DEM Parti Eş Genel Başkanı Tuncer Bakırhan DW Türkçe’ye açıklamalarda bulundu.
Bakırhan’ın demeçlerinden öne çıkan cümleler şöyle:
“Genel seçim sonrasında çok kapsamlı bir muhasebe süreci ve anlama süreci geçirdik. Orada daha çok tabanımızın aslında bugüne kadar seçimlerde karşılaşmış olduğumuz eksik ve yetmezliklerimize dönük eleştirilerini ve geleceğe dönük önerilerini dinledik. Bizden üç şey istediler, bir tutarlı, sağlam bir muhalefet. İki; özellikle seçimlerde aday belirleme süreçlerinde halkın bir özne olarak aktif olarak katılımı. Üçüncüsü de biraz daha yenilenme talebi vardı. Biz büyük oranda yenilendik. Neredeyse genel merkez yöneticilerimizin yüzde 70’i yeni arkadaşlardan oluştu. Siyasetimizi de halkımızın dediği gibi daha açık, daha anlaşılır hale getirdik.”
“Kayyum atanarak iradesi gasp edilen belediyelerimizi geri alacağız. Ağrı’da, Bingöl’de, Muş’ta ve birçok buna benzer yerlerde AKP tarafından yönetilen ve usulsüzlük ile anılan, hizmet adına bir şeyin olmadığı yerlerde toplumcu belediyeciliğin kazanması için ciddi bir çalışma içindeyiz.”
“Bizim kesinlikle iktidarla diyaloğumuz, temasımız yok. İktidarla en yakın temasımız karakollar, cezaevleri, gözaltılar. Biz kesinlikle irademizin pazarlık aracı yapılmasına karşıyız. Biz bağımsız, kendi kararını veren ve bugüne kadar bu konuda geçmişteki pratikleriyle tutarlı bir siyaset izleyen bir geleneğe sahibiz. Biz 2015 yılından beri bir biçimde aslında iktidara kaybettiren cephede yer alıyoruz. En son cumhurbaşkanlığı seçiminde de işte bölgedeki bütün renklerin her iki turda da aynı çıkması, seçim sonuçlarının birbirine yakın olması bizim ne kadar tutarlı olduğumuzu gösteriyor. Herhangi bir temasımız yok. Bunlar bize dışarıdan yol belirlemeye çalışan, rota belirlemeye çalışan aynı istikamette gitmemizi isteyen kimi çevrelerin art niyetli düşünceleri. Yani biz bir şey karşılığında asla pazarlık yapmayız. Biz sadece şunu söyleriz, Türkiye’nin başta Kürt meselesi olmak üzere bütün sorunları diyalog ve müzakereyle çözülmelidir. Biz iktidar ile ancak bu zeminde, bu durumda bir araya gelebiliriz. Biz kiminle iş birliği yapacağımızı ilkelerimizi ortaya koyarak belirleriz. Bizim siyasetimiz özgündür, bağımsızdır. Belediyeler karşılığında anlaşacağımızı, arka kapı pazarlıkları yapacağımızı söylemek art niyetli bir yaklaşım.”
“Bizim yerel yönetim anlayışımız bugüne kadar gördüğümüz ikili bloktan çok bağımsız bir şeydir. Biz başka bir şey söylüyoruz. Bizim açımızdan bir müteahhit ile başka bir müteahhit yarışında taraf olmak gibi bir şey olmaz. Biz müteahhitler arası yarışın bir parçası değiliz.”
“Önümüzdeki dönemde de Batı’da daha net, daha somut ilçe ilçe tavrımızı ortaya koyacağız. Adaylarımız DEM Partili olmak zorunda değil, hangi partili olduğunun bizim için önemi yok. İlkelerde uzlaşabilirsek, aday kapsayıcı ve demokratik olabilirse oturup konuşuruz. Eskisi gibi iktidara kaybettirme ve karşısında kim olduğuna bakılmaksızın ona oy veren bu yöntemi artık değiştiriyoruz. O gün koşullar öyle gerektiriyordu işte baskıcı, reddeden iktidara ders vermek gerekiyordu sandıkta dedik, verdik. 20 yıldır, 25 yıldır yönettiği belediyeleri kaybetti. Bugün koşullar farklı. Bugün artık emekçiler, Kürtler, yoksullar, Aleviler, kadınlar yaşadıkları kentleri yönetmek istiyorlar. Biz artık iki blok arasında sürekli her seçimde birisine taraf olma durumunda değiliz. Biz demokrasi mücadelesi yürütüyoruz ve büyük bedeller ödüyoruz. Böyle haksızlığın ve hukuksuzluğun olduğu bir ülkede biz iki tane müteahhit arasında, birbirine benzer iki belediye anlayışı arasında taraf olmayız.”
“Hep biz mi muhalefetin kaybetmesini düşüneceğiz? Biraz da muhalefet de kaybetmemek için çaba içerisinde olmalı yani. Bir partinin genel merkezi güpegündüz yüzlerce ırkçı, faşist tarafından saldırıya uğruyor, parlamentoda işitmediğimiz küfür hakaret kalmıyor. Bu tür durumlarda yanımızda herhangi bir muhalefet partisi yok. Sandık söz konusu olunca sürekli bize “Aman ha muhalefet kaybeder” deniyor. Muhalefet de muhalefet olsun. Muhalefet de neyin doğru, neyin haklı, neyin yanlış olduğunu bir zahmet bilsin. İktidara benzeyen bir muhalefetin bu ülkeye vereceği bir şey yok. “Ha Yavaş belediyeciliği ha Gökçek belediyeciliği” diyor bizim tabanımız. Nitekim bizi böyle bir kararlaşmaya iten tabanımızdır. Biz herhangi bir kent için de pazarlığa girmiyoruz, tek derdimiz demokrasinin güçlenmesidir. Muhalefet de kendisini sorgulamalıdır. Kötüler arasındaki bir seçimde taraf olmayacağız, kayıtsız şartsız iktidar kaybetsin diye oy vermeyeceğiz. Sonuçta biz de bir siyasi partiyiz. Üstelik büyük bedeller ödeyen bir partiyiz. Amacımız sadece muhalefete yancılık yapmak değil. Tabii ki iktidar kaybetsin, iyi yönetmiyor. En büyük zorlu baskıyı da bize uyguluyor. Biz nasıl “iktidar kazansın” deriz? Tamam kazanmasın ama diğer taraftan kazananlar o büyük ezilen taban olsun. Önümüzdeki günlerde durum daha da netleşecek.”