Zeynep Gürcanlı’nın yazısı şöyle:
“Türkiye-Avrupa Birliği ilişkileri geçen hafta Brüksel’de yayınlanan bir raporla hareketlendi;
Avrupa Birliği Komisyonu’nun AB Yüksek Temsilcisi Borell’le birlikte açıkladığı Türkiye ile ekonomik ve ticari ilişkilerin nasıl yürütüleceğine ilişkin raporda Ankara açısından “iyi haberler” var. Ancak zor şartlara bağlanmış iyi haberler bunlar.
Raporda, ekonomisi zorda olan Türkiye’nin çok beklediği “Gümrük Birliği’nin modernizasyonu” yönünde ilerlenmesini tavsiye etmiş AB Komisyonu. Ancak bu tavsiye, Rusya ve Kıbrıs şartlarına bağlanmış durumda;
Ukrayna savaşı nedeniyle Rusya’ya çok sert yaptırımlar uygulayan AB Türkiye’den, yaptırımlara tam olarak katılmasa bile, yaptırımların delinmesine yardımcı olmamasını bekliyor. Aynı beklenti ABD’de de var; ABD Hazine Bakanlığı’nın üst düzey yetkilisi Brian Nelson’un Türkiye’ye yaptığı ziyarette bu beklenti açık açık dile getirildi. Üstelik Rusya yaptırımlarına ek, bir de Hamas’ın finansmanının engellenmesi konusunda “tavsiyelerle” geldi Amerikalı yetkili.
Batı basınında son dönemde yayınlanan Türkiye’nin Orta Asya’ya yönelik ticaretine ilişkin haberler de alarm verici; Son olarak Financial Times gazetesi Türkiye-Kazakistan ticaret rakamlarındaki çelişkilere dikkat çekti. Haberde Türkiye’nin verilerine göre bu yılın ilk dokuz ayında Kazakistan’a 61 milyon dolarlık mal ihraç edilirken, Kazakistan Türkiye’den sadece 6,6 milyon dolar değerinde mal aldığını açıkladığı vurgulandı. İki ülkenin ortaya koyduğu rakamlar arasındaki fark çok yüksek. Bu farkın nereden kaynaklandığı belli ki Batılı başkentlerinde “sıkı inceleme altına” alınmış durumda.
Yine AB raporunda, Gümrük Birliği modernizasyonu için, Kıbrıs’ta barış sürecinin yeniden başlaması şart koşulmuş durumda.
AK Parti hükümetinin son dönemde Kıbrıs politikasını dayandırdığı “iki devletli çözüm, görüşmelerin başlaması için sadece “BM görüşme masasında” değil, uluslararası alanda da Kıbrıslı Rum ve Türklerin “statülerinin eşitlenmesini” şart koşuyor. Rum Yönetimi’nin tam üye olduğu Avrupa Birliği’nin kabul edebileceği bir koşul gibi görünmüyor Ankara’nın ısrar ettiği bu formül.
Son rapor gösteriyor ki, Türkiye’nin içinde bulunduğu ekonomik krizi göz önüne alan AB, Gümrük Birliği modernizasyonu “havucu” uzatıp, Kıbrıs meselesinde Ankara’dan geri adım bekliyor. Yine AB raporunda dikkat çeken bir başka unsur, daha önce Ankara-Brüksel arasında yapılan anlaşma uyarınca Türk vatandaşlarına verilmesi öngörülen AB için tüm Türk vatandaşlarının kapsayacak muafiyetinin, “vize kolaylığı” haline getirilmiş olması. Rapora göre, ancak AB’nin “seçtiği” sektör ya da gruplara, “vize kolaylığı” sağlanabilecek. Çok büyük bir geri adım bu.
AB’nin raporuna Türkiye adına verilen tepkinin Dışişleri Bakanlığı yerine bizzat Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’den gelmiş olması da ayrıca not etmeye değer; Şimşek, sosyal medya üzerinden yaptığı açıklamada, AB Komisyonu’nun raporunun “memnuniyetle karşılandığını” ifade etti, raporda ortaya unsurları “cesaret verici” ve “olumlu gelişmeler” olarak nitelendirdi; Ancak bu “olumlu gelişmelere” varabilmek için AB’nin koyduğu şartlardan hiç bahsetmedi. İşin ilginci, AB raporuna Maliye Bakanı Şimşek bu kadar üst perdeden “memnuniyet” gösterirken, Dışişleri Bakanı Hakan Fidan’ın ve Bakanlığının tümüyle sessiz kalmaları.
Normalde bu gibi raporlara resmi tepkinin Dışişleri Bakanlığı tarafından verildiği düşünüldüğünde, Fidan ve Bakanlığının sessizliği pek hayra alamet değil…”