1989 Arjantin seçimlerini kazanan Carlos Menem’in işi zordu. Ülkede hiperenflasyon vardı, enflasyon %96’a kadar çıkmıştı.
Carlos Menem, modern Arjantin’in mimarı olarak alınan Juan Peron’un kurduğu Adalet Partisi’nin (Partido Justicialista) lideriydi. Fakat Menem, Peron’un mirasını pek yaşatmaya niyetli değildi.
Albay Juan Peron, 1943 askeri darbesinden sonra kurulan cunta hükümetinde Çalışma Bakanı’ydı. Çalışma Bakanı olarak sendikaların faaliyetlerini desteklemiş, taleplerini karşılamış, iş koşullarını geliştirmiş, askeri hükümetin baskısıyla iş verenleri işçi dostu olmaya zorlamıştı. Halka iletişim konusunda doğuştan yetenekli sevgilisi Eva Peron ile birlikte işçi sınıfının gönlünde taht kurmuştu.
Juan Peron’un popülerliği askeri cuntanın tepkisini çekti, önce görevden alındı, ardından tutuklandı. İşçilerin gösterileri neticesinde serbest bırakıldı, 1946 yılında ise İşçi Partisi’nin adayı olarak başkan seçildi.
Peron, askerlik döneminde İtalya ve Almanya’daki faşist yönetimleri incelemiş, faşist ideoloji üzerine çalışmış bir isimdi. Otoriter ve işçi dostu, bir yandan da milliyetçi bir zihin dünyasına sahipti. İşte Peronizm, bu zihniyetin üzerine inşa edildi: Devletin piyasaya fazlasıyla müdahale ettiği, işçi dostu bir ekonomi, fakat muhalefete nefes aldırmayan otoriter karizmatik bir lider.
1952 seçimlerinde ise işçi örgütleri Eva Peron’un başkan yardımcısı adayı olmasını istedi, binlerce kişi bunun için devasa bir miting düzenledi.
Fakat ordunun tepkisi ve Eva Peron’un kötüleşen sağlığı buna müsaade etmedi. Eva Peron 1952 yılında kanser nedeniyle vefat etti, Juan Peron yeniden Cumhurbaşkanı seçildi, 1955 yılında ise askeri darbeyle indirildi.
Juan Peron, sürgüne gönderildi, ülkesine ancak 1973’te rejimin serbest seçimlere izin vermesiyle döndü, yine %62 oyla başkan seçildi. Bu sefer hayali gerçekleşmiş, yeni eşi Isabella Peron’u başkan yardımcısı yapmıştı. Seçildikten bir sene sonra öldü, eşi başkan oldu. 1976’da ise yine bir askeri darbe gerçekleşti. Ülke ancak 1983’te düzenlenen seçimlerle demokrasiye geçebilecekti.
Bu kaosta olan Arjantin halkı ve ekonomisine olmuştu. Hem cuntacılar hem de Peronist hükümetler, faili meçhul cinayet timleri kurarak muhalifleri işkenceden geçirdi, katletti, ekonomik bir gelişimin yaşanabileceği serbest bir toplumun oluşmasını engelledi.
İşte Carlos Menem, 1989 yılında Cumhurbaşkanı seçildiğinde böyle bir ekonomiyi yönetmek zorundaydı. Menem çözümü radikal liberal politikalarda buldu, enflasyonu düşürmek için devlet harcamalarını kıstı, demiryolu, elektrik, su, doğalgaz şirketleri, nükleer santraller dahil devletin neredeyse bütün iştiraklerini özelleştirdi, devlet memurları işten çıkarıldı, serbest piyasa kısıtlamaları kaldırıldı. Uzun vadede işsizlik artıyordu, fakat Menem enflasyonu düşürmeyi kafasına takmıştı.
Devletin ekonomiye müdahalesi azalırken, Menem de temsil ettiği sol-milliyetçi Peronizm’i dönüştürüyor, liberal politikalarla harmanlıyordu.
Carlos Menem, oldukça hırslı ve lüks yaşamı seven bir siyasetçiydi. Başkanken yaptığı yolsuzluk ve silah kaçakçılığı suçları nedeniyle görevi bıraktıktan sonra hapis cezası aldı, yargılandı. Menem, Suriye’den Arjantin’e göç eden Arap Müslüman bir ailenin çocuğuydu. Bu nedenle de halk arasında lakabı her Ortadoğu göçmeni ünlüye verilen “El Turco”ydu. El Turco, 90 yaşında vefat etti, Carlos Menem siyasette yükselebilmek için genç yaşta Katolik olmasına rağmen ailesi Müslüman mezarlığına gömülmesini istedi.
Carlos Menem Cumhurbaşkanı seçilip liberal ekonomistlerle ülkenin ekonomik düzenini radikal bir şekilde dönüştürdüğü 1989 yılında Javier Milei, ailesiyle arası kötü, mutsuz fakat hırslı 19 yaşındaki bir gençti.
Carlos Menem’in reformlarından etkilenen Javier Milei, 34 yıl sonra Menem’in liberal reformlarından çok daha fazlasını savunan ve halkın %30’unun desteğini kazanan, Arjantin Cumhurbaşkanlığını kazanabilecek popüler bir liberteryen siyasetçiye dönüşecekti.
Zirveye çıkaran takıntı
Javier Milei, 1970 yılında başkent Buenos Aires’te orta sınıf bir ailede doğdu. Babası daha sonrasında ulaşım şirketi kuracak bir otobüs şoförüydü, annesi ise ev kadını. Javier ailesiyle küçüklüğünden beri iyi geçinemedi, mutsuz bir çocukluk geçirdi, babasıyla uzun yıllar iletişim kurmadı. Mutsuz çocukluğundan günümüze en yakın yoldaşı, sırdaşı ise kız kardeşi Karina Milei oldu.
Daha sonrasında Javier’in seçim kampanyasını yürütecek olan Karina hayatının her aşamasında abisinin yanındaydı, 2023’teki önseçim zaferinde olduğu gibi..
Javier Milei, 1989’un hiperenflasyonlu günlerinden doğal olarak etkilenerek ekonomiye merak duydu, ekonomi okudu, iki yüksek lisans yaptı. Kısa sürede başarılı bir ekonomist oldu. Hem akademide eğitim verdi, hem HSBC’de ekonomist olarak çalıştı, G20 ve Dünya Ekonomik Forumu’nda (Davos) danışman oldu, çok satan ve tartışmalara sebep olan kitaplar yazdı.
Milei’nin bu yoğun temposunun altında savunduğu fikirlere olan takıntısı vardı. Devletin ekonomiye müdahale etmemesini savunan bir liberteryendi. Çağdaş refah devletinin sosyal devlet uygulamalarına, yeniden dağıtım politikalarına karşı çıkıyor, devletin sadece güvenliği ve serbest piyasanın suç, savaş gibi tehlikelere karşı korunmasını sağlayan bir gece bekçisi olduğu, devlet yetkilerinin radikal biçimde sınırlandığı minarşizme inanıyor, ideal olarak da devletin tamamen ortadan kalktığı, her türlü kamu malının özelleştirildiği anarşist bir serbest piyasa toplumunu amaçlayan anarko-kapitalizmi savunuyordu.
Milei, bütün hayat felsefesini bu görüş üzerine kurdu, kitaplar yazdı, konferanslar verdi, her fırsatta ana akım liberal ekonomi yorumlarını, devletin piyasaya müdahalesini eleştirdi, istikrarlı bir şekilde mesajını hayatının her alanında tekrarladı, hatta köpeklerine dahi sevdiği ekonomistlerin adını verdi: Milton (Milton Friedman), Murray (Murray Rothbard), Robert ve Lucas (Robert Lucas).
Yani devlet mümkün olduğunca sınırlanmalıydı. Bu noktada, Batı’da sosyal yardımları, fırsat eşitliğine yönelik uygulamaları, kimlik sorunlarını çözmeye yönelik pozitif ayrımcılıkları savunan ana akım liberallerden ayrılıyordu. Milei, nihai olarak anarko-kapitalizmi hedefleyen minarşist bir sağ-liberteryendi.
Milei, belki başka bir ülkede doğup büyüseydi “uçuk” bir akademisyen olacak, 1000 kişinin izlediği yayınlara çıkabilen bir internet fenomeni olarak hayatına devam edecekti. Fakat Arjantin’in içinde bulunduğu koşullar hiç beklenmedik şekilde Milei’nin önünü açtı.
Arjantin dibe batıyor, Javier Milei zirveye çıkıyor
Milei’nin halktaki karşılığının artmasının en büyük sebebi Arjantin ekonomisinin çökmesi oldu. Arjantin uzun süredir dünyada enflasyonun en yüksek olduğu ülkelerden biri. Temmuz 2023’te enflasyon oranı %113’tü. 1 dolar, 350 Arjantin pesosu ediyordu. Orta sınıf neredeyse yok olacak duruma geldi, insanlar artık para biriktirmiyor, çünkü para biriktikçe değersizleşiyor, bu nedenle restoranlar, barlar dolu. Birikimlerin çoğu yastık altı; ya dolar ya kripto para olarak saklanıyor. Dış borç ödenemeyecek bir durumda, temel ihtiyaçlarını karşılayamayan derin yoksulluk yaşayanların sayısı giderek artıyor. İktidarda bulunan solcu hükümet, ekonomik sıkıntılara bir çözüm bulamadı, geçmişte iktidar olduğu dönemde ekonomiyi iyi yönetemeyen merkez sağcı ana muhalefet de halka inandırıcı bir vaat veremedi. Muhalefetin “bağımsız Merkez Bankası” gibi vaatleri yeterince inandırıcı ve büyük bir sorunu çözebilecek “büyük” bir vaat olarak görülmedi.
Arjantin ve yıllık enflasyon oranları
Bu nedenle halkın ana akım partilere ve fikirlere olan inancı günden güne azaldı.
(Sanırım buraya kadar hikaye biraz tanıdık tanıdık dimi? Maalesef. Fakat bundan sonrası asla tanıdık değil, emin olun)
Javier Milei’nin dönüm noktası medya oldu. Milei, Arjantin’in en zengin beşinci insanı olan Ermeni milyoner Eduardo Eurnekian’ın da 15 senedir danışmanlığı yapmıştı.
Eduardo Eurnekian, Ermenistan’dan Arjantin’e göç etmiş bir ailenin çocuğu, 2008’de Türkiye-Ermenistan ilişkilerinin normalleşmesini de desteklemiş, Ermeni diasporasına verdiği maddi yardımlarla tanınan bir milyoner.
Bu süre zarfında milyoner iş insanın televizyon ve radyo kanallarına konuk oldu, kendisine geniş bir platform sunuldu. Milei özgün saçları, öfkeli hitabeti ve devletin ekonomiden tamamen çekilmesine yönelik fikirleri ateşli savunmasıyla kısa sürede bir medya fenomenine dönüştü. Feministlerle, sosyalistlerle, liberallerle kavga ediyor, yeri geldiğinde cinsel hayatından örnekler vererek insanları güldürüyor, yeri geldiğinde kendini kaybedip kapatacağı bakanlıkların ismini haykırıyordu. Milei kız kardeşi Karina’nın da desteğiyle sosyal medyayı etkin kullanmaya başladı, kendisi için tweet atan hayran hesapları oluştu, konuşmaları şarkılarla editleniyor, sözleri posterlere yazılıyordu.
Milei, özellikle hükümete, devlete ve Merkez Bankası’na güvenin azaldığı, istikrarın olmadığı ve piyasaya yönelik kısıtlamaların getirildiği bir dönemde Merkez Bankası’nın kapatılması gerektiği, politikacıların hırsız olduğunu söylüyor, devletin ekonomiden elini çekmesi durumunda yükselen enflasyonun azalacağını savunuyordu.
Milei, bir kostüm festivaline “General Ancap” olarak gitmişti. General Ancap, Hırvatistan Sırbistan sınırında 7 kilometre karelik bir alana kurulan ve kimse tarafından resmen tanınmayan liberteryen bir “ülke” olan Liberland’ın kurgusal lideri. Milei fuarda bir süper kahraman olarak amacının “Devletin ekonomiye müdahalesini savunan Keynesçilerin ve kolektivistlerin kıçına tekmeyi vurmak” olduğunu söylemişti.
Milei’nin popülerliği öylesine arttı ki pandemi döneminde, verdiği online bir derse 10 bin kişi katıldı ve dünya tarihindeki en kalabalık ekonomi dersi olarak Guinness rekorlar kitabına girdi. Milei artık sadece bir ekonomist veya “uçuk” bir akademisyen değildi, toplumsal bir aktöre dönüşmüştü.
Milei bu popülerliği siyasete taşımaya karar verdi. “Koyunları gütmeye değil, aslanları uyandırmaya geliyorum” diyerek siyasete girdi, önce Liberteryen Parti’nin başına geçti, ardından 2021 yerel seçimlerinde Buenos Aires’ten aday oldu, %15 civarında bir oy aldı. Sonrasında düzenlenen genel seçimlerde ise meclise girdi, yine başkentte orta sınıftan hatırı sayılır bir destek almıştı. Milei, liberaller ve sağcılarla ittifak kurarak Özgürlüğe Doğru (La Libertad Avanza) yerel ve genel seçimlerde iş birliği yapmış, geçmişteki cunta yönetimlerine sempatiyle bakan terör uzmanı avukat Victoria Villaruel ile birlikte yol yürümeye karar vermişti.
2022’de başkan adaylığını ilan ettiğinde de Victoria’yı başkan yardımcısı adayı olarak seçecekti.
Radikal aday, radikal fikirler: İyi kurgulanmış bir fenomen kampanyası
Javier Milei, Ekim 2023’te düzenlenecek olan seçimlere aday olduğunda seçilmesi mümkün olmayan radikal bir aday olarak gözüküyordu. Savunduğu fikirler ve politikalar daha önce siyasetçiler tarafından dile getirilmemişti.
Javier Milei’ye göre, iklim değişikliği diye bir şey yoktu, kadın hakları gibi kimlik sorunlarının dile getirilmesi gibi kültürel Marksizm’in yalanlarından biriydi; evlilik kurumuna ilkesel olarak karşıydı, fakat eşcinsel evlilikleri destekliyordu; bebeğin yaşamını öncelediği için kürtaja karşıydı, fakat yasaklanmasını savunmuyordu (en azından kampanya ekibinin açıklamalarına göre); Merkez Bankası kapatılmalıydı (kapatılması yeterli değil, görsel bir şölenle havaya uçurulmalıydı), İçişleri, Savunma, Altyapı bakanlıkları dışındaki Sağlık, Eğitim, Kadın gibi bütün bakanlıklar kapatılmalı, devlet memurlarının çoğu işten çıkarılmalıydı; Arjantin pesosu terk edilmeli, dolar resmi para birimi olmalıydı; komünist Çin, Küba ile ilişkiler kesilmeli, ABD ve İsrail doğal müttefik olarak görülmeli (Milei, İsrail’e özel bir sevgi ve saygı duyuyor, haham bir danışmanı ile birlikte Tevrat’ı liberteryen bir bakış açısıyla okuyor, iş yapmanın bırakıldığı Şabat günü ibadeti olmasa Yahudiliğe geçmek isteyeceğini belirtiyor) ; başka ülkelerle geniş kapsamlı serbest ticaret anlaşmaları yapılmalı; insanların özgürce organlarını satabilmeliydi. Milei’ye göre Arjantin’in bütün sorunları politikacı “kastı” (sınıfı) ve devletin geniş yetkilere sahip olmasından kaynaklanıyordu; hırslı ve hırsız politikacılar (sağ veya sol) iktidarı ele geçiriyor, ülkeyi dönüşümlü olarak soyuyordu, olan halka oluyordu.
Javier Milei aynı zamanda Bolsonaro’dan Trump’a, Orban’dan Meloni’ye, İspanya’daki radikal sağcı Vox Partisi’nden Amerikalı liberteryenlere kadar dünyada giderek yükselen yeni sağla iletişimi olan, bu kişilerle yakınlığa sahip biri. Hatta Bolsonaro seçim öncesinde Milei için destek videosu bile yayınlamıştı.
Javier Milei sadece bu fikirleri savunmuyor, bir markaya da dönüştürüyordu. Kostüm ve makyaj konusunda uzman olan, Cosplayci Instragram fenomeni Lilia Lemone’i danışman olarak kampanyasına aldı. İletişim konusunda da radikal çözümler buldu: özel t-shirtler bastırıyor, sosyal medyada özel videolar yayıyor, konuşmalarını satılan ürünlere çeviriyordu.
Javier Milei, sadece enflasyondan ve hantallaşmış bir devletten bıkmış gençlerin ilgi duyduğu bir siyasetçi değil, bir markaya dönüşmüştü. Kız kardeşi Karina Milei de saç stilinden, konuşmalarına kadar Javier’in her zaman arkasında duruyor, yorumlarını paylaşıyordu, kampanyanın arkasındaki gizli ele dönüşmüştü.
İktidardaki sol-Peronist parti ismini değiştirdi, merkez sol bir ekonomisti başkan adayı olarak belirledi; merkez sağ muhalefet partisi ise Buenos Aires’in liberal, merkez sağcı belediye başkanının arkasına dizildi.
Büyük sorunlara, radikal ve “aykırı” çözümler, profesyonel bir siyasal iletişim ile popüler bir markaya dönüşen “uçuk” bir siyasetçi, nihayetinde tıkanan merkez siyasetin arasından kendisini sıyırmayı başardı.
Düzenlenen adaylık önseçimlerinde, Javier Milei %30 oyla birinci oldu. Merkez sağ ve sol ittifaklar %25-27’lerde kalmış, birinci olamamıştı. Bu önseçimler bir nevi deneme turuydu. İttifakların başkan adaylarını belirlemek için bütün seçmenlerin oy kullanabildiği bir önseçim. Peronist merkez sol ittifak Ekonomi Bakanı Massa’yı önseçimde aday olarak seçti, merkez sağ muhalefet önseçiminde ise parti yönetiminin tercihi belediye başkanı seçimi kaybetti, halk radikal sağ fikirleriyle tanınan, milliyetçi eski Savunma Bakanı Patricia Bullrich’i tercih etti. Kendi ittifakında rakipsiz yarışan Javier Milei de önseçimde oy kullanan seçmenlerin %30’unun oyunu aldı, Ekim 2023’te düzenlenecek Cumhurbaşkanlığı seçimleri öncesinde halkın %30’unun desteğini şimdiden aldığını gösterdi ve anketlerde daha da yükselmeye başladı.
Bu nedenle de Milei, son aylarda ekibini genişletti, eski ekonomi ve Merkez Bankası başkanlarını, uluslararası finans kuruluşlarında çalışan ekonomistleri danışman olarak işe aldı, seçilirse göreve getireceği ekonomi kadrosunu açıkladı. Bu isimler ise şimdiden uluslararası şirketlerle görüşüyor, iş dünyasını dinliyor, ekranlarda Milei’nin “makul” yüzü rolünü üstleniyor. Milei sadece “popüler ve aykırı” bir siyasetçi değil, ciddi bir kadroya sahip bir Cumhurbaşkanı adayı olduğunu da göstermeye çalıştı. Ve işe de yaradı. Birinci tur seçimlerinde %29 almasına, rakibi merkez sol Massa’nın 7 puan gerisinde olmasına rağmen merkez sağ partilerin ve adayların desteğini aldı, makul bir isim gibi kendini gösterme fırsatı yakaladı. Böylece ikinci tur seçimlerinde %55 ile başkan seçilmeyi başardı.
Beklenen çöküşün, beklenmedik çıkışı
Arjantin’de yaşanan sorunlara çözüm bulamayan, yok olan orta sınıfın dertlerine derman olmayan merkez siyasetin, hantallaşan devletin çökmesi bekleniyordu, fakat kimse bu boşluğu Merkez Bankası’nı havaya uçurmayı, doları resmi para birimi yapmayı, bakanlıkları kapatmayı amaçlayan bir liberteryen ekonomistin dolduracağını düşünmemişti.
%55 oyla ikinci turda Cumhurbaşkanı seçilen Javier Milei radikal sağcı bir başkan mı olacak, yoksa sosyal konularda özgürlükçü bir tutum mu benimseyecek, önerdiği radikal ekonomik çözümler işe yarayacak mı, belli değil. Kurumlara güvenin, siyasete inancın çöktüğü, devletin hayatın her alanına müdahale ettiği, özgürlük alanlarını daralttığı, üstüne üstlük hantal yasaklarla, kısıtlamalarla toplumu fakirleştirdiği bir düzende ortaya çıkan enkazı kimin kaldıracağının hiç belli olmadığı gibi…