10 Aralık Pazar günü, Alevi dernekleri “Laik Eğitim, İnsanca Yaşam, Demokratik Türkiye” sloganıyla Kadıköy Meydanı’nda miting yapacak.
Düzenleyicileri, mitingin ana vurgusunun Milli Eğitim Bakanlığı, Gençlik ve Spor Bakanlığı ve Diyanet İşleri Başkanlığı arasında imzalanan “Çevreme Duyarlıyım, Değerlerime Sahip Çıkıyorum”
(ÇEDES) projesi olduğunu söylüyor.
Proje kapsamında imam, vaiz gibi din görevlilerinin okullarda “manevi danışman” olarak “değerler eğitimi” vermesine daha önce de aralarında Alevi derneklerinin de bulunduğu bazı sivil toplum kuruluşlarından tepkiler gelmişti.
“Zorunlu din dersi kaldırılmadığı gibi eğitim daha da dinselleştirildi”
Mitingin düzenleyicilerinden Alevi Bektaşi Federasyonu Başkanı Mustafa Arslan, Serbestiyet’in sorularını cevapladı.
Mitingin amacı nedir?
Son yıllarda, özellikle de 14-28 Mayıs seçimlerinden sonra artan eğitim politikalarındaki gericileşme ve okullardaki eğitimin imam hatip eğitim öğretim sürecine dönüştürülmesi nedeniyle laik ve bilimsel eğitim vurgusu yapacağız.
Aleviler olarak, devlet okullarında bir dinin empoze edilmesini doğru bulmuyorduk ve zorunlu din derslerinin kaldırılmasıyla ilgili mücadele ediyorduk. Bırakın zorunlu din derslerinin kaldırılması, ortada AİHM kararları da olmasına rağmen eğitimi daha da dinselleştirdiler. Diyanet İşleri Başkanlığı ve MEB; ÇEDES vb. projelerle, protokollerle okullara manevi danışman adı altında imamlar atadı.
İkincisi; insanların aç, işsiz olduğu bir süreçte adaletin ve hukukun yok sayıldığı bir ortamda insanca yaşam vurgusu yapmaya çalışıyoruz. Hiçbirimizin can güvenliği yok.
Ortada bir anayasa var fakat uygulanmıyor. Düşünce özgürlüğü çerçevesinde bir düşüncenizi ifade ettiğinizde sabahleyin nerede olacağınız belli: dört duvar arasında. Adaletsizliklere tepki göstermek için Türkiye’nin demokratikleşmesi talebiyle bir miting yapıyoruz.
10 Aralık tarihinin tercih edilmesinin bir önemi var mı?
Tabii insan hakları haftası olduğu için tercih ettik. Türkiye’de insan haklarının olmamasını vurgulamak için…
Yani Dünya İnsan Hakları Günü’nde Türkiye’de insan haklarının yok sayıldığı ayaklar altında olduğu bir süreçte demokratik hakkımızı sokakta kullanmaya çalışıyoruz.
“Kılıçdaroğlu, CHP’de Alevi olduğu için genel başkanlık yapmadı”
Alevi kimliğiyle bilinen Kemal Kılıçdaroğlu’nun CHP Kurultayı’nda kaybederek genel başkanlıktan ayrılması için ne düşünüyorsunuz?
Aleviler bu ülkede sadece bir siyasi partide değil farklı siyasi partilerde de görev yapıyor. Ülkenin diğer tüm yurttaşları gibi Alevi kimlikli siyasetçiler de görüşlerine yakın bulduğu partilerde siyaset yapıyor.
Sayın Kılıçdaroğlu da Alevi olduğu için CHP’ye genel başkan olmadı. CHP’nin politikalarını, siyasetini benimsediği için orada siyaset yaptı ve genel başkanlığa seçildi.
Ama Türkiye’de 21.yüzyılda hala insanların etnik kimliği, inanç kimliği üzerinden siyaset yapmak ya da öyle tarif etmek utanç verici bir durum. Bizim itiraz ettiğimiz sayın Kılıçdaroğlu’nun genel başkanlıktan gidip gitmemesi değil, itiraz ettiğimiz şey şu; diğer toplumsal kesimlerden bir kişi herhangi bir siyasi partide siyaset yaptığında kimliği vurgulanmaz fakat Aleviler yaptığı zaman kimlik vurgusu yapılır.
İşte Alevi genel başkan gibi; Alevi Belediye Başkanı, Alevi Milletvekili gibi. Bu ülkenin utancı. Hiç Sünni Belediye Başkanı, Şafi milletvekili gibi kavramlar duydunuz mu?
“’Alevi emniyet müdürü Hüseyin Kocadağ’ dendi ama ‘Sünni Mehmet Ağar’ denmedi”
Bu ülkede yolsuzluğun, hırsızlığın, Susurluk gibi karanlık süreçlerin yaşandığı dönemlerde dahi o dönemin karanlık kişileri lanse edilirken gazetelerde sözde Alevi anne babanın evladı olan o dönemin Emniyet Müdürü Hüseyin Kocadağ tarif edilirken “Alevi emniyet müdürü Hüseyin Kocadağ” dendi. Mesela “Sünni Mehmet Ağar” demediler. Böyle bir ülkede yaşıyoruz.
Kemal Kılıçdaroğlu’nun CHP genel başkanlığından ayrılması; CHP’de siyaset yapan, CHP’ye gönül veren, CHP’ye oy veren Alevilerin gündemi olacak bir mesele.
Biz kimin genel başkan olacağından çok; o partinin politikalarına, demokrasiye katkılarına, kendi hassasiyetlerimize karşı yaklaşımına ve taleplerimize karşı yaklaşımına bakarız. Bizim mücadelemize ne kadar destek veriyor; demokrasiye, laikliğe, özgürlüğe ne kadar destek veriyor ona bakarız. Kişinin inanç kimliği üzerinden değerlendirilmesi bizi üzüyor. Beklentimiz ülkenin bir an önce bu utanç verici yaklaşımlardan kurtulması.
“ÇEDES, asimilasyon projesidir”
Serbestiyet’e konuşan Alevi Düşünce Ocağı Başkanı Doğan Bermek de mitinge dernek olarak destek verdiklerini belirterek şunları söyledi:
“ÇEDES, başlı başına bir asimilasyon projesidir. Bununla ilgili Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne iki tane rapor gönderdik.”
Sosyal medyada dönem dönem gündeme getirilen Alevi partisi kurulması iddiaları hakkında düşüncesini sorduğumuz Bermek şöyle konuştu:
“Bunlar ciddiye alınmaması gereken iddialar. Her dönemde bu tür iddialar atılıyor.
Şahsi kanaatim kendimiz bu tür ayrıştırıcı durumlardan yakınırken bir ‘Alevi partisi’ kurulması, ayrıştırmayı daha da tırmandıracaktır. Bu tip beyan edilen görüşleri doğru bulmuyorum.”