemitoğlu cinayetiyle ilişkilendirildiğini, ama böyle bir notu hatırlamadığını kaydeden Altaylı, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Bu notun Cumhurbaşkanlığı’na gönderildiği öne sürülüyor. En iyisi Cumhurbaşkanlığı’na böyle bir not gönderip göndermediğim sorulsun. Velev ki, ben yazdım; merhum Deniz Baykal’ın ‘Ergenekon’un avukatıyım’ dediği davada benim Levent Göktaş lehine bir şeyler yazmamın ne sakıncası olabilir?”
Altaylı, savunmasının devamında Savcı’nın hastayken ve avukatı yokken ifadesini almaya çalıştığını söyleyince şu tartışma yaşandı:
Mahkeme Başkanı: Şu an boş boş konuşuyor.
Altaylı’nın Avukatı: Sanıkla ilgili bu tarifi yapamazsınız.
Mahkeme Başkanı: Savcı Bey’le atışmaya çalışıyor.
Altaylı: Ben Savcı’nın kanunsuzluklarını, hukuksuzluklarını anlatacağım?
Altaylı’nın Avukatı: Lütfen ‘Boş boş konuşuyor.’ demeyin.
Mahkeme Başkanı: Savcıyla atışmaya çalıştığını hissettim.
“Enayiliğimden”
Enver Altaylı’dan sonra Aydın Köstem’in savunmasına geçildi. Geçmişini anlatırken devletle yaptığı işleri anlatıp çok sayıda isimden söz eden Köstem, bir şeyler yapanların engellenmeye çalışıldığını görünce notlar almaya başladığını, bunları kitap haline getirmeyi düşündüğünü söyledi.
Mahkeme Başkanı’nın, “Siz bu işleri niye yaptınız ki?” sorusuna, “Enayiliğimden.” karşılığını veren Köstem, Beyaz Enerji operasyonunun yapılmasını da kendisinin sağladığını belirterek şu iddialarda bulundu:
“Aziz Ergen ve Osman Özbek sonrasında işi baltaladı”
“Bundan sonra Jandarma İstihbarat’tan ödenek almaya başladım. Bakmayın kahraman gözükmelerine; Aziz Ergen ve Osman Özbek sonrasında bu işi baltaladı. Aziz Ergen’le neredeyse sille tokat birbirimize girecektik. Operasyon devam etse iş Mesut Yılmaz’a gidiyordu. Turgut Yılmaz kesinlikle içeri girecekti. Ama Cumhur Ersümer bakanlıktan alındı, birkaç bürokrat cezalandırıldı. Devam etse Türkıye’de yer yerinden oynardı.”
Aydın Köstem, Beyaz Enerji operasyonundan sonra bir gün Mesut Yılmaz’la karşılaştığını, kendisine, “Arkanda kim var?” diye sorduğunu anlatınca da şu diyalog yaşandı:
Mahkeme Başkanı: Bilgi, belgeler nereden geliyordu?
Köstem: Bürokratlardan.
Mahkeme Başkanı: Niye veriyorlardı?
Köstem: Vatanlarını sevdikleri, ahlaksızlıkları önlemek için.
Mahkeme Başkanı: Sizin gazetecilik kimliğiniz mi var? Bu tip şeyler gazeteciler veya savcılar üzerinden yürür.
“En büyük aptallığım; devlete hizmet sana mı düştü”
Köstem, bu davaya neden dahil edilmiş olabileceğine ilişkin iddialarını sürdürürken şunları söyledi:
“En son bir halt daha işledim, çok büyük bir hata ettim. Samsun’da bir dershanenin FETÖ bağlantısını tespit ettim. Jandarma’ya bildirdim. Ardından halen önemli bir bakan ve eski bir bakan çıktı. Arı kovanına çomak sokmuşum. Beni vurup öldürebilirlerdi. Jandarma, Emniyet’e bildirdi, ama işleme konmadı. 4 yıl geçti. Ama Allah’tan o dosya Jandarma Genel Komutanlığı’na gönderildi. Bir de Afrika’dan silah teknolojisi getirmek istedim. Ama Türkiye’de herkes cebini nasıl doldururum derdinde, Türkiye’yi düşünen yok. Bu da cezalandırılmamın sebebi olabilir. Hedef Levent miydi Enver Bey miydi bilmiyorum, ama ben de torbanın içine atıldım. Bunların hepsi kahraman. Bir akademisyeni öldürmeleri aklımın ucuna gelmez. Burada başka bir tezgah var. Bunu araştırmak da sizin göreviniz.”
Köstem, Levent Göktaş’ı tanıdığını, ama iddianamede yazıldığı gibi yüzlerce kez telefonla görüşmedîğini, Enver Altaylı’nın dostu olduğunu, ekonomik sıkıntı yaşadığında maddi yardımda bulunduğunu ama Enver Altaylı ile Levent Göktaş’ı kesinlikle tanıştırmadığını söyledi. Köstem, savunmasını şöyle tamamladı:
“Bu davayla ilgim yok. Hablemitoğlu adını olayın akabinde duydum. Ben o sırada Beyaz Enerji operasyonuyla uğraşıyordum. Saçma sapan, yalan iddialar. En büyük aptallığım; devlete hizmet sana mı düştü? Toplum yemeye alışmış, her taraf dolandırıcı.”
Savunmasından sonra Köstem’in çapraz sorgusuna geçildi. Sanıklardan Nuri Gökhan Bozkır, “Ben de Avukat Ersan Barkın’ın yönelttiği soruyu sormak istiyorum” deyince Hablemitoğlu Ailesi’nin avukatı Ersan Barkın, “Savcı da geldi. Benden kurtulun artık” diye tepki gösterdi.
Levent Göktaş, Köstem’e, “Enver Altaylı’yı bana hiç getirdiniz mi, tanıştırdınız mı? Bana borç dahil para-pul verdiniz mi? 3 Ekim’de benimle Kuğulu Park’ta görüştünüz mü?” sorularını yöneltti. Köstem bu soruların tümüne “Hayır” karşılığını verdi.
“Göktaş ile Altaylı’yı tanıştırdığım yönünde ifade vermem telkin edildi”
Enver Altaylı da Aydın Köstem’e verdiği paranın cinayet ödemesi değil tamamıyla yardım amaçlı olduğunu belirterek, “Biz yardımsever bir aileyiz. Özel değil, ama resmi yardımlarımızdan örnek vereyim. Kazakistan’daki yeni konsolosluk binamız 1 milyon dolara mal oldu. Devletin ayırdığı tahsisat 400 bin liraydı, yarım milyon dolar verdik. Özbekistan’ın Türkiye Büyükelçisi’nin makam aracı yoktu. Almanya’dan Mercedes getirtip hediye ettim, Büyükelçiliğin aylık 7 bin dolar olan kirasını da 1 yıl süreyle ailem ödedi” diye konuştu.
Altaylı’nın avukatı Dilara Yılmaz’ın soruları üzerine ise Aydın Köstem, Emniyet sorgusunda daha çok Levent Göktaş’ın mal varlığının kaynağının ve ne iş yaptığının sorulduğunu, Göktaş ile Enver Altaylı’yı kendisinin tanıştırdığı yönünde ifade vermesinin telkin edildiğini, ayrıca bazı polislerin Savcı aleyhinde ifadeler kullandığını söyledi. Av. Yılmaz, polislerin Savcı hakkındaki sözlerini sorunca Aydın Köstem, “Onu konuşmak istemiyorum. FETÖ’cüdür falan gibi… Bu garabet bir dosya” dedi.
“Levent Göktaş müsteşar olmadı. Kim oldu? O zaman o da işin içinde”
Savcı Zafer Ergün de Köstem’e Emniyet ve Savcılık ifadelerini, Ergun Poyraz’la Necip Hablemitoğlu’nu en yakın arkadaşı üzerinden tehdit etmek için mi görüştüğünü, gözaltındayken diğer şüphelilerden Enver Altaylı’nın yanında çalışan Nizamettin Avşar’ı yönlendirmeye çalışıp çalışmadığını ve bilgisayarında ele geçirilen notları sordu.
Hablemitoğlu Ailesi’nin avukatı Ersan Barkın’ın bir sorusu üzerine Aydın Köstem, Nizamettin Avşar’ın MİT’in görevlendirdiği bir adam olduğunu tahmin ettiğini söylerken, “Ankara küçük yer. Merhum Necip Hablemitoğlu’nun MİT Müsteşarı olmak istediği duyulmuştu. ‘Levent Göktaş da istiyordu‘ deniyor; ama Levent Göktaş Müsteşar olmadı. Kim MİT Müsteşarı oldu? O zaman o da işin içinde” iddiasında bulundu.
Köstem’in savunmasının ve çapraz sorgusunun tamamlanmasının ardından bugünkü celse sonlandırıldı. Duruşmaya yarın tutuksuz sanık Mehmet Narin’in savunmasıyla devam edilecek.