Cüneyt Özdemir’in YouTube kanalında konuk olan Hakan Atilla şunları söyledi:
“Genel olarak bankacılık perspektifinden bakıldığında gördüğüm şey bir dolandırıcılık. Hanımefendi’nin (Seçil Erzan) bankanın önemli bir şubesinde müdire olması, birinci derece imza yetkisine haiz olması banka açısından tabii biraz üzücü bir durum.”
“Okuduklarımdan anladığım kadarıyla ben bankanın genel olarak işin içerisinde olduğu noktasında bir kanaate varmadım. Bankanın herhangi bir şekilde bu işin bir parçası olduğunu da düşünmüyorum. Ama bankayı tamamen işin dışında tutmak da mümkün değil. Çünkü Hanımefendi yanlış bilmiyorsam paraların bir kısmını bankanın şubesinde teslim alıyor, bir kısmını dışarıda alıyor. Bu paralar çantalarla bir şekilde banka şubesine giriyor, orada sayılıyor muhtemelen. Uzun zamandır yapılan düzenlemelerle bu şekilde çantalarla paraların bankalara girmesi – çıkması ve yatırılması zaten kanunen yasaklanmış durumda. Dolayısıyla uyum ilkelerine, kurallarına ve diğer hususlara aykırılık teşkil ediyor. Bunun bankada bir şekilde tespit ediliyor olması gerekirdi. Tespit edilemediği için burada bir açık oluştuğu bariz. Bu noktada bankanın kendi operasyonel iç süreçlerini yeniden gözden geçirip düzenleme yapmasına ihtiyaç olduğu kesin.”
“Bankacılıkta aşağıdan para çekip yukarıda elden verme diye bir sistem yok. Aşağıdan çekilip ve sayılıp sonra gidip müdürün odasında ona teslim edilmesi diye bir prosedür olamaz. Zaten hiçbir işlemde hiçbir şekilde bankacıların paraya dokunmaması lazım. Sistem üzerinden yapılması icap eder. Söz konusu durumda kameraların, güvenlik görevlilerinin paranın oradan çekilip hanımefendinin odasına götürüldüğünün tespit edilmiş olması lazım. Ayrıca şubede çalışan pek çok insan var. Bu insanların gelip o paraları çektiğini sonra çıkıp yukarıda müdürün odasına teslim ettiğini gören olmamış mı? Olduysa bunu neden ilgili teftiş kuruluna intikal ettirmemiş? Enteresan…”