Türkiye, Tayfun Gönül ismiyle 7/13 Ocak tarihli Sokak Dergisi’nde çıkan röportaj ile tanıştı. ‘Türkiye’nin ilk vicdani retçisi’ unvanını taşıyan Gönül, dergiye verdiği röportajda 32 yaşında olduğunu ve bu yaşına kadar yasal haklarını kullanarak zorunlu askerliğini yapmamayı başardığını anlatıyordu.
Kendisini ‘anarşist’ olarak tanıtan ve aynı zamanda doktor olan Tayfun Gönül, paralı askerlik çıkmasına rağmen bundan faydalanmamış ve kendi deyişiyle orduya katılmak onun için “militarist aygıtın bir parçası olmak” demekti.
Tayfun Gönül’ün Sokak dergisinde birlikte çalıştığı Tuğrul Eryılmaz, 21 Ocak 1990 tarihli sayısında “Zorunlu Askerliğe Hayır Kampanyası”nı başlattı ve bunu derginin ilk sayfasından “Öldürmeyin sevişin” başlığı ile verdi.
Gönül, “Beni zorla askere almaları vicdan özgürlüğünün ihlalidir” savıyla Türkiye devletini zorunlu askerlik uygulamasından ötürü mahkemeye verdi. Sokak dergisi bu haberi 7 Ocak sayısında ilk sayfasında “Askerliğe Savaş Açan Adam” başlığıyla kapaktan duyurdu.
İlk vicdani retçilerin Türkiye’nin doğusundaki Kürt illerinde çatışmaların, faili meçhul cinayetlerin, köy yangınlarının ve OHAL yönetiminin yarattığı baskıların en ağır yaşandığı bir dönemde ortaya çıkması tesadüf değildi.
Tayfun Gönül’ün ardından, İzmirli Vedat Zencir de askerlik yapmayacağını derginin 11 Şubat 1990 tarihli sayısında yayınladığı mektubu ile açıkladı.
1990’ların başında halk arasında adeta kulaktan kulağa yayılan “vicdani ret” kavramının önün geçilmesi gerekiyordu. Tayfun Gönül, Tuğrul Eryılmaz ve Güneş gazetesinin genel yayın yönetmeni olan Metin Münir hakkında “halkı askerlikten soğutmak” suçlamasıyla dava açıldı. Yapılan yargılamalar sonucunda 3 ay hapis cezasına çarptırılan Tayfun Gönül’ün cezası para cezasına çevrildi.
8 Aralık 1993’te HBB kanalında yayınlanan Anten programına konuk olan Savaş Karşıtları Derneği Başkanı Aytek Özel’in konuşmaları ve programda bir vicdani retçi ile röportaj yapmaları gerekçesiyle programın yapımcısı Erhan Akyıldız ile muhabir Ali Tevfik Berber Genelkurmay Başkanı Doğan Güreş’in bizzat emriyle tutuklanıp askeri mahkemede yargılandı. Türkiye tarihinde ilk kez siviller askeri mahkemede yargılanıyordu.
Savaş Karşıtları Derneği ilk olarak İzmir’de, 1992 yılında kurulmuştu. 16 Ocak 1993’te derneğin 6 üyesi toplu şekilde vicdani ret açıkladı.
Aynı yıl KKTC’de Salih Askeroğul askerlik yapmayacağını açıkladı. Onun için uluslararası bir kampanya yürütüldü.
20 Mart 1994’te Demokrasi Partisi milletvekili Zübeyir Aydar, şimdilerde bile zor cesaret edilecek bir şey yaptı ve TBMM’ye “Vicdani Ret Yasa Tasarısı” sundu.
Aynı yıl Sosyal Demokrat Halkçı Parti (SHP) üyesi 25 millletvekili de sivillerin askeri mahkemelerde yargılanmasının önüne geçmek için bir yasa tasarısı sundu.
1993’te feshedilen İzmir Savaş Karşıtları Derneği’nin yerine kurulan İstanbul Savaş Karşıtları Derneği Türkiye’de, Alman Barış Örgütü Frankfurt’ta birbirlerine paralel basın toplantıları düzenlediler. Bu iki toplantıda Türkiye’den 2, Almanya’dan ise TC vatandaşı 11 kişi vicdani reddini deklare etti.
Vicdani ret açıklayan isimlerden Gökhan Demirkıran Devlet Güvenlik Mahkemesi tarafından madde 155’e muhalefetten (halkı askerlikten soğutma) tutuklandı. Arif Hikmet Iyidoğan, Mehmet Sefa Fersal ve Osman Murat Ülke ise madde 155’e muhalefetten tutuksuz yargılanmak üzere serbest bırakıldılar. Sonradan DGM bu davalarda görevsizlik kararı verdi. Arif, Gökhan, Osman ve Sefa, Genelkurmay Askeri Mahkemesi tarafından yargılandı. Bu dava 29 Ağustos 1995’te sonuçlandı. Arif 6 ay, Gökhan 4 ay, Mehmet Sefa ise 2 ay ceza aldı, Osman beraat etti. Arif 2,5 ay, Gökhan ise 4 ay tutuklu kaldı.
Vicdani retçiler 1994-1999 yılları arasında yoğun yargılamalar ve sansürle karşılaştılar. “Halkı askerlikten soğutmak”, “milli mukavemeti kırmak” gibi suçlamalarla haklarında askeri mahkemelerde davalar açıldı, cezalar verildi. Yılmadılar, tersine çoğalmaya ve tepkilerini arttırmaya başladılar.
1997’nin 1 Aralık günü Vedat Zencir İzmir DGM önünde önünde basın açıklaması yaparak vicdani ret açıkladı ve kendisini DGM’ye şikayet etti.
1998 yılında askeri mahkeme “vicdani ret açıklamanın suç olmadığına” ama “vicdani ret açıklamaya davet etmenin suç olduğuna” karar verdi.
2002 yılında, Mehmet Bal -askerken- vicdani reddini açıklayan ilk kişi oldu.
2004 yılında Halil Savda mevcutlu olarak askeri birliğe götürülünce vicdani ret açıkladı, tutuklu yargılandı.
2005 yılında tutuklanarak birliğe götürülen vicdani retçi Mehmet Tarhan daha önceki davalardan farklı olarak “toplu erat önünde ve askerlikten tamamen sıyrılmak maksadıyla emre itaatsizlikte ısrar” suçlamasıyla yargılandı, 11 ay askeri hapishaneye kapatıldı.
Vicdani retçiler 15 Mayıs 2004’te “militurizm festivali”ni ve Sıhhiye Orduevi önündeki “vicdani retçiler pilav günü”nü düzenlediler.
Aynı dönemde İnsan Hakları Derneği İstanbul Şubesinde “Vicdani Ret Komisyonu” kuruldu.
2006 başında Osman Murat Ülke’nin davasında AİHM, Türkiye devletinin vicdani retçilere uyguladığı baskıyı “sivil ölüm” olarak tarif etti.
2007 yılında Enver Aydemir Türkiye’de İslami gerekçelerle vicdani reddini açıklayan ilk kişi oldu.
Aydemir 2007’de zorla askere alındıktan sonra “emre itaatsizlik” suçlamasıyla hakkında cezai süreç başlatıldı.
Aydemir, Maltepe Askeri Cezaevi’nde işkenceye maruz kaldı. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) vicdani retçi Enver Aydemir’i haklı buldu. Türkiye’nin Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin (AİHS) işkence ve kötü muameleyi yasaklayan 3. maddesini ihlal ettiğine karar veren AİHM, Türkiye’yi 18 bin Euro tazminat ödemeye mahkum etti.
2011’de altında Sebahat Tuncel, Selahattin Demirtaş, Gültan Kışanak gibi isimlerin imzası olan, vicdani ret hakkının tanınmasını öngören bir yasa teklifi TBMM’ye sunuldu.
Fakat yasa teklifi AK Parti, MHP ve CHP’li vekillerin oyları ile reddedildi.
Günümüze gelindiğinde Türkiye’de hâlâ vicdani ret hakkı tanınmıyor. Avrupa Komisyonu Parlamenterler Meclisi’nin neredeyse her raporunda bu hakkın tanınması gerektiği ifade edilirken Türkiye’de bu konuda bir adım atılmıyor.
2013 yılında İstanbul’da “Vicdani Ret Derneği” kuruldu ve pek çok faaliyette bulundu.
Şu anda vicdani ret açıklayan çok sayıda kişi var Türkiye’de. Üstelik bu vicdani ret açıklayanların önemli bir kısmını da kadınlar oluşturuyor.
Vicdani Ret Derneği Eş Başkanı Av. Gökhan Soysal ile 15 Mayıs 2021’de Serbestiyet’te yaptığımız röportajda Türkiye’de vicdani retçilerin eskisi kadar sık “halkı askerlikten soğutma” suçlamasıyla karşılaşmadığını söylemiş ve şunları eklemişti:
“Bunun sebebi de, vicdani retçilerin ve anti-militaristlerin sürdürdüğü mücadele olduğunu söyleyebiliriz. Çünkü en son kanun maddesinde bir değişiklik gerçekleştirildi AİHM kararları doğrultusunda. Mahkemeden tazminat yememek için kanunun içeriği değiştirildi. O saatten sonra açılan davaların neredeyse hepsi beraat ile sonuçlanıyor. Ancak bu durum, bu suçtan dolayı soruşturulmamızın önünde bir engel değil. En son derneğimize internet sitesi üzerinden kayıt olan arkadaşımız da Halkı Askerlikten Soğutma suçlaması ile yargılandı. Beraat etti sonunda fakat bu süreç onun üzerinde bir baskı oluşturuyor.”
“Ülkenin içerisinde bulunduğu süreçte bu suçlamanın şekli de değişti. Eskiden vicdani retçiler sürekli olarak TCK 318’den yargılanırken, son zamanlarda ucu açık, belirsiz bir madde olan örgüt propagandası suçlaması ile de karşılaşıyoruz. Vicdani ret hakkı sonuçta savaş karşıtı bir hak ve coğrafyamızda yaşanan savaş aleyhine bir beyanda bulunduğunuzda sürekli kendinizi baskı altında hissediyorsunuz. Örneğin Suriye’deki TSK varlığını tartışmaya açtığınız zaman dahi hemen TCK 318’den de değil artık, terör propagandası suçlaması ile soruşturuluyorsunuz.”
CHP’nin eski lideri Kemal Kılıçdaroğlu’na 17 Temmuz 2021’de iktidara gelirlerse vicdani ret hakkı konusunda bir adım atıp atmayacaklarını sormuştum.
Kılıçdaroğlu da özetle “Konunun kamuoyunda özgürce tartışılarak belirli bir olgunluğa gelmesi lazım” cevabını vermişti.
Kılıçdaroğlu soruma ‘orta yollu’ bir cevap vermesine rağmen başta MHP’nin yayın organı Türkgün gazetesi ve MHP’li yöneticiler olmak üzere iktidar cenahından çok büyük tepki görmüştü.
Türkiye’de günümüzde vicdani ret açıklayan bireyler her ne kadar eskisi gibi DGM’lerde ya da askeri mahkemelerde yargılanmıyor, çoğu davadan da beraat ediyor olsalar da hala sivil bir ölüme mahkum ediliyorlar.
Tam da bu durum devam ederken, Anadolu Ajansı’nda vicdani retçiler ile ilgili bir haber yayınlandı.
Ama elbette Türkiye’deki vicdani retçiler ile ilgili değildi bu haber.
İsrail’de orduya katılmayı reddeden ve vicdani ret açıklayan kişilerle ilgiliydi.
Haberin spotunda şu ifadeler yer alıyor:
“İsrail’de toplumun küçük bir kesimini oluşturan ve hapse girmek pahasına askerlik yapmayı reddeden Yahudi gençler, Filistin topraklarının işgal edilmesine ve Gazze’de sivillerin bombalanarak öldürülmesine karşı çıkıyor.”
İsrail’de savaşa katılmak istemeyen, orduda görev almak istemeyen ve vicdani reddini açıklayan kişileri olumlayarak haber yapan Anadolu Ajansı, yukarıda sadece birkaçından bahsettiğim Türkiye’deki vicdani ret hareketindeki olaylardan hiçbirisi hakkında tek bir kelime haber yapmadı. Üstelik Türkiye’de de vicdani ret açıklayan kişiler tıpkı İsrail’de olduğu gibi türlü toplumsal baskı ve hukuki cezalara tabi tutulurken…