Ana SayfaGÜNÜN YAZILARIKürt meselesindeki psikolojik bariyerler

Kürt meselesindeki psikolojik bariyerler

Bahçeli’nin ‘Öcalan hapisten çıkabilir’ sözü Türklere yönelik bir ezber bozucu çıkıştı ve karşılık da buldu. Şimdi Kürt cenahından birinin benzer bir çıkış yapması, ezberleri bozması ve zihinlerdeki psikolojik barajı yıkması gerekir. Nasıl ki “Kürtçe konuşmak serbest olursa ülke parçalanır” fikri gerçekçi olmayan bir psikolojik baraj ise, benzer bir psikolojik baraj Kürt camiasında da var. O da, “PKK silah bırakırsa yok oluruz. PKK’ya silah bırakın dersek bizi hain ilan ederler, öldürürler” korkusu, tabusudur.

Şöyle düşünelim: Bir yıl önce birisi çıkıp deseydi ki, ‘MHP Lideri Devlet Bahçeli Öcalan’a çağrı yapsın, hapisten çıkıp DEM gurubunda konuşmasını istesin’… bu fikre karşı ne düşünürdük? Bir tek kişinin dahi bunun gerçekleşme ihtimali olacağını söyler miydi? Hayır.

‘Bahçeli böyle bir açıklama yapsa ülkücüler ayaklanır, MHP dağılır, ortalık karışır, ittifak bozulur’ derdik üstüne, değil mi?

Ayrıca ‘DEM asla buna katılmaz, inanmaz, reddeder’ diyenler de olurdu.

İşte bu zihinlerdeki psikolojik bariyerlerin en çarpıcı örneği aslında.

ZİHİNSEL TABULAR

Hepimiz hatırlıyoruz sanırım, 1990’lı yıllarda Kürtçe konuşmanın resmi olarak yasak olduğu günlerde, ‘bir gün Kürtçe konuşmak yasak olmayacak, hatta devlet TRT ve Anadolu Ajansı’ndan Kürtçe yayın yapacak’ denseydi, inanan kaç kişi olurdu?

Okullarda seçmeli Kürtçe derslerinin olacağı, Kürtçe kurslarının açılabileceği, isteyen herkesin Kürtçe gazete ya da televizyon kurabileceği söylenseydi, eminim yine kimse buna ihtimal vermezdi.

Tıpkı 28 Şubat döneminde başörtüsü yasağının kaldırılacağı, başörtülü polis, hakim, öğretmen olacağı fikrinin insanlara uçuk gelmesi gibi.

O dönemler insanların zihinlerinde yıkılmaz gözüken tabular vardı.

Fakat AK Parti iktidarında herkesin asla değişmez dediği tabular, psikolojik bariyerler yıkıldı; ne ülkede kaos çıktı, ne iç savaş yaşandı, ne de memleket elden gitti.

Aslında tabular milletin değil, devleti yönetenlerin zihninde vardı. Millet Kürt-Türk evliliği yapacak kadar sorunu aşmıştı ama devlet Kürtçe konuşmayı devletin parçalanmasının eşiği olarak görüyordu.

Başörtülü biriyle başı açık biri hiçbir sorun olmadan yaşarken, devlet başörtüsünü serbest bırakmayı ülkeye şeriat getirmenin ilk adımı olarak görüyordu.

Devletin zihni ile milletin aklı her zaman birinden farklı işledi ve tüm zamanlarda millet devletten daha ileride bir zihin yapısına sahipti aslında.

KÜRT SORUNUNDAKİ PSİKOLOJİK BARİYERLER

Devlet Bahçeli ezber bozan çıkışıyla aslında o psikolojik bariyeri ülkücülerin, milliyetçilerin zihninde yıkıp attı. İtiraz edenlere bakmayın; çoğunluk silâhların bırakıldığı bir ortamda her konuyu konuşmanın mümkün olacağını savunuyor.

‘Her şey zıddıyla kaimdir’ kuralı gibi, bu meselede de psikolojik bariyerleri zıt kutupların çıkışları yıkabilir.

Tüm çözüm süreçlerinde en sert muhalefeti yapan Bahçeli’nin ‘Öcalan hapisten çıkabilir’ sözü, Türklere yönelik ezber bozucu bir çıkıştı ve karşılık da buldu.

Şimdi Kürt cenahından birinin benzer bir çıkış yapması, ezberleri bozması ve zihinlerdeki psikolojik barajı yıkması gerekir.

Nasıl ki “Kürtçe konuşmak serbest olursa ülke parçalanır” fikri gerçekçi olmayan bir psikolojik baraj ise, benzer bir psikolojik baraj Kürt camiasında da var. O da, “PKK silâh bırakırsa yok oluruz. PKK’ya silâh bırakın dersek bizi hain ilan ederler, öldürürler” korkusu, tabusu. Bu var o camiada.

Yoksa DEM partisi içinde ya da Kürt siyasetinde PKK’nın vesayetinden, akılsız politikalarından, şiddet uygulamasından bıkan, eleştiren çok insan var. Fakat zihinsel bariyerleri yüzünden bunu dillendiremiyorlar.

SİLÂHLARIN VARLIĞI KONUŞMAYI ENGELLİYOR

PKK’nın silâhlı varlığı Kürt meselesinin konuşulmasına katkı mı sağlıyor, zarar mı veriyor? Kürt siyasetçiler neyi konuşmak istiyor da devlet buna engel oluyor ve onlar da PKK’nın silâhlarına sığınıyor?

Bağımsız Kürdistan devleti haricinde, ana dilde eğitim ve anayasada vatandaşlık tanımı gibi her şeyi konuşmak, dillendirmek mümkün şu anda. Şahsen bu konuları konuşabiliriz diye canlı yayınlarda dile getiren bir gazeteciyim. Peki bunları televizyon ekranlarında konuşabiliyorsak, silâhlara ne gerek var?

Ana dilde eğitimi savunacak bir Kürt ile ekranlarda tartışmanın önündeki en büyük engel, terör örgütünün silâhlarıdır. Bu gerçeği görmesi gerekir Kürt siyasetinin.

Örneğin bugün bir Çerkez, Boşnak ya da Arnavut kendi dillerinde eğitim olmayı savunsa bu nasıl karşılanır? Doğal olarak bunun teknik boyutu, ihtiyaç olup olmadığı, pedagojik yönleri tartışılır. Kimse bu insanlara bölücü demez, ülkeyi parçalamak istiyorsun demez. Neden? Çünkü bu insanların terörle, silâhla, çatışmayla bir bağı yok.

Aslında Kürtler de aynı konuma gelebilirler. Fakat silâh konuşmamıza, iletişim kurmamıza engel oluyor.

CESUR KÜRTLERE İHTİYACIMIZ VAR

PKK’ya silâh bırakma çağrısı, Türklerden çok Kürtler için gerekli şu anda. Zira PKK zaten yurt içinde eylem yapamayacak hale geldi; Suriye ve Irak’ta her şey aleyhlerine değişti. Örgütün bu jeopolitik değişim ve coğrafya şartlarında yaşaması mümkün değil. Dağlarda mağaralarda saklanmaktan başka seçenekleri kalmadı. O da bir süreliğine mümkün olabilir, zira lojistik yolları da kapanacak yakında.

Yani PKK’nın silâh bırakması Türkiye’de, Suriye’de, Irak’ta sivil siyaset yapmak isteyenlere, Kürt meselesini konuşmak isteyenlere yarayacaktır asıl. Zira PKK örgütsel yapısı, kuruluş felsefesi ve ontolojik yapısı açısından başka fikirlere ve insanlara söz hakkı tanımayan, Baas rejimlerine benzeyen bir örgüttür.

Şöyle düşünün, bugün kayyum atanan belediye başkanlarının hepsinin geçmişinde örgütsel bir suç var. Peki DEM, sabıkası olmayan aday çıkartamaz mıydı? Tabii ki bu insan kaynağına sahip. Ancak arkaik bir anlayışla PKK ısrarla bu insanları aday yaptırdı ve kayyum atanmasını tahrik ederek, bir çatışma ortamı olmasını arzu etti. Buradan da mağduriyet yaratarak taraftar toplayacağını umdu.

Yani DEM hem milletvekili hem de belediye seçimlerinde sicilleri temiz adaylar çıkartabilir, fakat örgüt buna engel oluyor. İşte bu vesayetten kurtulmanın yolu cesur Kürt aktörlerinin ezber bozacak çıkışları olacaktır. Zihinlerdeki kendi psikolojik bariyerlerini yıkacak, tabuları ortadan kaldıracak bir çıkış gerekiyor. Elini taşın altına koyacak her aktör Kürt meselesine büyük katkı sağlar ve tarihin doğru tarafında yer alır.

Kemal Öztürk *

1995 yılından bu yana medyada olan Öztürk, 2011-2014 yılları arasında Anadolu Ajansı’nda genel müdürlük yaptı. Yeni Şafak ve Habertürk’te uzun yıllar yazan Öztürk, halen Al Jazeera’net için yazı ve haberler hazırlamaktadır.

- Advertisment -