“1981’den bu yana genel seçime katılım rekoru kırıldı”
Fransa’da genel seçimin ikinci turu sürprizli oldu. İlk turda aşırı sağın birinci çıkması üzerine ikinci turda diğer partiler, aşırı sağa karşı ittifak halinde hareket eden bir tavır sergiledi. Bu sonuç nasıl ortaya çıktı?
Seçim sonuçları aslında hem sürpriz hem de değil. Aşırı sağcı Ulusal Birlik (RN) ilk turda tek başına yaklaşık 9 milyon 400 bin seçmenden oy aldı, ki bu sayı geçerli oyların yaklaşık yüzde 30’u demek. RN’nin 7 Haziran’daki Avrupa Parlamentosu seçimleri sonrasında geleneksel sağcı Cumhuriyetçiler (LR) partisinin milliyetçi-muhafazakâr kanadından devşirdiği bloğu da katarsak buna, aşırı sağcı oylar yaklaşık yüzde 34’lük bir oy oranına ulaştı. Sonuçlar böyle çıkınca, kamuoyu araştırmaları kuruluşları başta olmak üzere, herkes RN ve müttefiklerinin ikinci tur sonunda mecliste rahat hatta mutlak çoğunluğa sahip olacağını öngörmeye başladı.
Ancak Fransa’nın merkez, merkez sol ve merkez sağ partileri ve seçmenleri eskiden bu yana aşırı sağın önünü kesme amacıyla blok oluşturma geleneğine sahipler. İlk turun hemen ertesinde sol ittifakı oluşturan dört parti ile Cumhurbaşkanı Macron’a destek veren üç merkez parti kerhen de olsa ikinci turda aşırı sağa kaşı blok konusunda uzlaşmayı başardılar. Birçok seçim bölgesinde aşırı sağa karşı oyların bölünmesini önlemek amacıyla karşılıklı olarak adaylarını çektiler. Yani, kim hangi seçim bölgesinde daha kuvvetli ise onu desteklediler.
Burada seçmenin refleksinin ne olacağı merak ediliyordu. Fakat seçmen de bu oyunu oynadı, hatta okulların yaz tatiline girmesine rağmen 1981’den bu yana bir genel seçime katılım rekoru kırıldı. Yaklaşık üç milyon seçmen de vekaleten oy kullandı, ki bu da Fransız seçim tarihinde bir ilk.
“Aşırı sağcılar ülkenin sosyal dokusu açısından tehdit”
Aşırı sağın güçlenmesi halinde kaygı yaratabilecek dinamikler neler oldu?
Tüm Avrupa’da olduğu gibi Fransa’da da aşırı sağın yükselişi yeni bir fenomen değil. Yeni olan, bu hareketlerin marjinal olmaktan çıkıp, kendi ideoloji ve formatlarıyla sistem ve iktidar partisine dönüşme taktikleri. Kimileri bu durumu kuzu postuna bürünmüş kurt olarak özetliyor. RN’nin gerçek lideri olan Marine Le Pen’in babası Jean-Marie Le Pen, 1950’lerden bu yana aşırı milliyetçi hareketler içindeydi, İkinci Dünya Savaşı sırasında Naziler ile iş birliği yapmış kimi dostlarıyla birlikte 1970’lerin başlarında Ulusal Cephe partisini kurdu.
Dün olduğu gibi bugün de bu aşırı milliyetçi partilerin DNA’sında ırkçılık ve yabancı düşmanlığı mevcut. Üslup ve kimi söylemler değişse de özde pek değişim yok. Günümüzde yabancı düşmanlığı kabuk değiştirmiş durumda mesela. Daha 1990’ların başlarına kadar Fransa’daki İtalyan, İspanyol, Portekizli de yabancı düşmanlığından nasibini alırdı. Aşırı milliyetçiler Yahudileri sevmezdi. Hatta Fransız TV kanalları bu insanların şiveleriyle alay eden programlarla doluydu, Fransız halkı bunlara gülerdi.
Ancak 90’lardan sonra, özellikle 2000’lerin başlarından itibaren yabancı düşmanlığının yerini Müslüman düşmanlığı aldı ve aşırı milliyetçilerin siyasal planda ekmek teknesi haline geldi. Fransa’da Müslüman kültüründen yaklaşık 6-7 milyon kişinin yaşıyor, çoğunluğu Fransız vatandaşı, bunların da bir bölümü çifte vatandaş, yani aynı zamanda bir başka ülkenin vatandaşı.
Dolayısıyla aşırı sağcılar ülkenin sosyal dokusu açısından tehdit olarak görülmekteler. Her ne kadar söylemlerini yumuşatmış olsalar da uygulamak istedikleri ekonomik politikalar hâlâ iş dünyasını ikna edebilmiş değil. Dış politikada ne kadar yeterli kadroya sahipler, kimse bilmiyor. Geçmişte Putin Rusya’sı ile flört etmiş olmaları birçok çevreyi rahatsız ediyor. Elbette başta Almanya olmak üzere birçok Avrupa ülkesi de Fransa gibi AB’nin en önemli ikinci ülkesinin belirsizliklere savrulmasından kaygı duyuyor.
“Aşırı sağ timsah gözyaşı döküyor; Cumhurbaşkanlığı’na sahip olmadan hükümeti kuran parti iktidarda zayıflar”
Aşırı sağın Meclis çoğunluğunu ve dolayısıyla hükümeti ele alması engellendi. Ancak seçim sonuçları aynı zamanda aşırı sağın yükselişinin devam ettiğini de gösteriyor. Bundan sonrası için tahminleriniz nelerdir?
Şimdi ezber bozucu bir tahminde bulunacağım. Evet, aşırı sağcı RN beklediği kadar milletvekili çıkaramadı, önü kesildi, hükümet kuramayacak. Ancak bir önceki yasama dönemine oranla milletvekili sayısını yüzde 55-60 civarında arttırdı. Kullanılan oy bazında Fransa’nın birinci partisi. Yani, hiç de kaybeden bir partiye benzemiyor.
Aslında biraz da timsah gözyaşları döküyor diyebilirim. Fransa’nın mevcut şartlarında hükümet kurmak hiç de avantajlı bir durum değil. Kurumsal planda değil, zira Fransa’da Cumhurbaşkanlığı sizde değilse gerçek iktidar değilsiniz. İktidarı Cumhurbaşkanı ile paylaşmak zorundasınız. Bu da programınızı istediğiniz gibi uygulayamayacak ve iktidarda zayıflayacaksınız demek.
Fransa’da 2026 yılında belediye, 2027’de Cumhurbaşkanı seçimleri düzenlenecek. Şimdi iktidar olan bu seçimlere zayıflamış girer. Bu nedenle taktik açıdan kuvvetli bir muhalefet olarak kalmak daha mantıklı.
Ekonomik planda Fransa’nın kamu maliyesi kötü durumda, hatta euro bölgesinin en kötülerinden. Kamu borcu 3 trilyon euro üstünde, kimi kredi derecelendirme kuruluşları Fransa’nın notunu düşürüyor. Küresel piyasalar Fransız hükümetinden kemer sıkma politikaları ve yapısal reformlar talep edecektir, oysa popülist partiler seçmenlerine devletin cebinde olmayan parayı vaat ediyor. Bir de Fransa euro bölgesine ait bir ülke, yani para ve faiz politikalarınızı siz belirleyemiyorsunuz.
Özetle, RN hükümet olamadı ama ana muhalefet partisi konumunda. Parti bazında Meclisin en önemli partisi. Kaybedip kazanmak gibi bir şey.
“Fransa’nın siyasi kaosa sürüklenme riski var”
Yeni hükümet nasıl oluşacak? Fransa’da bu konu hakkında neler tartışılıyor?
Fransa’da aşırı sağın iktidar olması veya mecliste olağanüstü kudretli olması engellenebildi ama seçmen öyle bir tablo yarattı ki hükümet kurmak ve yaşatmak çok zor olacak. Mecliste hiçbir parti tek başına hükümet kurmak için gerekli asgari 289 sandalyeye sahip değil. Meclis üç bloğa bölünmüş vaziyette. Dört partiden oluşan sol blok 182, üç partiden oluşan merkez blok 163, aşırı sağcılar 143 sandalyeye sahip. Bunları 68 sandalyeyle geleneksel sağ LR izliyor. Sol kazandı deniyor ama bu gerçek değil, gördüğünüz gibi Meclisin büyük bölümünü sağ ve aşırı sağcılar oluşturuyor.
Fransa’da bir siyasi parti ya da bloğa hükümet kurma görevini Cumhurbaşkanı verir. Cumhurbaşkanı Macron muhtemelen bekleyecektir. NATO zirvesinden dönmeden adım atmayacaktır. En azından yeni meclisin 18 Temmuz’daki ilk birleşimini bekleyecektir. Macron’un hükümet kurma görevini prensip olarak öncelikle sol ittifaka vermesi gerekiyor. Sol ittifak kararnamelerle ülkeyi yönetirim iddiasında ama kendi içinde çok kırılgan, birçok konuda anlaşamayan bir yapıya sahip. Ortak hükümet konusunda bölünebilirler. Macron da buna oynayacaktır. Sol bölünürse hükümet kurma görevini kendisini destekleyen merkez partilere verecek, bu partilerin merkez sol ve merkez sağdan devşireceği milletvekilleriyle asgari müşterek de uzlaşmış bir hükümetle ülkeyi yönetmeyi deneyecektir. Bu, Macron için ideal senaryo ancak tutmaz ise ülkenin siyasi kaosa sürüklenme riski var.
Mevcut ortamda bir siyasi parti ya da blok için azınlık hükümeti kurmak çok riskli. Her an bir gensoru önergesiyle ipiniz çekilebilir. Fransa’da Almanya’daki gibi ideolojik planda birbirlerinden farklı siyasi partilerin bir araya gelip büyük koalisyon kurma geleneği de yok. Geriye tek bir seçenek kalıyor, o da geçmişte İtalya ya da Belçika gibi ülkelerde gördüğümüz türden bir teknokratlar hükümeti. Her halükarda Macron’un Meclisi yeniden feshedip erken genel seçime gitmesi için en az bir yıl beklemesi gerekiyor. Yani Temmuz 2025’e kadar istikrarlı bir Fransa beklememek gerek.
“Macron, kumar oynadı ve kaybetti”
Macron’un bundan sonraki yolculuğunu nasıl değerlendirirsiniz?
Cumhurbaşkanı Macron ilk olarak 2017’de seçilmişti, 2022’de yeniden beş yıllığına seçildi, görev süresi 2027’de bitecek, ondan sonra yeniden aday olması mümkün değil. 2017’de seçildiğinde Mecliste 300’den fazla milletvekiline sahipti, yani mutlak çoğunluğu vardı. Fransa’da bir Cumhurbaşkanı Mecliste mutlak çoğunluğa sahip ise ülke aslında başkanlık rejimindedir diyebiliriz. Fakat mutlak çoğunluğa sahip değilse o zaman bıçak sırtındadır.
Nitekim 2022’de öyle oldu, yeniden seçildi ama Mecliste mutlak çoğunluğu yakalayamadı. Bu nedenle 2022’den bu yana ülkede gerçek anlamda reform yapılamıyor, ekonomik, sosyal ve siyasal krizler artıyor.
7 Haziran’daki Avrupa Parlamentosu seçimlerinden çıkan sonuçlar da bir bakıma bu krizlerin yansımasıydı. Macron Meclisi feshetmek zorunda kaldı, çünkü ülke yönetilemez durumda. Evet, bu bir siyasi kumardı, Macron oynadı ve kaybetti. Bundan sonra merkez partilere zar zor hükümet kurdurabilse dahi iktidarı sonlanmıştır. Tüm Fransa daha şimdiden Macron döneminin sonlandığını konuşuyor.