- Son haftanın en popüler konusu, başta Fatih Terim, Arda Turan gibi ünlü isimlerin de olduğu bir grup insanın bir bankacıya yüksek getiri vaadiyle paralarını kaptırması. Bu konuyu siz nasıl değerlendiriyorsunuz? Sizce bu manzara Türkiye açısından bize neler söylüyor?
Bu işin bir Türkiye ile ilgili boyutu var, bir de genel olarak dünyadaki para kazanmanın yeni yolları ile ilgili bir boyutu var. Bu tür olaylar başka ülkelerde de oluyor. ABD’de 2008’de büyük bir fon yöneticisi de aslında çok fazla riskli fonlara girerek büyük iflaslara ve insanların paralarını kaybetmelerine neden olmuştu.
Para ile para kazanmak, hiçbir şey yapmadan para kazanmak yeni bir form. Bir hisse senedi alıyorsunuz, bir tahvile para yatırıyorsunuz. Bunun üzerinden para kazanmanın iki tür yolu var: İlki rasyonel yol. Bu, işte enflasyonun biraz üzerinde gelirler getirebiliyor. Hatta kimileri enflasyonun çok üzerinde gelir getirebiliyor. Fakat parayla bir kumar gibi para kazanmaya kalkmak şu son yaşadığımız rezaletin en büyük unsurlarından bir tanesi. Yani emek yok, çaba yok, yatırım yok… Mevcut paranı bir yere vererek, tümüyle irrasyonel biçimde, ekonomi mantığının dışında 2 kat, 3 kat para kazanmak gibi bir arayış var.
Bu, özellikle popüler insanlar tarafından yapıldığı zaman (örneğin futbolcular, antrenörler, iş insanları) yaptıkları davranışlar bir meşruiyet alanı tanımlar. -Bu kişilerin ne kadar akıllı olup olmadığından bağımsız- Onların yaptıkları herkesin yapabileceği şeyler olarak görülür. Böyle bir tablo çıkıyor karşımıza hepsini bir arada düşününce. Burada tamahkarlığın ötesinde ahlak sınırlarını zorlayan bir para kazanma arayışı görülüyor.
İkincisi, Türkiye’de enflasyonist bir ortam var ve bu yeni değil. 2021’de başladı. Enflasyonist ortam demek fiyat istikrarsızlığının olduğu ortam demektir. Malum her gün su fiyatlarının, yağ fiyatlarının bile değiştiği bir ülkede yaşıyoruz. Böyle iklimlerin böyle durumları tahrik ettiğini de söylemek gerekir. Yani kayıt dışı, keyfi bazı para kazanma imkanlarını verebilir bu tarz enflasyonist ortamlar. Özellikle bu fiyat istikrarsızlığı ahlakı tahrip eder. Para kazanma içgüdüsünü de olumsuz tarafıyla etkiler.
2021 yılında kriz olup dolar çok büyük yükselmeler yaptığında bazı hisse senetleri yüzde 1000 getirdi bir senede. Ya da bazı fonlar dolara endeksliydi ve inanılmaz büyük paralar getirdi. Finansal kültürünüz ve okuma yazmanız da çok yüksek değilse her ortamda bunun böyle sonuç verebileceğini düşünerek yatırım yapabilirsiniz. Bu onların tamahkarlığını ortadan kaldırmıyor ama mevcut sistemin üretmiş olduğu imkanlar, olabilirliklerle ilgili bir tabloyu karşımıza koyuyor. Bunların en başında da kayıt dışılık geliyor.
Bir fondan bahsediliyor ve bu fon kayıtlı bir fon değil. Ben de fon kurabilirim, herkes kurabilir. Hisse senetleri alıp, tahvil almam lazım. Ama bunu kendi kafama göre yapamam. Bunun izinlerinin vs. alınması lazım, vergilerinin ödenmesi lazım. Herkes işin magazin kısmında ama burada en az tartışılan şey kayıt dışılık meselesi. Bu kayıt dışılığa pek çok etkili insanın koşa koşa katılıyor olması. Hatta şunu duyuyoruz ki bazı futbolcular cumhurbaşkanına gidip “Yardım et bize ey sultan” diyorlar. Sultan da, “Vah çocuklar, hadi yardım edelim size” diyor ve bakanlarına banka müdürlerini aratıyor. Oradan bir sonuç alınamıyor tabii ama bu da işin başka bir rezalet boyutu.
Tüm bunlar Türkiye’deki keyfiliğin, kolay para kazanma isteğinin, kayıt dışılığın, tamahkarlığın ne boyutlara geldiğini gösteriyor. Bu tabii vahim. Bunlar bizim için anormal büyük paralar ama sistemin içinde çok büyük paralar değil. Ama meselemiz bu değil. Meselemiz ortada bir ahlak sorunu olması; hem bireysel hem de sistemsel.