İYİ Partili Nevşehir Belediye Başkanı Rasim Arı, Belediye Meclisi’nde alınan kararla kentteki Borsa Kavşağı’nın adının Abdullah Çatlı Meydanı olarak değiştirildiğini açıkladı.
Abdullah Çatlı’nın kardeşi Zeki Çatlı şöyle dedi:
“28 yıldır beklediğimiz cevabı bugün aldık. Bugün tarihe not düşülecek bir gün. Olması gereken oldu. Nevşehir’de ‘Borsa Kavşağı’ olarak bilinen yerin adı ‘Abdullah Çatlı Meydanı’ oldu. Daha önceki belediye başkanlarının yapamadığı bir kahraman adının bulvara verilme olayını Nevşehir Belediye Başkanı Rasim Arı yüreklilik göstererek gerçekleştirmiştir.
“Memleketimiz Nevşehir’in kahramanlarına sahip çıkarak büyük yüreklilik gösterip, nice vatan sevmezi karşısına almak uğruna vefadan vazgeçmemiştir. Bütün gayretlerinden, çalışma ve fedakarlıklarından dolayı Sayın Rasim Arı’ya teşekkür ediyor, alnından öpüyorum.”
Abdullah Çatlı kimdir?
Türkiye onu 1996’da Susurluk’taki trafik kazasıyla tanıdı.
1977’de Ülkü Ocakları Ankara İl Başkanı, 25 Mayıs 1978’te de Ülkücü Gençlik Derneği Genel Başkan Yardımcılığı’na seçildi. Çok sayıda siyasi cinayet, bombalama, kahve taranması ve hapisten adam kaçırma olayının düzenleyicisi olmakla suçlandı.
11 Temmuz 1978’de Ankara’da Hacettepe Üniversitesi öğretim üyelerinden Doç. Dr. Bedrettin Cömert’in öldürülmesi olayının faili olarak, Ankara 5. Sulh Ceza Mahkemesi’nce hakkında gıyabi tevkif kararı verildi.
23 Ağustos 1978’de Sakarya ilinde, 06 PD 137 plakalı otonun içinde Ülkücü Nevzat Bor ile birlikte yakalandı ve gözaltına alındı. ÜGD Genel Başkanı Muhsin Yazıcıoğlu’nun “Ankara’nın her tarafında bomba patlatırız” tehdidi yüzünden serbest bırakıldığı da iddia edildi.
Abdullah Çatlı’nın, 9 Ekim 1978’de de Ankara ili Bahçelievler semtindeki 7 TİP’linin katledilmesi olayının planlayıcısı ve baş sorumlusu olduğuna ilişkin tutuklama kararı, olayın üzerinden 4 yıl 4 ay geçmesinden sonra, 4 Mart 1982’de çıkartılabildi.
1979 yılında İstanbul’a yerleşen ve Hasan Kurtoğlu sahte kimliğini kullanan Çatlı, burada silah ve uyuşturucu kaçakçıları ile yakın ilişkiler kurdu. Emniyet tarafından hazırlanan bir belgede, 16 Mart katliamında kullanılan TNT kalıplarının Çatlı tarafından satın alındığı ettiği ifade ediliyor.
Çatlı, İstanbul’da kaldığı dönemde Ağca’nın hapisten kaçması eylemini Oral Çelik ile birlikte organize etti, Milliyet gazetesi başyazarı Abdi İpekçi’nin öldürülmesinden sonra, Abdullah Çatlı’nın Mehmet Ali Ağca ve arkadaşlarına sahte pasaport temin ettiği, hatta Mehmet Ali Ağca’nın hapisten kaçtıktan sonra Çatlı’nın evinde kaldığı söylendi, konuşuldu.
Çatlı, Nevşehir Emniyetinden sağladığı pasaport ile 12 Eylül’ü izleyen aylarda yurt dışına çıktı. Bulgaristan ve Viyana’da bir süre kaldı. 13 Mayıs 1981’de Ağca tarafından gerçekleştirilen Papa Suikastı tertipçilerinden olduğu ileri sürüldü. 22 Şubat 1982’de İsviçre’de Mehmet Saral adına düzenlenmiş sahte pasaport ile yakalandı, ancak serbest bırakıldı. 9 Eylül 1982’de İtalyan kökenli kontra lideri Stafane Deele Chiaie ile birlikte, Amerika’da yapılan Dünya Anti Komünistler Birliği toplantısına katıldığı iddia edildi. 22 Ekim 1983’de Paris’te MİT ile ilişkiye geçtiği ve ASALA’ya karşı beş eylemde kullanıldığı, MİT resmi belgelerinde yer aldı. 22 Ekim 1984’de Paris’te 450 gram eroin ile yakalandığında, üzerinde Hasan Kurtoğlu adına düzenlenmiş bir pasaport vardı. Çatlı, Fransa’da 4,5 yıl hapis cezasına çarptırıldı. 16 Eylül 1985’de Papa Suikastı davasında tanık olarak konuştu. Oral Çelik’in suikast ile ilgisi olmadığını, Ağca’nın Bulgar ajanı olabileceğini iddia etti. Çatlı, kısa bir süre sonra Fransa tarafından uyuşturucu kaçakçılığından 7 yıl ceza aldığı İsviçre’ye iade edildi. 21 Mart 1990’da Zug cezaevinden kaçtı.
1993’de Türkiye’ye gelen ve taşıdığı Şahin Ekli adına düzenlenmiş sahte pasaport ile gözaltına alınan Çatlı, aynı tarihte serbest bırakıldı. Yeşilköy havaalanında alınan parmak izleri, yıllar sonra Ömer Lütfü Topal’ı öldüren otomatik silahlardan birinin şarjöründe de bulunacaktı. Çatlı’nın 26 Nisan 1996’da Ömer Lütfü Topal ile aynı uçakta Kıbrıs’a gittiği ve aynı otelde kaldıktan sonra 1 Mayıs 1996’da geri döndüğü de kayıtlardan ortaya çıktı.
Türkiye’de Mehmet Özbay sahte kimliğini kullanan Çatlı, İstanbul’da 6 şirkete ortak olmuş ve ticaret hayatına da atılmıştı. Tansu Çiller’in başbakanlığı döneminde PKK’nın finansman kaynağı olarak görülen Kürt kökenli işadamlarına yönelik operasyonlarda yer aldığı; 15 Mart 1995’de Azerbaycan’da düzenlenen darbenin organizasyonunda yer aldığı; Tarık Ümit’in kaçırılıp öldürülmesi olayını düzenlediği; ilişki içinde olduğu Özel Harekatçı polisler ile birlikte Ömer Lütfü Topal cinayetini gerçekleştirdikleri; Mehmet Ali Yaprak’ı fidye almak için kaçırdığı… devletin çeşitli resmi belgelerinde ifade edilmektedir.
Çatlı, 3 Kasım 1996’da Balıkesir’in Susurluk ilçesi yakınlarında geçirdiği trafik kazasında öldü. Üzerinde Mehmet Özbay adına düzenlenmiş sahte kimlikler, yeşil pasaport, ruhsatsız silah ve ceket cebinde bir miktar kokain bulunuyordu. Yapılan otopside, kanında kokain maddesine rastlandı.