İzlemek için:
Günaydın efendim. Tabii, Suriye ile başlayacağız. Şöyle tarif edeyim: Ben biraz negatif açıdan bakacağım. Tabii, Esad’ın gidişinden hepimiz memnunuz; bunda kuşku yok. Şimdi Suriye, fakir bir aileye doğmuş engelli bir çocuğa benziyor. İşi zor, kolay değil. Hepimiz ümitvarız ama gerçekleri de görmemiz lazım.
Evvela ekonomik açıdan bakalım. Gazze ile beraber ele alındığında uluslararası kuruluşlar yüz elli milyar dolardan bahsediyor. İklim değişikliği dolayısıyla üç yüz milyar dolar sözü verildi. Yani, toplamda dört yüz elli milyar dolar söz konusu. Az bir para değil. Bu kadar likit sadece Çin’in elinde var. Çin, bir yere girdiği zaman inşaat işçileriyle beraber geliyor ki bu da Orta Doğu’da herkesin pek kabul edebileceği bir şey değil.
Şimdi de işin siyasi boyutuna gelelim. Şu anda Suriyeli muhalifler dört parça hâlinde ve aralarında uzlaşmaya çalışıyorlar. Tabii, iki önemli komşuları var: İsrail ve Türkiye. İsrail hemen her gün bombalıyor ve bunu silah depolarını bombaladığını söyleyerek gerekçelendiriyor. Aslında İsrail, tabir caizse buradan biraz toprak “tırtıklamaya” yani kendi topraklarına katmaya çalışıyor. Özellikle Golan Tepeleri’nde.
İsrail, bütüncül bir Suriye’den yana değil. Malum, Kürtleri de kovmuyor. Kürt tarafının talebi ise Kuzey Irak’takine benzer, Türkiye sınırları boyunca “terörden arındırılmış bölge” olmasını istiyor. Yani, diğer bir ifadeyle YPG’nin bu bölgede bulunmamasını istiyor. Amerika Birleşik Devletleri ise IŞİD’e karşı YPG’nin varlığının şart olduğunu ileri sürüyor. Bunları nasıl bağdaştıracağımızı bilmiyorum.
Mülteciler konusu gerçekten hiç kolay bir konu değil. Suriye’de işsizlik ve üretim düşüklüğü söz konusu. 5-6 milyon Suriyelinin geri dönüşü, hem gıda temini hem de iskan temini bakımından çok büyük zorluklar yaratacak. Bu nedenle kısa vadede iyimser olmayalım. Akaba’da yapılan toplantıya Amerika Birleşik Devletleri de katıldı. Ancak Amerika artık Trump adına değil, Biden yönetimi adına konuşuyor. İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra Churchill, Ruslarla müzakerelerde yanına, seçimi kazanan İşçi Partisi’nden bir temsilciyi de almıştı. Keşke Amerikalılar da Blinken’ın yanına Trump ekibinden birini alsalardı. Çünkü günümüzde Amerika’nın sözü eskisi kadar etkili değil. Nasıl bir Suriye olacağı henüz belli değil. İşler kolay değil. Fazla iyimser olmamak gerekiyor ama Suriye’ye de yardımcı olmak şart.
Şimdi Türkiye, istenirse askeri yardım verebileceğini söyledi. Peki, bu yardım kime karşı verilecek? Kolluk kuvveti olarak mı görev yapacak? Zaten orada bir askeri varlığımız söz konusu. Başka ülkeler de askeri yardım gönderebileceklerini söylerlerse işler iyice karmaşık bir hâl alır. Bu sorunun Suriyeliler tarafından kendi aralarında çözülmesi gerekiyor. Yani, Suriye meselesi hiç de kolay bir durum değil. Rusların Suriye’deki askeri üslerinin geleceği de belirsizliğini koruyor. Dolayısıyla Suriye adeta bir ipin üzerinde yürüyor.
Şimdi de Fransa’ya gelelim. Fransa’da siyasi kriz henüz çözülmüş değil. Macron yeni bir başbakan atadı. Bu yeni başbakan tecrübeli bir siyasetçi ve merkez sağdan geliyor. Acaba muhalefetin oylarını alıp bütçeyi meclisten geçirebilecek mi, bu da merak konusu.
Kore çok büyük bir başarıya imza attı. Bir demokrasi gösterisi yaptı. Cumhurbaşkanı’nı suçladı ve şimdilik görevden aldı. Kuzeyimizde Gürcistan’da sıkıntı hâlâ devam ediyor. Futbolcu bir cumhurbaşkanı adayı vardı. Tek adam yönetimine karşı kimse aday olmadı çünkü bu seçimin geçerli olmadığı kanaatindeler. Şimdi bu seçilmiş kişi ile mevcut cumhurbaşkanı arasında bir ihtilaf çıkması kaçınılmaz. Mevcut cumhurbaşkanı bu seçimin geçerli olmadığını söylüyor.
Gürcistan da oldukça sıkıntılı.
Biliyorsunuz, Cumhurbaşkanı Erdoğan, Etiyopya ile Sudan arasındaki denize erişim (veya deniz yolu) ihtilafını çözdü. Bu, uluslararası alanda da yankı uyandırdı. Daron Acemoğlu çok doğru bir şey söylemiş: “Bilinmez bir dünyada yürüyorsunuz. Ne olacağı belli değil.” Gerçekten de dünya, yarını öbür günü öngöremiyor.