Ana SayfaHaberlerZeybekçi’den demokrasi dersi: “Demokrasinin üç temeli; devlet, hukuk ve halk. Birisi saçmaladığında...

Zeybekçi’den demokrasi dersi: “Demokrasinin üç temeli; devlet, hukuk ve halk. Birisi saçmaladığında diğerlerinin görevi hizaya sokmak”

Nihat Zeybekçi, demokrasi, ekonomi ve diploma üzerine konuştu: “Demokrasinin üç temel güç üzerine oturması esastır. Bir devlet, iki hukuk, üç halk. Üçünün de birbirinden bağımsız olması, birbirini denetleyen disipline eden, birinin yoldan çıkması halinde onu hizaya sokan görevleri vardır. Üçü, birbirinden bağımsız, eşit güçte olursa bunlardan herhangi biri saçmaladığında; devletin, yürütmenin ya da iktidarın veya hukukun ya da diğer taraf çizgiden çıktığında; onu derleyip toplayacak güç, kabiliyet ve yaptırımda olması önemlidir.”

AK Parti Ekonomi İşlerinden Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Nihat Zeybekçi, Ekonomim gazetesine röportaj verdi.

Röportajdan öne çıkan bölümler şöyle.

“Demokrasinin üç temel güç üzerine oturması esastır”

Son dönemde ekonomide bir türbülans yaşandı, ekonomi dışındaki nedenler ekonomiyi çok etkiledi. Yaşanan gelişmeleri nasıl görüyorsunuz?

Demokrasinin üç temel güç üzerine oturması esastır. Bir devlet, iki hukuk, üç halk. Bu üçünün de birbirinden bağımsız olması bu üçünün de birbirini denetleyen disipline eden, birinin yoldan çıkması halinde onu derleyip toparlayıp hizaya sokan görevleri vardır.

Eğer üçü birden birbirinden bağımsız, eşit güçte olursa bunlardan herhangi biri saçmaladığında; devletin, yürütmenin ya da iktidarın veya hukukun ya da diğer taraf çizgiden çıktığında; onu derleyip toplayacak güç, kabiliyet ve yaptırımda olması önemlidir.

Bence yeni anayasanın tartışılmaya başlandığı bu dönemde anayasa metninde çok detayları yazamazsınız ama ekonomi ile ilgili bütçe ile ilgili bazı kuralların orada derç edilmesi lazım. İkincisi, halk dediğimiz bölüm. Halkın örgütleri dernekler, sivil toplum kuruluşları, sendikalar gibi kurumların da ‘arkadaş siz ne yapıyorsunuz gökteki yıldızları vadetmek ne demek?’ diye sorması lazım.

“Bunu şöyle yaparsan başına şu gelir, yapma kardeşim”

Peki kamuoyunda çok tepki çeken, gençlerin gözaltına alınmasını nasıl değerlendiriyorsunuz?

Kanunda tanımlanmış bir şey var, bunu şöyle yaparsan başına şu gelir, yapma kardeşim.

Başka şekilde dile getir, gösteri ve yürüyüşle ilgili protesto ile ilgili karşı çıkmakla ilgili makul şeyler yok mu Türkiye’de var, bunların hepsi yapılabilir.

Gidersin izin alırsın; kabinenin, şu veya bu bakanlığın yapmış olduğu uygulamalarla ilgili reddettiğini, kabul etmediğini, protesto ettiğini söylersin her şeyi yaparsın ama kalkıp da içerideki bazı provokatörlerle saldırı ve yıkım yapmak, Gezi olaylarından başlayıp buraya kadar gelirsek, Allah’ın hangi kulu hangi Türk vatandaşı tasvip edebilir ki.

Gösteri yap, oturma eylemi yap, bunları yap ama sen kalkıp ta belediye otobüslerine, binalara, polislere saldırırsan o zaman başka şeyler ortaya çıkıyor.

“İmamoğlu’nun diplomayı elde etme yöntemi haksız; aradan 30 yıl geçmiş hak haline dönüşmüştür”

Sağlıklı tartışamadığımız birçok konuda maalesef algılamalarımız da sağlıksız oluyor. Ekrem İmamoğlu’nun elde ettiği diploma haklı mıdır haksız mıdır?

O diplomayı elde etme yöntemi haksızdır. Aradan 30 yıl geçmiştir bu bir hak haline dönüşmüştür, bu idare hukukçularının meselesidir.

“Parasal tedbirler doğru adımdı”

Son dönemde yaşananlar ekonomi programını çok olumsuz etkiledi, rezervler eridi, faizler yükseldi. KOBİ’lerin, reel sektörün sıkıntıları var bunların aşılması için ne yapılmalı bir öneriniz var mı?

Parasal tedbirlerin hayata geçtiği süre net 1,5 yıllık bir süreç ve bu sürede alınan kararlar alınması zorunlu olan kararlardı. Parasal tedbirler anlamında sıkılaştırma. Faizlerin yükseltilmesi, talepte spekülasyon yaratan köpük yaratan enflasyonu ateşleyen varlığın para piyasalarına çekilmesi ve faizle nemalandırılması arkadaş tüketime gitme, konuta gitme, arsaya gitme, dövize gitme, tüketime gitme gel burada ben sana daha cazip bir imkân sağlıyorum. İlk atılması gereken adım buydu ve doğru adımdı. Ben buna parasal tedbirler bölümü diyorum.

Ekonomik tedbirlerin bir ekonomik programa dönüşebilmesi için bizim enflasyon sepetine baktığımızda gıda ve içeceklerin toplam yüzde 27, dolaylıları ile birlikte yüzde 30. Hizmetler enflasyonu dediğimiz bölüme bakacak olursak eğer onunda en büyük tetikleyeni kira. Reel anlamda bu kadar yüksek faiz verdiğiniz zaman halkımızın tasarruf geleneğinde diyelim ki 1 milyon veya 100 bin dolar karşılığında bir parasını TL’ye döndü, bankaya yatırdı bankadan bununla ilgili net olarak 2024 yılı itibariyle net dolar bazında karşılaştırırsak yüzde 25 hatta biraz üzerinde bir gelir elde etti. Refleks şu olur; ana parayı tekrar devam ettirir diğerini çekerek yeniden bir talep yaratır.

“Faizler bu kadar yüksekken üretim yapmam faize yatırırım”

Ekonomide nasıl bir dönüşüm öngörüyorsunuz?

Onun çalışmalarını yapmıştık biz, TÜSİAD’la ve başka yerlerle. Reform paketi olarak da sistemin rahatlaması üretim seferberliğinin başlaması, faizlerin düşmesi.

Şimdi faiz yüksekken ben iş insanıyım. Faizlerin bu kadar yüksek olduğu bir dönemde, işletme sermayesine ihtiyacımın olmadığını ve kendi paramın bulunduğunu varsayalım. Ben o parayla yatırım yapmam. Ben o parayla üretim yapmam. Basiretli bir tüccar tanımım kanunda da var: ‘basiretli bir tüccar olarak davranmam lazım ki diye başlar.’ Ben o parayı faizler bu kadar yüksekken faize yatırırım. Faizde param yok bu arada. Bir genelleme yapıyorum.

Faizler yüzde 30’un altına gelirse o zaman insanlar parasını, ‘ya boş ver faizi der’ üretime yatırır. Yeni yatırımlar yapar. Ticaret canlanmaya başlar. Ticaret canlanmaya başladığında her talep kendi arzını yaratır.

TÜSİAD ziyareti: “Bizim dostumuz arkadaşımız onlar”

Ziyaretinizde TÜSİAD’ın gönlünü aldınız mı?

Bizim dostumuz arkadaşımız onlar. Aynı iş dünyasının temsilcileriyiz. Bireysel bir ziyaretti.

Diğer taraftan şuna asla müsaade etmem. Böyle insanların birbirlerine, ‘vay hain, bilmem ne’ böyle şeyleri sevmiyorum. İnsanların solcu, dindar, ateist vs. olmaları hiç umurumda değil.

Benim umurumda olan tek şey var; benim devletimle benim vatanımla, benim bayrağımla ülkemle milletimle kavgası yoksa başımın üzerinde yeri vardır. Bu vatanla, ülkeyle milletle bayrakla karnı ağrımıyorsa kabulümdür.

- Advertisment -