Ana SayfaHaberlerLivaneli: “1994’te Hürriyet Emniyet’ten belge alıp beni terörist gibi göstermek için manşet...

Livaneli: “1994’te Hürriyet Emniyet’ten belge alıp beni terörist gibi göstermek için manşet attı”

Zülfü Livaneli, 12 Mart’ı izleyen dönemde İsveç’te siyasi mülteci başvurusu yaptığı gün İsveç polisi tarafından çekilen fotoğraflarının, Erdoğan’ın kazandığı ve kendisinin de SHP’nin İBB adayı olduğu 1994 yerel seçimlerinden 5 gün önce o Hürriyet’in manşetinden verildiğini hatırlattı: “Seçime bir hafta kala Hürriyet’in manşetinde beni terörist gibi göstermek amacıyla yayınladılar ve bazı kesimleri etkilediler. Saygı Öztürk, resimleri Emniyet Müdürlüğü'nden alıp Hürriyet'e getirdiğini iftiharla yazdı. Burada söz bitiyor.” Saygı Öztürk: “Hürriyet başka bir adayı destekliyordu.”

Zülfü Livaneli, yazar Erdal Öz ile dostluğunu anlatan “Sazın Teli Koptu” kitabıyla ilgili T24’ten Ebru Dedeoğlu’na röportaj verdi.

12 Mart darbesinden sonra 1972-1973 arasında üç kere cezaevine girip çıkmasının ardından İsveç’e gittiği dönemden bahseden Livaneli, “İsveç’te siyasi mülteci olmak için başvurduğumda kimliğimi ispat etmemi istediler, edemediğim için orada da hücreye kapatıldım” dedi.

“Beni terörist göstermek amacıyla yayınladılar”

Livaneli, kendisinin SHP’nin adayı olarak girdiği ve Recep Tayyip Erdoğan’ın Refah Partisi adayı olarak kazandığı 1994’teki İBB Başkanlığı seçimlerinden 5 gün önce İsveç emniyetindeki fotoğraflarının Hürriyet’in manşetinde yayımlandığını hatırlatarak şunları söyledi:

“Hâlâ anlamadığım bir biçimde, cuntayla mücadele eden bir devrimci olarak İsveç’e iltica başvurusunda bulunduğum gün çekilen resimler bizim polisin eline geçmiş. Oysa demokratik bir devlette ahlâkî olarak bunun gizli kalması gerekir.

Yıllar sonra 1994 şaibeli ve hileli seçimlerinde beni zoraki aday yaptıklarında bunlar devreye girdi. Seçime bir hafta kala Hürriyet gazetesinin manşetinde beni terörist gibi göstermek amacıyla bu resimleri yayınladılar ve gerçekten de bazı kesimleri etkilediler. Oysa gerçek demokrasilerde cuntaya direnmek o insana saygınlık kazandırır.

Geçenlerde Saygı Öztürk bu resimleri kendisinin Emniyet Müdürlüğü’nden alıp Hürriyet’e getirdiğini iftiharla yazdı. Burada söz bitiyor. Ne diyeceğimi bilemiyorum.”

1994’teki Hürriyet manşeti: “DYP’den şok dosya: Zülfü’yü üzen fotoğraflar”

O dönemde Erol Simavi’ye ait olan Hürriyet, 27 Mart 1994’te yapılacak yerel seçimlerde Doğru Yol Partisi’nin İBB adayı Bedrettin Dalan’a destek veriyordu.

Gazete, 22 Mart 1994’teki birinci sayfasında Livaneli’nin İsveç emniyetindeki çekilen fotoğraflarını yayımlamış ve “Zülfü’yü üzen fotoğraflar” manşetiyle çıkmıştı.

Hürriyet’in 22 Mart 1994 tarihli Saygı Öztürk imzalı manşet haberi.

Saygı Öztürk’ün imzası bulunan manşet haberde Livaneli’nin İsveç emniyetindeki fotoğraflarının “üst düzey bir DYP’li isim” tarafından hazırlatılan dosyaya girdiği iddia edilmişti.

Erol Simavi, Refah Partisi’nin İstanbul ve Ankara başta olmak üzere önemli büyükşehirleri kazanarak büyük bir çıkış yakaladığı 1994 yerel seçimlerinden kısa bir süre sonra Hürriyet’i Aydın Doğan’a satmıştı.

“Hürriyet başka bir adayı destekliyordu”

Saygı Öztürk, üç yıl önce olayın tekrar gündeme geldiği günlerde, 16 Temmuz 2021 tarihinde Sözcü’deki yazısında şöyle yazmıştı:

“Livaneli’nin belediye başkan adaylığı döneminde Sabah gazetesi, kendi yazarlarından Zülfü Livaneli’ye alabildiğine destek veriyor, Hürriyet ise başka adayı destekliyordu. Türkiye’deki baskılara dayanamayıp yurt dışına çıkmayı başaran Zülfü Livaneli’nin, ülkemiz aleyhine yapılan gösteride bayrağımızı yaktığı konuşuluyor, yazılıyordu. Buna ilişkin fotoğraflar olduğu söyleniyordu.

Rahmetli gazeteci ağabeyimiz Muammer Yaşar Bostancı adına Sabah gazetesi tarafından verilen haber ödülünü ben kazanmıştım. 22 Mart 1994 akşamı gazetede düzenlenecek törenle ödülümü alacaktım. Sabah İstanbul’a gideceğim için haberimi akşamdan yazıp bıraktım.

(…)

“Emniyet Daire Başkanı, ‘Zülfü Livaneli’nin dosyasını getirin’ dedi”

Mesai bitmek üzereydi. O saatlerde ziyaretçi gelmediği için bilgi alabilmenin en uygun saatiydi. Emniyet’te bir daire başkanının yanına gittim. ‘Zülfü Livaneli’nin bayrağımızı yaktığı doğru mu? Acaba siz de böyle bir bilgi, fotoğraf var mı?’ diye sordum. Hatırlamadığını söyledi. Ben, ‘Var da belki başkan bilmiyor ya da vermek istemiyor’ diye düşündüm. ‘Dosyasına bir baksanız’ dediğimde, ‘Valla ben de merak ettim’ dedi. Zile bastı. Özel kalem görevlisine, ‘Zülfü Livaneli’nin dosyasını getirin’ dedi. Aradan neredeyse yarım saat geçti. Görevli bir klasörü başkanın masasına bıraktı.

Müdür, klasörün kapağını kaldırdığında en üstte Livaneli’nin İsveç polisi tarafından çekilen gözaltı fotoğraflarını gördü. Fotoğrafı ve içinde yer alan Livaneli’nin iltica başvurusu dilekçesini özellikle istedim.

Belgelerin fotoğrafı alınabilirdi ama bugünkü gibi teknoloji olmadığı için o fotoğrafları gazeteye götürüp telefoto cihazıyla geçmemiz ya da üzerinden fotoğraf çekmemiz gerekiyordu. Gazetede fotoğraflar İstanbul merkeze ulaştırıldı. Haberi de sabah geçilecekti.

Sabah, havaalanında Hürriyet’i aldığımda, benim getirdiğim fotoğraflar, yazdığım haber manşete taşınmıştı. Gazetenin yazı işleri, haberi kaynak olarak DYP’nin hazırladığı dosya biçiminde manşete taşımıştı. Hemen belirteyim ki, o fotoğrafların elde edilişi tıpkı anlattığım gibi. Livaneli, bu fotoğrafların dönemin Emniyet Genel Müdürü Mehmet Ağar’ın talimatıyla verildiğini belirtse de, işin doğrusu Ağar’ın ya da başka birisinin hiç ilgisinin olmadığıdır. Haberin spotuna gelirsek, o yazı işlerinin tamamen kaynak gizlemeye dönüktü.”

Zülfü Livaneli, dönemin SHP Genel Başkanı Murat Karayalçın ile birlikte.

“Susurlukçular karşıma çıktı”

Livaneli, 1994’teki İBB adaylığıyla ilgili olarak da şunları söyledi:

“94 seçimlerine zoraki olarak itildim ama keşke Ülker’i (eşi) dinleyip daha çok direnseydim. Cadı kazanının tam ortasına düştüm haberim olmayarak. Amerika’nın, Türkiye’de bir İslami iktidar kurma stratejisine geçtiği, kadrolarını oluşturduğu, üç sosyal demokrat partinin de lider ihtirasları uğruna birbirini kırdığı, karşıma Tansu Çiller, Mesut Yılmaz, Ecevit, Baykal, emniyet, Susurlukçular, tarikatlar gibi güçlerin çıktığı ve beni şahsen yok etmeye çalıştıkları dönemde, rahmetli babam dahil bütün aile çok acı çekti ama bundan da önemlisi, Türkiye’de bu kadar örgütlenmiş kötülüğün olduğunu o zaman gördüm. Ayrıca oy çalma metodunun da başlangıcıydı. Yıl da o korkunç 94. Ülker zaten istemiyordu, şimdi de ‘Seni vurmadıklarına şükret’ diyor.”

Livaneli’nin İBB adaylığıyla ilgili gazetelerde yayımlanmış bir ilan.

- Advertisment -