12 Eylül döneminde Diyarbakır Cezaevi işkenceleriyle bilinen Esat Oktay Yıldıran’ın adı İzmir’de bir okula verilmiş, kamuoyunda gelen tepkilerin ardından Milli Eğitim Bakanlığı “tasvip etmemiz mümkün değildir” ifadesine yer verdiği bir açıklama yapmış ve İzmir Valiliği’ne okulun adının değiştirilmesi için bilgilendirme yapıldığını duyurmuştu.
Milli Eğitim Bakanlığı açıklamasına ise Yıldıran’ın PKK tarafından organize edilen bir silahlı saldırı sonucu hayatını kaybetmiş olması nedeniyle sosyal medya tepkileri geldi.
Yıldıran, 22 Ekim 1988’de bir otobüste yolculuk yaptığı sırada “General Zinnar” kod adlı PKK’lı Alaattin Kanat tarafından öldürülmüştü.
Peki Yıldıran’ı öldüren Alaattin Kanat kimdi?
Yerini bildirene 1 milyon TL ödül verileceğini duyuran kağıtlar askeri helikopterlerden atıldı
Alaattin Kanat, 1964 yılında Mardin Kızıltepe’ye bağlı Köprübaşı köyünde doğdu. 1980’li yıllarda PKK’ya katılan Kanat, kısa süre içerisinde PKK örgüt hiyerarşisi içinde yükseldi.
1986 yılının Kasım ayında; Diyarbakır, Mardin, Siirt, Van ve Hakkari’ye bağlı kırsal yerleşim yerlerinde vatandaşlara askeri helikopterlerden atılan kağıtlarda adı yazılı olan 31 PKK’lıdan biriydi. Kağıtlarda adı yazılı PKK’lıları bildiren vatandaşlara 1 milyon TL ödül verileceği yazıyordu.
Öldürüldüğü haberi yapılmıştı
9 Ağustos 1987’de, Mardin Gercüş yakınlarında çıkan çatışma sonucu öldürülen 4 PKK’lıdan birinin Alaattin Kanat olduğu haberleri çıkmıştı.
Daha sonra yanlış olduğu ortaya çıkan haberler, “PKK liderlerinden Alaattin Kanat öldürüldü” diye sunulmuştu.
Yıldıran’ı vurduktan üç yıl sonra itirafçı olup Diyarbakır Cezaevi’ne gitti
Güneydoğu’da örgüt tarafından verilen emirleri yerine getirdikten sonra İstanbul’a gönderildi. 1988’de Yıldıran’ı otobüste öldüren iki PKK’lıdan biriydi.
Örgütün o dönemki merkezi olan Bekaa Vadisi’ne döndüğünde, PKK lideri Abdullah Öcalan tarafından özel törenle karşılandı.
Esat Oktay Yıldıran.
Daha sonraki yıllarda PKK içinde ajanlıkla suçlanınca, örgütle arası açılmaya başladı. İddiaya göre Öcalan, kendisini öldürmesi için bir başka PKK’lıyı üzerine gönderdi ancak Kanat, Öcalan tarafından gönderilen PKK’lıyı öldürdü.
PKK ile arasının bozulması üzerine 1991 yılında güvenlik güçlerine sığınarak itirafçı olmayı kabul etti ve tutuklanarak Diyarbakır Cezaevi’ne gönderildi. Sincar, 1 Temmuz 1993’te tahliye oldu.
Mehmet Sincar cinayeti
Kanat’ın adı, tahliye olmasından hemen iki ay sonra dönemin DEP Mardin Milletvekili Mehmet Sincar’ın öldürülmesi olayında geçti. Sincar, 4 Eylül 1993’te dört gün önce faili meçhul bir cinayet sonucu öldürülen DEP Batman il yöneticisi Habip Kılıç’ın ailesini ziyaret etmek ve faili meçhul cinayetleri araştırmak için bir grup DEP milletvekili ile birlikte gitmişti. Ziyaret sırasında sokakta saldırıya uğrayan DEP heyetinden Sincar ile DEP Batman il yöneticisi Metin Özdemir hayatını kaybetmişti.
Aynı saldırıdan yaralı kurtulan DEP Batman Milletvekili Nizamettin Toğuç, Batman’dan önce uçakla gittikleri Diyarbakır’da DEP Genel Başkan Yardımcısı Nesim Kılıç’ın gözaltına alındığını belirtmiş ve ardından Alaaddin Kanat’la ilgili şunları anlatmıştı:
“Havaalanında genel başkan yardımcımızı polis otosuna bindirdiler. Yanına da PKK’lı itirafçı ‘General Zinna’ kod adlı Alaattin Kanat’ı oturttular. Daha sonra da alıp götürdüler. Bunun üzerine Diyarbakır Emniyet Müdürlüğü’ne gittik. Müdürlük binasının girişinde Alaattin Kanat ve benim 1986 yılından tanıdığım Eruhlu bir itirafçı birlikte bekliyorlardı. Bize de ‘Ancak gidersiniz’ der gibiydiler.”
Daha sonra JİTEM’in kurucularından olarak bilinen emekli binbaşı Cem Ersever de 1993 Kasım ayında öldürülmesinden kısa bir süre önce gazeteci Soner Yalçın’a verdiği mülakatta, Mehmet Sincar cinayeti için şunları söylemişti:
“Mehmet Sincar olayında Alaattin Kanat var. Alaattin Kanat kesinlikle tetik çekemez. O ekibin beynidir. Senaryo hep aynıdır. Planı Alaattin Kanat çizer, ‘Yeşil’ kod adlı Ahmet Demir’in başında olduğu kontrgerilla timi uygular.”
Mehmet Sincar.
Ersever, Kanat’ın Diyarbakır Cezaevi’nde bulunduğu sırada diğer PKK itirafçılarından kendisine ekip kurduğunu şöyle anlatmıştı:
“Alaattin Kanat bugün Diyarbakır’da Olağanüstü Hal Bölge Valiliği’nin lojmanlarında kalıyor. Bu lojmanlar Kurtoğlu Mahallesi’ndedir. Alaattin Kanat’ın eşi hemşiredir, lojmanda birlikte kalıyorlar.
“Alaattin Kanat’ın otuz kırk kişilik sadece itirafçılardan oluşan bir ekibi vardır. Bu ekibi Diyarbakır Cezaevi’nde itirafçılar koğuşunda yaptı. Cezaevine yeni bir ‘kuş’ geldiğinde bunlar hemen onu ekibin içine almaya çalışırlar.
“İtirafçıların oluşturduğu timlere ‘yıldız tim’ denir. Elimizde birçok yıldız tim vardı. Sadece itirafçı kadınlardan oluşan bir yıldız tim göndermiştik dağlara, oldukça faydasını görmüştük.”
Cem Ersever.
11 kere cezaevinden çıkartılmış
Kanat’ın itirafçı olarak tutuklandığı 1991’den 1 Temmuz 1993’teki tahliyesine kadar 11 kere “güvenlik güçlerine yardımcı olma” gerekçesiyle Diyarbakır Cezaevi’nden çıkartıldığı, tahliyesinden bir yıl sonra basına yansıdı.
Kanat’ın cezaevinin dışına çıkartıldığı, Adalet Bakanlığı 1 nolu E Tipi Kapalı Tutukevi Müdürlüğü’nün 4 Ağustos 1993’te Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığı’na gönderdiği resmi evrakla ortaya çıktı. Evraktaki bilgilere göre, tutukluluk süresinin son 3,5 aylık dönemini ise tamamen cezaevinin dışında geçirmişti.
Cezaevinden dışarı çıkartıldığı ve yeniden döndüğü tüm tarih aralıklarının yer aldığı evrakta, Kanat’ın cezaevi dışında olduğu gösterilen tarihlerde faili meçhul cinayetler işlenmişti.
Musa Anter cinayetinde de adı geçti
Bu faili meçhul cinayetlerden biri de 20 Eylül 1992’deki yazar Musa Anter cinayetiydi. Kanat, 17 Ağustos 1992’de cezaevinden çıkartılmış ve iki ay sonra 19 Ekim 1992’de yeniden cezaevine girmişti.
Olay sırasında Anter’in yanında bulunan ve saldırıdan yaralı olarak kurtulan Orhan Miroğlu da 2000 yılında Kanat ve “Yeşil” diye bilinen Mahmut Yıldırım hakkında Anter cinayeti nedeniyle suç duyurusunda bulundu.
Musa Anter.
Miroğlu aynı zamanda dönemin OHAL Valisi Ünal Erkan, dönemin Emniyet Genel Müdürü Mehmet Ağar, dönemin Milli Savunma Bakanı İsmet Yılmaz ve dönemin Başbakanı Süleyman Demirel hakkında da “görevi kötüye kullanmak”tan suç duyurusu verdi.
Yine Kanat’ın dışarı çıkartıldığı bir sırada, 21 Şubat 1993 tarihinde evlerinden alınan İnsan Hakları Derneği Elazığ Şube Başkanı Av. Metin Can ile Dr. Hasan Kaya’nın cansız bedenleri 27 Şubat 1993’te, Kanat’ın cezaevine geri dönmesinden bir gün sonra bulunmuştu.
Susurluk raporuna girdi, davasına girmedi
Kanat, 22 Eylül 1994’te Van-Tur adlı şirketin sahibi olan Vanlı iş insanı Senar Er’den haraç istediği suçlamasıyla Silivri’de gözaltına alındı ve tutuklanarak Kırklareli Cezaevi’ne gönderildi. 3 Kasım 1996’da Susurluk olayının ardından başlayan tartışmalar sırasında Kanat’ın aynı 1991-1993 yıllarında Diyarbakır Cezaevi’nde olduğu gibi bulunduğu Kırklareli Cezaevi’nden de dönem dönem çıkartıldığı iddiaları ortaya atılmıştı.
Kutlu Savaş’ın hazırladığı Susurluk Raporu’nda yer alan, Susurluk sanıklarından Muhsin Gül’ün anlatımlarına göre; Ersever’i Yeşil, Kanat ve birlikte hareket ettikleri diğer iki kişi öldürdü.
Susurluk raporuna giren bu suçlamalardan yargılanmadı, Susurluk davasında sanık olmadı.
Muhsin Gül, Yeşil ve Kanat’ın başını çektiğini grubun 1993-1994 döneminde Diyarbakır ve civar illerdeki birçok işletme sahibinden tehditle büyük paralar aldığını ve ismini verdiği bazı firmalara tehdit mektuplarını kendisinin teslim ettiğini de anlatmıştı.
Kanat, 2002’de tahliye oldu.