Ensarioğlu’nun açıklamalarından öne çıkan satırlar şu şekilde:
“Partilerin genel politikaları var. Parti hukukunu bilen insanlarız. Ancak neticede biz eğer Diyarbakır’da siyaset yapıyorsak, bölgenin duyarlılıklarını, sorunlarını yukarıya taşımakla mükellefiz. Aslında siyaset de bunun için var, böyle yapılır. Temsili sistem de budur, bunun için var. Ama insanlar genelde kimseyi rahatsız etmemek için, kendi siyasi geleceklerini riske atmamak için bu tür şeylerden uzak dururlar. Benim öyle bir şeyim yok. Yani hiç olmadı olmayacak da.”
“Bölgenin sorunlarını, insanımızın önceliklerini, ülkemiz için doğru olanı her zaman söylemeye devam edeceğiz. Bunları savunmaya devam edeceğiz. Bunları yukarıda hem kendi partimizin genel merkezine, yetkili organlarına anlatmaya devam edeceğiz. Bölgenin sesi olmaya da devam edeceğiz. Bu parti içinde muhaliflik anlamına da gelmez ama isyasette bunun bedeli de vardır, maalesef olabiliyor. O bedeli de seve seve öderiz.”
“Yani adaya milletvekilleri gidiyordu. MİT gidip genel merkezlerinde onlara mektup veriyordu. Oradan Kandil’e taşınıyordu. Kimse bunları hayal edemezdi bu ülkede. Bütün bu iradeyi gösteren bir lidere o iradeyi gösterdiği günlerde dahi düşmanlık edip ‘Seni başkan yaptırmayacağız’ deyip, ‘Katil Erdoğan’ deyip, yani kendinizin varlık sebebi saydığınız, Türkiye’nin de en önemli meselesi için çözüm iradesi ortaya koyan ve bu işte bu iradeyi çözecek olan senin de paydaş olduğun meselede çözümü yapacağın iktidarı ve onun liderini hedef alıp adeta her gün yandan bıçaklıyordunuz. Ve bugün buna ‘Seni başkan yaptırmayacağız’ diyorsunuz ama Kürt sorununun sebebi olan o kurucu irade, o İttihat ve Teraki anlayışının temsilcisi olanları ‘Başkan yaptıracağız’ diyorsunuz ve Kürtler adına siyaset yapanlar bunu söylüyor. Bu çelişki başlı başına incelenmesi gereken bir şeydir. Bu Kürtlerin hayrına olmayan bir şeydir. Kürtler adına verilmiş bir karar değil. Bu, ‘Onu başkan yaptıracağız’ diyen Amerika’nın, İsrail’in, Avrupa’nın, İran’ın, Almanya’nın iradesini temsil ediyor, bugün bunu söyleyenler. Bence Kürtler bu meseleyi artık çok iyi sorgulamalı.”
“Devlet sürekli Öcalan’la görüşüyor. Öcalan çözüme katkı sunmak istediği zaman, Türkiye’nin birliğine, bütünlüğüne, bu silahlı şiddetin son bulması için eğer bir katkı sunmak istiyorsa ve buna devlet de inanıyorsa bu tür görüşmeleri sürdürür. Ancak bugün itibariyle bunun koşullarını ortadan kaldıran bizatihi HDP’nin kendisidir, Kandil’in kendisidir. Yani Öcalan’ı tecrite mahkum eden devlet değil, Öcalan’ı tecride mahkum eden bizatihi Kandil’dir, bizatihi HDP’nin kendisidir. Çözüm sürecini boşa çıkaran, sabote eden, Öcalan’ı rolünü boşa çıkaran yine kendileridir.”
“Bu saatten sonra PKK silah bırakıp, Türkiye’deki silahlı varlığına son vermeden yeni bir sürecin kurgulanması siyaseten çok zor görünüyor. Ama zaten hiçbir meşruiyeti kalmamış olan Öcalan’ın, PKK’nin Türkiye’deki silahlı varlığına son verdiğini ifade etmesinden sonra ancak yeni bir süreç kurgulanabilir. Yani çözüm süreci bitmiştir. Çözüm sürecini bittiği yerden devam ettirmek mümkün değil artık. Ancak PKK Türkiye’de silahlarına son verir, varlığına son verir, yeni bir süreç kurgulanabilir. Bu süreç de eskiden olduğu gibi sadece HDP ve PKK üzerinden yürümez. Bütün Kürtler üzerinden veyahut da bütün Türkiye üzerinden yürür.”
“Sayın Cumhurbaşkanı 15 gün önce Diyarbakır ziyaretinde çok önemli bir şey söyledi. ‘Topyekun yeni, demokratik, sivil bir anayasayı mutlaka yapmalıyız ve biz bu dönem bunu önceleyeceğiz’ gibi bir cümle kullandı. Bu bütün sorunları içeren bir şeydir aslında. Çünkü Türkiye’nin sorunu demokrasi sorunudur. Kürtlerin de sorunu, Alevilerin de sorunu, farklı kesimlerin de sorunu daha çok demokrasi sorunudur, evrensel değerlerdir. Bu evrensel değerleri içine alabilecek yeni, demokratik, sivil, çağdaş bir anayasa ile bütün bu sorunları kendi içinde çözer ve bunun ipuçlarını Sayın Cumhurbaşkanı verdi. Sayın Cumhurbaşkanı bir şey daha dedi: ‘PKK artık silah bırakmalı ve herkes Türkiye’de var olan sorunlarını siyaseten çözmenin yollarını aramalı’. Var olan sorunlarımızı siyasi zeminde çözelim.”