Ana SayfaHaberlerGündem“14 yıl önceki toplantıya neden katıldın?” soruşturmasında 30 kişi tutuklandı

“14 yıl önceki toplantıya neden katıldın?” soruşturmasında 30 kişi tutuklandı

HDK soruşturması kapsamında adliyeye sevk edilen 50 kişiden 30'u tutuklandı. 13 kişi ev hapsi, 7 kişi de adli kontrol şartıyla serbest bırakıldı. Soruşturmanın ana konusu 2011-2014 yılları arasındaki Halkları Demokratik Kongresi toplantılarına katılmış olmak. Tutuklanan gazetesi Elif Akgül: “Bunlar 2011-2014 arası Fethullahçı hakim-savcılar tarafından hukuksuz bir şekilde elde edilen tapeler.” İlknur Melengeç: “İnsan 14 sene önceki şeyleri nasıl hatırlayabilir? Hatırlasa hatırlasa çok yakınının ölümünü, hatırlar.” Gazeteci Ercüment Akdeniz: “15 yıl önceki olayları hatırlamıyorum. Dönemin bütünlüğü içinde çözüm sürecine giden bir süreç vardı. Ben barış gazeteciliği yapıyorum, yeni süreci de destekliyorum.”

HDK soruşturmasında 30 kişinin tutuklanmasına tepki gösteren HDK Eş Sözcüsü Meral Danış Beştaş, “Şu anda darbenin tam göbeğindeyiz” dedi. EMEP milletvekili İskender Bayhan da “Önümüzdeki günler, yıllar bu ülkede bir gerçeğe tanık olacak. Baskıya iktidarını ayakta tutmaya çalışanlar yenilecek” dedi.

İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’nın Halkların Demokratik Kongresi’ne (HDK) yönelik başlattığı soruşturmada 18 Şubat’ta 10 ilde yapılan ev baskınlarında gözaltına alınan 50 kişi adliyeye sevk edildi. 30 kişi tutuklandı, 13 kişi hakkında ev hapsi kararı verildi, 7 kişi adli kontrol şartıyla serbest bırakıldı.

Halkların Demokratik Kongresi’ne yönelik soruşturmada Yıldız Tar, Atila Özdoğan, Ece Yıldız Karabacak, Özlem Feza Sezer Bayram, Yakup Kadri Karabacak, Aynur Cengiz, Ayşe Bengi Çelik, Dilek Posl, Erkin Barın Göylüler, Kardelen Taş, Melek Kızılocak, Şengül Erdoğan, Elif Akgül, İlknur Melengeç, Mehmet Saltoğlu, Ayşe Panuş, Ercüment Akdeniz, İbrahim Halit Elçi, Tarık Yıldız, Zeyfu Fakir, Alya Akkuş, Esengül Demir, Melih Kayhan Pala, Osman Zorba, Pınar Aydınlar, Saime Oğuzhan, Sema Barbaros Durmuş, Semiha Şahin, Ahmet Saymadi, Berfin Azdal, Emrecan Bayram ve  tutuklandı. 

13 kişi hakkında ev hapsi kararı verilirken, 7 kişi adli kontrol şartıyla serbest bırakıldı.

Gülsüm Ağaoğlu, Şenol Karakaş’ın aralarında olduğu 7 kişi adli kontrol şartı ve avukat Nurcan Kaya’nın da aralarında olduğu 13 kişi için ise ev hapsi kararı verildi.

Savunmalar…

Gazeteci Elif Akgül, savunmasında gazeteci olduğunu, Gezi Parkı ve 1 Mayıs eylemlerinde sahada haber takibinde olduğunu söyledi:

“Ben gazeteciyim, hak odaklı haberler üretiyorum. 2015 yılında üniversitede yüksek lisans yaparken sivil toplum örgütlerinin çağrısı üzerine ben de bağımsız feminist bir kadın olarak Ankara’daki toplantıya gittim ve delege olarak seçildim. Siyasi bir bağlantım yok, genel meclise bir kere gittim. Kurulda kimlerin olacağına yönelik isimler konuşulmuştu lakin amaçlarını bilmiyorum, siyasi faaliyetler yürüttüklerini biliyorum. 2011-2014 yıllarındaki Fethullahçı hakim-savcılar tarafından hukuksuz bir şekilde elde edilen tapeler… Zehirli ağacın meyvesinin zehirli olacağı ilkesi benim için de geçerli olmalı.

3 Aralık 2012 yılından itibaren resmen gazetecilik yapmaya başladım. Gazeteciyim, tarafsız ve nesnel olmalıyım, ben sadece meslek örgütlerine üyeyim, diğer örgütlerle bağım yoktur, basın kartına sahibim. Hukuksuz bir şekilde alınan tape kayıtları çok eski tarihli, hatırlamıyorum lakin konuşmalar suç içermiyor, günlük ve haber niteliği taşıyan mesleğim ile ilgili konuşmalar. Hem Gezi hem de 1 Mayıs eylemlerinde gazeteci olarak sahadaydım. Terör örgütü üyesi olduğum iddiasını kabul etmiyorum. Hiçbir suç örgütüne üye değilim. Neyin doğru neyin yanlış neyin suç neyin suç olmadığını biliyorum. Yasalara her zaman riayet ettim. Üzerime atılı suçu kabul etmiyorum, serbest bırakılmayı talep ediyorum.”

Kadın hakları savunucusu İlknur Melengeç:

“HDK’nın kadın meclisi üyesi değilim, ben kadınların mitinglerine giderim. Kadınlara yönelik bir şey yapıldığı zaman mutlaka giderim çünkü ben de bir kadınım.

Meclis üyeliğim yok. 63 yaşına giriyorum. Son 10 yılımı yaşlı anneme ve kayınvalideme bakmakla geçirdim ve hâlâ da bakmaya devam ediyorum, ben de çok genç değilim. Demokrat bir insanım. Haksızlık görürsem giderim, 1 Mayıs toplantılarına katılırım. Terör örgütü falan ne münasebet! Ben anayasal haklarımı kullanıyorum.

40 yılın üzerinde Almanya’da yaşadım ve ailemdeki yaşlılar yüzünden buraya gelmek zorunda kaldım. Hayatım boyunca gayri meşru bir iş yapmadım ve yapmam da. Katıldığım bütün eylemler yasal eylemlerdir. İnsan 14 sene önceki şeyleri nasıl hatırlayabilir? Hatırlasa hatırlasa çok yakınının ölümünü, düğününü veya kendisinin geçirdiği bir ameliyatı hatırlar. Benim telefonumu her yerden mesaj geliyor. Bir yerde kimlik bilgilerin çıkmış. Bir mağazadan tencere bile alacak olsam mail, isim soy isim vs istiyor. Kalp ritmi bozukluğum var, dişlerim protez, dört gündür doğru düzgün bir şey yemiyorum. Yesem protezlerimin yapışkanı çıkacak, dolayısıyla konuşamayacağım ve rahat bir şekilde nefes alamayacağım.

Evimden Savaşın İzinde, Girit’ten Ayvalık’a Mübadiller kitabı alındı. Bu kitap nasıl suç unsuru olabilir? Böyle şeyler çok ağrıma gidiyor. Bu kitap beni nasıl suçlu yapabilir? Beğenmediğim bir şeyi protestoya gitmişim, bu beni nasıl suçlu kılar?”

Yazar ve senarist Ayşe Bengi Çelik:

“HDK üyesi değilim. İsmim birtakım delege listelerinde görülmüş, mesleğim dolayısıyla birçok panele, sergiye vs. katılıyorum. Özgürlükçü ve barışçıl birçok platformun etkinliğinde yer alırım. HDK’nın da yasal etkinliklerine katılmış olabilirim, numaram bu sebeple orada çıkmış olabilir, ancak herhangi bir görevim yoktur.

Bir belgesel ve senaryo doktorluğu yaptım. Bana bir röportaj gönderildi, eski bir belediye başkanı ile ilgiliydi, yerine kayyum atanan veya suçlu bulunan bir belediye başkanıydı. Belgesel yapılacağı belirtildi ve teknik danışmanlığım istendi. Senaryo doktoru olarak bundan sorumluydum. Filmi ben çekmedim, filmin matematik gereklerinin yerine gelmesi için danışmanlık verdim. Bu arada Ayasofya ibadete açılmadan önce Cumhurbaşkanının bir mektubuna da gene senaryo doktorluğu yaptığımı söylemek isterim. 91 yaşında bakımını üstlendiğim bir babam var, onun için de gözaltına alınmam travmatik olmuştur. Özel harekat koçbaşı ile eve girmiştir.”

Görme engelliler gazetesini yapan gazeteci Saime Oğuzhan:

“Herhangi bir terör örgütü ile irtibatım yoktur. Şişli’de aktif bir gazetecilik yapıyorum. Tanınan bir kişiyim, toplumsal çalışmalar da yapıyorum. 2007’den beri görme engelliler için bir faaliyet yürütüyorum.”

DEM Parti MYK üyesi Mehmet Saltoğlu:

“Evime gelinmeden öce pazartesi günü Ankara’da MYK toplantımız vardı. Ankara’da olduğum ve toplantıya katıldığım bilgisi emniyet tarafından öğrenilmiş. Ankara’da gözaltına alınacakmışım. Evime geldim, uykumu alamadan büyük bir terörist muamelesi maruz kalarak gözaltına alındım. Ne zaman bir savcı beni ifadeye çağırsa giderim. Yerim yurdum bellidir. 66 yaşındayım, 50 yıldır siyasetin içindeyim. Sosyalist fikirle yürüttüğüm faaliyetlerin hiçbiri illegal değildir, tümü yasaldır. Tümüyle yasal siyaset içerisinde yer aldım, herhangi yasa dışı bir örgüt üyesi olmadım, terör örgütü üyesi değilim.

1973 yılında Türkiye Sosyalist İşçi Partisi’yle başlayan siyasi hayatım hep meşru zeminde, yasal zemindeki partilerde devam etmiştir. Bir çok siyasi partiyle görüşüyorum.

Sosyalist Birlik Hareketi ve Sosyalist Yeniden Kuruluş Partisi bünyesinde HDK’nin çalışmalarına dahil oldum. 2013 yılında HDP kuruldu ve o tarihten itibaren 12 yıldır bu siyasi yapılanma içerisinde yer aldım. HDK özgürlükçü bir zemindir. HDK bildiğim kadarıyla 72 kurumun birleşerek bir araya geldiği bir demokratik toplum projesidir. Biz de SYKP olarak bu oluşumda yer aldık. HDK ile ilişkim bu kadardır.

HDK yasal bir oluşumdur, hiyerarşik bir yapılanma değildir. HDK halen devam ediyor, her yıl genel kurulunu yapıyor. Her ne kadar 2013 yılından sonra yapının içerisinde yer almasam da faaliyetlerine devam ettiklerini biliyoruz. 120 kişilik genel meclisi olduğunu biliyoruz, yapılanma faaliyetlerine devam ediyor, barış konferansı yapıyor.

2025 yılında yasal olarak faaliyetlerine devam eden bir oluşuma katılan insanların nasıl olur da terör örgütü üyeliği ile suçlanabildiklerini anlayabilmiş degilim. Madem bu HDK illegal bir yapılanma, nasıl olur da adliyenin önünde basın açıklaması yapabiliyorlar?”

Gazeteci Ercüment Akdeniz:

“Sabah işe giderken iki polis tarafından gözaltına alındım. Anahtarımı verdim, ‘Birlikte kapıyı açalım, şiddet vesaire olmasın’ dedim. Buna rağmen kapılar dövüldü, kötü görüntüler yaşandı, içeride ters kelepçe yapıldım. Defalarca yurtdışına gittim, geldim, hiçbir zaman kaçmayı düşünmedim. 2011-2012-2013 yıllarındaki tape kayıtlarıyla ilgili dönemin bütünlüğünü dikkate almak gerekiyor. Ben gazeteciyim, 15 yıl önceki olayları hatırlamıyorum. Dönemin bütünlüğü içinde çözüm sürecine giden bir süreç vardı. Çözüm sürecindeki her eylemi konuşmak lazımdır. Yeni bir süreç tartışılmaktadır. Ben barış gazeteciliği yapıyorum, yeni süreci de destekliyorum. Terör eylemi ile ilgili herhangi bir somut delil yoktur. Ne ile yargılandığımı anlayamıyorum. En son göç ve belediyelerle ilgili kitap yayınladım. Bu kitap ile ilgili onlarca randevu aldım, imza günleri yaptım, konuşmalar yaptım. Bununla ilişkili şeyler bile delil olarak sunulmuş. Daha önce Emek Partisi üyesiydim, oradaki faaliyetlerim de terör örgütü ile ilişkilendirilmiş. Dosyayı anlayamıyorum, şaşkınım. Gazetecilik faaliyetime devam etmek için serbest bırakılmamı talep ederim.”

Mimar Kardelen Taş:

“Üniversite yıllarımda sosyalistlerle tanıştım, HDK içinde birkaç etkinliğe katıldım, başkaca bir faaliyetim olmadı. Mimarım, kent ve kadın başlıkları üzerine akademik çalışmalar yürütmekteyim. Herhangi bir panelin çalışmanın parçası olmadım. Hakkımdaki suçlamaları kabul etmiyorum, şiddetin her türlüsüne karşı oldum. Suçlamalarla ilgili açıklama yapmak zorunda olduğum için üzgünüm.”

Ece Yıldız Karabacak:

“2011 yılında uluslararası ilişkiler bölümünden mezun oldum. Tez kapsamında yerel siyaset konusunda çalışmayı planlıyordum. Legal bir platform olarak HDK’nin toplantısına katıldım. Sonra tez konusu başka bir yere kaydı, sonrasında da zaten katılmadım.”

Yakup Kadri Karabacak:

“2009 yılında yüksek lisans için İstanbul’a geldim. Üniversite zamanlarında da siyasetle ilgileniyordum. SDP ile siyaseti takip ettim. Siyaseti bırakmak üzereydim. Yapılan 1-2 toplantıya belki katılmış olabilirim. HDK’da görev almadım. Sonrasında başka bir siyasi kurumda da yer almadım, yöneticilik yapmadım.”

HDK tutuklamalarına vekillerden adliye önünde tepki

Tutuklama kararlarının ardından İstanbul Adalet Sarayı önünde yapılan açıklamada konuşan HDK Eş Sözcüsü ve DEM Parti Erzurum Milletvekili Meral Danış Beştaş, ” Şu anda darbenin tam göbeğindeyiz. Darbe günlerinin merkezini yaşıyoruz. Bu bir darbe pratiğidir” dedi:

“Sanatçılar, siyasetçiler, insan hakları savunucuları, kadın hakları savunucuları, sosyalistler, demokrasi mücadelesi verenler bugün bu adliyede saatlerdir sorgu beklediler. Sonuç ne biliyor musunuz, matbu tutuklama kararları verdiler. Kopyalayıp yapıştırmışlar” diyen Beştaş, “3 tane sulh ceza hakimi ifade almış ama tutuklama gerekçesi birbirinin kopyası. Bunların nerede yazıldığını gayet iyi biliyoruz. Bu operasyonun emrini verenler aynı zamanda bu gerekçeyi de oluşturdular”

13-14 yıl önceye kadar gidiyorlar. Aniden uyanmışlar, eyvah HDK bir suç örgütüymüş dediler. 14 yıl neredeydiniz ya. Suç örgütü olan biz değiliz, suç işleyen sizlersiniz. HDK bu ülkenin yüz akıdır. Dayanışmanın, birlikte mücadelenin, yan yana durmanın, hak savunuculuğu yapmanın, toplumla bütünleşmenin adıdır. Siz bununla korkuyu yaymaya çalışıyorsunuz. Biz de bunun karşısında cesareti ve dayanışmayı yayacağız. HDK’den bir suç örgütü çıkaramazsınız, buna izin vermeyeceğiz.”

Daha önce soruşturmada 6 bin kişilik bir lite olduğunu iddia eden Emek Partisi (EMEP) İstanbul Milletvekili İskender Bayhan ise  “Önümüzdeki günler, yıllar bu ülkede bir gerçeğe tanık olacak. Bu ülkeye hukuksuzluk, adaletsizlik gömleğini giydirenler, bu ülkeyi baskı ve sömürü politikalarıyla yöneterek iktidarını ayakta tutmaya çalışanların yenildiğine tanık olacak” şeklinde konuştu.

- Advertisment -