7 Şubat Çarşamba günü DEVA Partisi Ali Babacan’ın Kadıköy ve Maltepe’deki seçim turunu izledim.
Babacan’a ilgi yüksekti ama yerel seçimler için aynı şeyi söyleyemeyiz.
Seçim tarihinden habersiz olanlar, sandığa gitmeme eğilimini gösterenlerin sayısı dikkat çekiciydi.
Turun ardından bunun İstanbul’a özgü olup olmadığını anlamak için Anadolu’nun farklı şehirlerindeki gazeteci arkadaşlarımı aradım.
Sakarya, Düzce, Antalya, İzmir, Diyarbakır, Trabzon ve Muğla’dan konuştuğum gazeteciler de şehirlerinde önceki seçimlere göre seçim havasının ve heyecanının çok daha düşük olduğunu gözlemlediklerini söylediler.
Türkiye’de son 25 yılda yerel seçimlere katılımın en düşük olduğu 2004 seçimlerinde katılım oranı %76,25’ti. 2009’dan beri ise %84’ün altına hiç düşmedi.
Şimdi ise 31 Mart seçimlerine yaklaşık 1,5 aylık bir süre kaldı. Pek çok il ve ilçede adaylar belirlendi. Kampanya süreci de başladı.
Ama daha yeni ve hararetli bir seçimden çıkmış Türkiye seçim yorgunu. Özellikle muhalif seçmenler için o seçimdeki hayal kırıklığı sürüyor.
İktidar seçmeni içinse Erdoğan’ı tekrar seçtirdikten sonra siyasete motivasyon düşmüş gözüküyor.
Peki, bu yüzden 31 Mart’ta katılım oranı düşük kalabilir mi?
Bu gözlemlerimi iki prestijli araştırmacıya sordum.
Ulaş Tol: “Bu ilgisizliğin en önemli sebebi politik yeterlilik kaybı. Yani insanlar siyasete etki edebilme duygularını yitirdiler.”
Kamuoyu araştırmacısı Ulaş Tol, 10 Şubat’ta kişisel twitter hesabından tam da bu konuyla ilgili bir anket yapmıştı.
Paylaşımında “Yerel seçimlere ilginiz ne düzeyde, ne kadar izliyorsunuz gelişmeleri?” diye soran Tol’un anketine 322 kişi katıldı. Katılanların %18’i “hiç izlemiyorum”, %38’i ise %38,8’i ise “önüme düşenlere bakıyorum” diye cevaplamış anketi. “Eskisi kadar izliyorum” diyenlerin oranı ise %18,3.
Serbestiyet’e konuşan Ulaş Tol, ‘Net bir biçimde siyasete ve seçimlere ilgisizlik olduğunu söyleyebiliriz’ diyor ve ekliyor:
“Yaklaşık 1.5 ay kadar bir zaman kaldı ama bir seçim havası ya da heyecanı yok. Az sayıda aktif Twitter yurttaşı dışında adaylar ve (henüz başladığını da pek söyleyemeyeceğimiz) kampanyalar hakkında bir heyecan yok.”
Tol, 2019’daki seçimlerin 2023’e giden yolda bir basamak olarak görüldüğü için çok önemsendiğinin altını çiziyor ve 31 Mart 2024 seçimlerine olan ilginin düşüklüğünü şu ifadelerle açıklıyor:
“Yerel seçim zaten genel seçimlere kadar önemsenmez. 2019’da 2023’e giden bir adım olarak görüldüğü için daha fazla önemsenmişti. O durumda bile geçerli oy oranı %81’de kaldı. Şimdi bunun altına düşeceğini söyleyebilir. Artı, bir kesim için de oy kullansalar bile önemsenerek kullanan bir oy olmama ihtimali yüksek. Bu da, stratejik oy kullanma yerine, gönlüne göre, hatta keyfine göre oy kullanma eğilimi doğurabilir.”
“Mevcut siyasetçiler ve partiler, seçmenleri özellikle genç seçmenleri tatmin etmiyor”
“Bu ilgisizliğin en önemli sebebi politik yeterlilik (political efficacy) kaybı. Yani insanlar siyasete etki edebilme duygularını yitirdiler. Üstelik bu sadece iktidar ile sınırlı iken, yönetilebilir bir duygu idi. Ancak muhalefeti de etkileyemedikleri ile birleşince, ümitsizliğe kapıldılar. Mevcut siyasetçiler ve partiler, seçmenleri özellikle genç seçmenleri tatmin etmiyor. Seçmenler partilerden çoğu konuda önde gidiyor. Dolayısıyla gençler apolitik oldukları için değil, mevcut siyasette kendilerini, ilgi alanları bulamadıkları, sorunların çözümüne yönelik ikna edici politikalar duyamadıkları için reel siyasetten soğuyorlar.”
Roj Girasun: “Kürt kentlerinde ve Kürt seçmenlerde bu seçimde de sandığa gitme oranının düşüş göstermesi olası”
Serbestiyet’e konuşan Rawest Araştırma Müdürü Roj Girasun ise kürt seçmenlerde de benzer bir durum olduğunu söylüyor ve ilginç bir noktaya dikkat çekiyor:
“Kürt kentlerinde 2015 Haziran ayından bu her seçim katılım düşüyor bu seçimde katılımın düşmesi olası…”
“DEM Parti’nin Başak Demirtaş’ı aday göstermemesi sandığa katılımı azaltabilir”
Girasun, DEM Parti’nin İstanbul’daki aday belirleme sürecinin de Kürt seçmenin İstanbul’da ve Kürt illerinde sandığa gitme motivasyonunu olumsuz etkileyeceğini düşünüyor:
“İstanbul’da da Kürt seçmenlerin sandığa gitme oranında düşüş olması oldukça yüksek bir ihtimal… Başak Demirtaş aday olsaydı İmamoğlu’na DEM Parti’sinden gidebilecek oylar minimize olacaktı. Başak Demirtaş’ın aday olmamasının İmamoğlu açısından olumlu tarafı DEM Parti’den kendisine gelebilecek oylar artacak. Ama DEM Parti’nin bu saatten sonra çıkardığı aday zayıf bir aday görüntüsü sergileyecek.
“DEM Parti açısından çıkardığı adayın zayıf aday görüntüsü verebilir. Bu da DEM Parti seçmeninin bir kısmının daha Ekrem İmamoğlu’na oy vermesine sebebiyet verebilir. DEM Parti’nin seçmeninin sandığa gitme motivasyonunun tahrip olacağı kanaatindeyim. Yani bu seçimde sandığa gitme motivasyonunu düşürebilir.”