Ana SayfaDış HaberÇEVİRİ | The Economist: Korkmayın Avrupalılar!  Arkanızda Recep Tayyip Erdoğan var!

ÇEVİRİ | The Economist: Korkmayın Avrupalılar!  Arkanızda Recep Tayyip Erdoğan var!

The Economist dergisi “Avrupa'nın Türkiye ile zorunlu yeniden başlangıcı” başlıklı makale yayınladı: “Bugün Avrupa’da mültecilerle ilgili endişeler yerini Rusya'yla ilgili endişelere bırakırken, Avrupa neredeyse Erdoğancayı (Erdoganese) akıcı bir şekilde konuşur hale geldi. Türkiye'nin üyelik teklifi derin dondurucuda bekliyor. Normlar dışarıda. Menfaatler ise içeride… Bu Ukrayna ve Avrupa'nın savunması için iyi bir haber olsa da, Türkiye demokrasisi için değil.”

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın en büyük rakibi parmaklıklar ardında. Avrupa’nın ise gelinen noktada tavada kızartacağı daha büyük balıkları var

Amerika bir yandan geri çekiliyor, bir yandan da Rusya’dan gelen tehditler artıyor. Ukrayna ise savunmada. Yeni harcama vaatlerine rağmen silah üretimi yeterli değil. Korkmayın Avrupalılar!  Arkanızda Recep Tayyip Erdoğan var…

Türkiye’nin cumhurbaşkanı ve Avrupa’nın müstakbel kurtarıcısı 11 Nisan’da ”Avrupa’nın güvenliğinin Türkiye olmadan düşünülemeyeceği bir kez daha ortaya çıktı” diye belirtti. Erdoğan’ın sık sık Türkiye’yi dinamik bir bölgesel güç, Avrupa’yı ise kifayetsiz muhteris olarak gösterme alışkanlığı var. Ayrıca, Türkiye ekonomisi derin bir çöküş içinde ve askeri bir dev olarak görülen bir ülke için, geçen yıl savunmaya harcadığı 24 milyar dolar (GSYİH’nin %2,1’i) Almanya’nın harcamalarının sadece dörtte biri kadardı. Yine de Türkiye’nin karizmatik lideri hedeften çok da uzak değil. Güvenlik işbirliği, yeniden silahlanma ve Ukrayna konusunda Avrupa’nın Türkiye’nin yardımına her zamankinden daha fazla ihtiyacı var.

Savunma konusunda ise Türkiye’nin parasının karşılığını fazlasıyla aldığı söylenebilir. Ülkenin silah sanayisi hızla gelişiyor. Zırhlı araçlar, saldırı ve gözetleme uçakları, savaş gemileri, hafif silahlar ve mühimmatlar…

Gecikmelere rağmen Türkiye’nin savaş tankı Altay ve savaş uçağı Kaan’ın on yılın sonuna kadar hizmete girmesi bekleniyor. Avrupa genelinde Türkiye ile iş yapmaya yönelik ilgi arttı. Türk insansız hava aracı üreticisi Baykar, kısa bir süre önce İtalyan savunma devi Leonardo ile bir ortak girişim anlaşması imzaladı; bu anlaşma şirketin Avrupa’nın İHA pazarından daha büyük bir pay kapmasına yardımcı olabilir.

Daha fazlası için de yer var: Türkiye, Avrupa’nın mühimmat ihtiyacının en azından bir kısmını karşılayabilecek endüstriyel tabana sahip. Ordusu, ister NATO içinde ister dışında olsun, Avrupa’nın güvenlik mimarisini inşa etmek için ihtiyaç duyduğu güce ve deneyime sahip. Ukrayna dışında Avrupa’da hiçbir ordu 400,000 aktif askeriyle Türkiye’ninki kadar büyük değildir.

Avrupa Ukrayna’da da Erdoğan’ın yardımına güveniyor. Türkiye bir ateşkes durumunda daha büyük bir barış gücünün parçası olarak bölgeye asker göndermeyi teklif etti. Türkiye’nin özellikle Suriye ve Libya’da Rusya’ya karşı koyma sicili göz önüne alındığında, bu hiç de küçümsenecek bir teklif değil. Ukrayna savaşının sonunda Rusya ya da NATO tarafından Karadenizde yapılacak bir askeri deniz yığınağı ihtimali bulunuyor ve Türkiye bunu arzu etmediğinden ötürü de Karadenizle yakından ilgileniyor. Batılı bir diplomat, herhangi bir deniz barış gücünde (maritime peace force) Türkiye’nin “liderliği almaya kararlı olduğunu” söylüyor.

Türkiye için Avrupa ile hem savunma hem de Ukrayna konusunda işbirliği yapmak son derece mantıklı. Türk şirketleri, AB’nin önümüzdeki dört yıl içinde açmayı umduğu yüz milyarlarca dolarlık savunma harcamalarının bir kısmından yararlanma şansını kaçırmayacaktır. Ukrayna’da sahaya inmek de iyi bir yatırım ortamı yaratabilir. Türkiye halihazırda Ukrayna’da önde gelen bir yatırımcı. Erdoğan, hiç de mantıksız olmayan bir tavırla Barış Gücü askerlerinin Türkiyeli müteahhitlerin önünü açacağını varsayıyor.

Erdoğan yönetimindeki Türkiye NATO içinde serseri mayın gibi bir şey haline geldi. Örneğin, Finlandiya ve İsveç’in ittifaka katılımını geciktirdi, NATO’nun Polonya ve Baltık ülkelerine yönelik savunma planlarını engelledi ve Suriye’de Amerikan destekli Kürt isyancılara saldırdı. Türkiye Ukrayna’da fırsatçı davranarak bir tarafa insansız hava araçları sağlarken, diğer tarafla da ticaret kapasitesini arttırmak için uygulamaya koymayı reddettiği Batı merkezli yaptırımlarından yararlandı. Ama henüz üç aydır yönetimde olan MAGA ne kadar fark yaratabilir ki? Türkiye değişmedi ancak diğer her şey değişti. Donald Trump’ın Amerika’sıyla kıyaslandığında Türkiye aniden güvenilir bir müttefik olarak ortaya çıkmış vaziyette.

Sadece bir sorun var: Sivil özgürlükler, hukukun üstünlüğü ve basın özgürlüğü gibi temel demokratik göstergelerde Türkiye Avrupa’dan uzaklaşıyor ve Türkmenistan’a yaklaşıyor. Mart ayında Türkiye, muhalefetin bir sonraki cumhurbaşkanlığı seçimlerindeki adayı Ekrem İmamoğlu ve onlarca arkadaşını tutuklayarak yeni bir safhaya geçti. Genç Türkiyeliler ise tepki olarak sokaklara döküldü.

Erdoğan’ın şansına, Avrupa Birliği bu son yaşananlara rağmen Türkiye’ye yönelik güvenlik öncelikli yeni açılımı baltalama niyetinde değil.

AB, 19 Mart’ta yaptığı açıklamada, tutuklamaların ülkenin demokrasisinin durumu hakkında “soru işaretlerine yol açtığını” söyledi. AB’nin bu sorulara yanıt bulup bulmadığını merak eden Charlemagne, geçen haftanın büyük bir bölümünü Avrupalı diplomatlara bu soruları sorarak geçirdi. Aldığı izlenim, İmamoğlu’nun tutuklanmasının savunma ve Ukrayna konularında işbirliğinin önünde bir engel olmaktan çok, sadece bir “sıkıntı” olduğu yönündeydi. Bunun aksini gösteren tek kanıt 17 Nisan’da oldu: Almanya’nın daha önce İngiltere, İtalya ve İspanya tarafından desteklenen düzinelerce Eurofighter jetinin Türkiye’ye satışını engellediği haberleri çıktı. Yine de yeni gelen Alman yönetimi bu kararı tersine çevirebilir.

Soğuk savaşın sona ermesinden bu yana AB ve Türkiye on yıllar boyunca birbirleriyle ilgili ileri geri konuştular. Başta Erdoğan olmak üzere Türkiyeli liderler, ülkenin Orta Doğu, Karadeniz ve Kafkasya’ya açılan bir kapı olarak sahip olduğu stratejik rolü vurgulayarak Türkiye’nin AB’de olması gerektiğini savundular. Avrupa ise Türkiye’nin insan hakları ve hukuk devleti sicilini incelemekte ısrar etti.

Bu körler sağırlar diyaloğu, Türkiye’nin AB’ye katılım için gerçekleştirdiği müzakerelerin en başından mahkum edilmiş olduğu anlamına geliyordu.

İlişkiler 2016’da rayına oturdu: Türkiye, Avrupa’daki göçmen krizinin doruk noktasında AB’nin milyonlarca çaresiz Suriyeli ve Afgan’ı Türkiye’de tutmak için milyarlarca euro ödemesini kabul etti. Bugün Avrupa’da mültecilerle ilgili endişeler yerini Rusya’yla ilgili endişelere bırakırken, Avrupa neredeyse Erdoğancayı (Erdoganese) akıcı bir şekilde konuşur hale geldi. Türkiye’nin üyelik teklifi derin dondurucuda bekliyor. Normlar dışarıda. Menfaatler ise içeride… Bu Ukrayna ve Avrupa’nın savunması için iyi bir haber olsa da, Türkiye demokrasisi için değil

Çeviri: Hasan Ayer

Kaynak:https://www.economist.com/europe/2025/04/24/europes-reluctant-reset-with-turkey?utm_campaign=editorial-social&utm_content=discovery.content&utm_medium=social-media.content.np&utm_source=twitter

- Advertisment -